Yemen üzerinde Şii Husiler ile başta Sünni Suudiler çatışıyor gibi görünse de; perde gerisinde İran ve ABD olduğu ortada gibidir. Görünüşe bakılırsa, ABD ve İran gibi iki aktör Yemen üzerinde satranç mücadelesi veriyor. Belki, Yemen gelişmesini ‘danışıklı dövüş’ gibi değerlendirenler çıkabilir. Belki de, ‘karamanın koyunu sonra çıkar oyunu’ misali bir planın uzantısı gibi görenler de olabilir. Şimdilik bu konuda kesin bir şey söylemek zordur. Zaten konu Yemen’in kendisi değildir. Asıl anlatmak istediğim, Henry Kissenger’in, ABD’nin geleceğine yönelik kaygılarını aktarmaktır. Henry Kissinger'in, geçen yıl yayınlanan ‘Yeni Dünya Düzeni’ isimli bir makalesi bulunuyor. İleri sürdüğü iddia; ABD’nin artık dünyayı kontrol edemez hale geldiğine yöneliktir. Şayet, Yemen’deki gelişmeler, ABD’ye rağmen devam ediyorsa, Kissinger’in söylediklerini tutarlı hale getiriyor. Elbette makalesini yayınlandığında Yemen olayı yoktu. Fakat ortaya koyduğu örneklerin Yemen’den farklı tarafı bulunmuyor.


Kissinger dünyada yaşanan çatışma alanlarını ayrıntılı olarak tarif ediyor. 1948’den 2000’li yılların başına kadar devam eden dünya düzeninin krize girdiğini ilan ediyor. Dünyanın farklı bölgelerindeki gelişmeleri işaret ederek, başta ABD’nin olduğu dünya düzenin mevcut durumu artık kaldıramadığını vurguluyor. Makalesinde önce bir dünya düzensizliğinden bahsediyor. Diyor ki;

“Ortadoğu yangın yerine döndü. Irak ve Suriye’de yaşananlar, IŞİD’in yaptıkları, İsrail’in Gazze’de yaptıkları her gün dünya kamuoyunu meşgul ediyor. Ortadoğu’daki istikrarsızlık yakında sona ermeyecek. İran’ın nükleer programından kaynaklanan anlaşmazlığa henüz bir çözüm üretilemedi. Bu konuda anlaşmaya varılamazsa ne olacak? Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi Batı-Rusya ilişkilerini gergin bir döneme soktu. Putin, Ukrayna’nın doğu bölgelerine bir şekilde el koymak istediğini gizlemiyor. ABD-Çin ilişkilerinin pürüzsüz olduğunu söylemek mümkün değil. Çin’in Pasifik bölgesi ve ötesinde izlediği bazı politikalar ciddi gerginliklere yol açıyor. Çin’in komşuları (Japonya,Vietnam,Filipinler,Güney Kore vs.) büyük kaygı içinde. Tüm bunlar, dünya düzeninden değil, dünya düzensizliğinden söz etmenin mümkün olduğunu gösteriyor.”

Kissinger, daha sonra ABD’nin dünyanın tek süper gücü olmaktan çıkmaya başladığını da anlatıyor. Bu bir bakıma dünyayı tek başına kontrol etmekten uzaklaştığı anlamı da geliyor. Diyor ki, “Sovyetlerin dağılması ile ABD tek süper güç olarak kalmıştı. Dünya düzenini kurup korumak ABD’nin göreviydi. Şimdi durum hızla değişiyor. Yıllık ekonomik üretimi kadar dış borcu olan, maliyesi sürekli açık veren ve 2035 yılında dış borcu yıllık üretiminin yüzde 190’ına varacak, üretim ekonomisini Çin’e kaptırmış bir süper güçle dünya düzeni kurmaya çalışıyoruz! Dünya, artık, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasındaki yıllarda olduğu gibi, süper gücü olmayan bir döneme girmektedir.”

Peki bunları, Kissinger’den duymak neden önemli olsun ki? Çünkü, Henry Kissinger deyip gelip geçmeyin! Uzun yıllar ABD başkanlarına akıl hocalığı ve dışişleri bakanlığı yaptı. Soğuk Savaşlı yıllarda ABD-Çin, ABD-Sovyet ilişkilerinin mimarıydı. Dünyada pek sevilmeyen biri olmasına rağmen, dış politikaya ilgi duyanların vazgeçemediği bir isimdir.