AD KOYMAK

Yaptığım yurt gezilerinde çevreme eleştirici bir gözle bakıyorum.

Sonra , gördüklerimi,izlenimlerimi, gözlemlerimi kaydediyorum.

Bütün bunlar, fakültede , derslerimde işlenecek konular oluyor.

Bütün belediyeler bir modaya takılmışlar, gidiyorlar.

" Üstad Şair Necip Fazıl Kısakürek Bulvarı"…

Cadde bile değil. Belki bir sokak. Fakat, adı bulvar olmuş.

Perperişan…Pırçık pırçık…Ağaçsız, çiçeksiz…Her yer çöplük olmuş…

Örselenmiş, zedelenmiş bir doğa ve kentleşmeden nasibini hiç mi hiç alamamış bir sokak...

Hiçbir düzenleme, iyileştirme, güzelleştirme kaygısı olmadığı açık…

Belediye Başkanlığını ziyaret ediyorum.

Genç başkan, beldesine hizmet aşkıyla yanıp tutuşuyor.

Sonra, yarenlik ilerliyor, bulvara ad verme konusuna geliyor.

Çay içerken söyleşiyoruz.

" Valla, komşu beldede koymuşlar, biz de geri kalmayalım onlardan diye,

şairin adını koyduk".

Diyorum ki : " Fikir kimden çıkmış?"

Yanıt : " Komşu beldede lise var. Edebiyat hocası söylemiş."

Diyorum ki : " Peki, Türk edebiyatının bir büyük şairidir merhum Kısakürek.

Ondan hiç şiir okudunuz mu? Örneğin Sakarya şiirini , onu sevenler  ezbere bilirler."

Birden, yüzü kararıyor başkanın. Gülümsemesi silinip gidiyor.

" Valla, şiir okuma alışkanlığı, daha doğrusu kitap okuma sevgisi yok ki bizde.

O dediğin şiiri de ilk sizden duyuyorum.Biz bilmeyiz öyle şeyleri."

Soğuk bir hava esiyor başkanlık odasında.

Kasaba halkından dört beş kişi var.

Yüzlerinden anlıyorum;  sohbetten hoşlanmadılar. İzin istiyorum.

Oğlum yaşında bay başkan , ayağa kalkmıyor, elini de uzatmıyor.

Odadan çıkıyorum. 

Arabama binip beldeden ayrılıyorum.

Bir modadır gidiyor işte…