ASGARİ ÜCRET GÖRÜŞMELERİ

            Resmi olarak verile bilecek en küçük ücret anlamına gelmektedir. Bu ücreti temsil eden kitleler zaten açlık, fakirlik sınırları arasında gezip duruyor. Devlet gözlemci olarak bir bakanını görevlendiriyor. Seçilmiş veya belirlenmiş sendikalar da birer temsilci gönderip, görüşmelerde temsil ediliyorlar. Her yıl bu olay bir seremoniye yani bir tiyatro gösterisine dönüşüyor. Zira bu kurul sanki ulufe dağıtır gibi, işçiye bir lütufta bulunuyormuş gibi kararlar alıyor. Devletin yaptırım gücüyle de uygulamaya sokuluyor.

            Çalışanlar istemese de bu seremoniye uyuyor. Zira başka bir geliri yok. Hoş zaten işte yok. Zahir asgari ücreti indirseler dâhi itirazları olmayacak ya da çok cılız kalacak.

            Bu toplantıda bulunan kurumların sorumlulukları da bulunmaktadır. İşçi sendikalarının gerektiği gibi çalıştıklarını sanmıyorum. Lâkin İşveren sendikalarını tenzih ederim. En güzel onlar çalışıyorlar-ki dedikleri her zaman oluyor. Şu soru aklımızı devamlı meşgul ediyor. “Asgari ücret Türkiye’nin en önemli meselesi mi?” Evet. Zira en büyük insan kitlelerini temsil ediyor. Her geçen gün bu kitleye katılımlar hat safhada, bu kitleye girmek için umutlanan kitleler okullar okuyor. KPSS imtihanlarına çalışıyor, anneler babalar hüzün dolu, çocukları bir iş bulsa asgari ücretli de olsa sevinecekler.

            Bu büyük insan kütlesine yapılan azıcık zam dahi ekonomide dönecek. Yurt dışına gitmeyecek. Yapılan yetersiz zamlar ekonomik dar boğazlara neden olacak. “Para varsa harcanır.”  Şunu demek istiyorum. Asgari ücretliye verilecek bir fazla zam dahi ekonomide canlılık meydana getirecektir. Varlıklılar işçilere ürettirdikleri malların büyük bir kısmını yine  işçilere satacak.

            Zaten kitleler günlük yaşamın çarkları arasında mecbur yaşamaya çalışıyorlar. İşçiler, işyerinin, toplumun, alım gücünün stresleri arasında birde verimli olmaya çalışıyorlar.

            Oysa her insanın içinde cevherler vardır. Hiç kimse tesadüfen yaratılmamıştır. İşsiz bir insanımız kullanılmayan bir enerjidir. Mutlu olmayan bir asgari ücretli tam değerlendirilemeyen bir güçtür. Bu konuyu, bu toplantıda da temsil edilen devletin çok iyi düşünmesi lazımdır.

            Sosyolog ve ekonomist Maslow’un piramitlerinde belirttiği gibi insanlarım barınma, beslenme ihtiyaçları dururken sanat gibi, bilim gibi ya da çalıştığı işinde yapacağı buluş gibi ulvi işlerle nasıl uğraşsın. Uğraşsa bile birçok engelle karşılaşır. Destek ve övgü almayan bu gibi çabalar heba olup gider. Haa asgari ücretli ile bu konunun alakasını merak edersiniz. Ayın sonunu bile getiremeyen kitlelerden ülkeyi kalkındıracak bireysel çıkışları beklemenin de imkânsızlığını anlatmaya çalışıyorum. Toplumda bu gibi kimseler gerçekten çok fazla var.

            İşçilerden sendikal çalışmalarını soruyorum. Aidat verdiklerini söylüyorlar. Hatırladığım kadarıyla devlet de bu konuda yardımcı oluyor. Sendikalara baktığımız zaman gayet uslu görünüyorlar.

            Asgari ücretin bir tarifi de; Vasıfsız işçinin alacağı ücret olduğunu düşünürsek, Sendikaların işçinin gelişimi ve branşlaşması için işçilerimizi eğitmesini beklerdim.

            Sendikaların eğitim sendikalarıyla birlikte işçi çocuklarını, dershanelere gönderemeyen bu kitlenin çocuklarını dershane ve eğitim kursları açmasını beklerdim ki, eğitimde bu yavrularımız geri kalmasın.

            Sendikalarımızın her türlü istismardan uzak; Tarlalarda bağlarda, iş teknelerinde ve fabrikalarda iş kolları açmasını beklerdim. Tarihimiz bu örnekleri görmüş ve yaşamıştır. Tüm ulus olarak tarihin bu sayfalarından devamlı onur duyarız.

            Sendikalardan denetleme bekleriz. İş yeri temsilcilerinden tutun da görevli herkesin hakkıyla çalışıp çalışmadıklarını kontrol etmelerini, bu insanları eğitmelerini, gerekirse cezalandırılmalarını ve halka ifşa etmelerini beklerdim.

            Çalışanların iş yerlerinde daha verimli olabilmesi için; İş yerleriyle, hukuk, eğitim, çeşitli odalar, mühendisler gibi kurumlarla işçinin bilgisinin, öz güveni gibi gelişimlerinin artırılması sağlanması gerekmez mi? Komünist Rusya bile kolhozları (Köyleri) sırayla yıllık tatiline gönderirmiş. Birçok işçinin sendikalara güvenmediği için sendikalara kayıt olmuyorlar. Bunların nedenlerinin bulunup ortadan kaldırılmasını isterdim.

            Bir sendikanın iş yeri temsilcisi olduğum yıllarda sendikalara kayıtlı olmak istemeyen arkadaşlarımla yaptığımız konuşmalarda “Hepsi bir siyasi kuruluşun temsilcisi, bu yüzden sendikayı istemiyoruz. Demişlerdi. Sendikaların böyle yükleri varsa bu yüklerden kurtulmalarını isterdim. Zira ferah birlik ve beraberliktedir. 12 Eylül öncesi Türkiye bu sıkıntıları çok yoğun bir şekilde yaşamıştı. Oysa insanımızın isteği mutlu ve huzurlu bir yaşamdan başka bir şey değildi.

            Asgari ücretli televizyonlarda lüks sitelerin satış reklamlarını da görüyor. Cennetten bir parça, insana layık güzel evler, alış veriş merkezleri, orman yanları, deniz kenarları… Efendim ben ülkemin fakir olduğuna inanmıyorum. Gelir adaletsizliğinin varlığına inanıyorum. İşverenler yani patronlar % 10 daha az kar edip bu payı işçilere dağıtmaları işçinin refahını artıracaktır. Büyük iş yerlerinde çalışanların iş verimlerinin ve ücretlerinin de yüksek olduğunu tahmin etmek zor değildir.

            Bu sefer akla iş tekneleri (dükkânlar, küçük işletmeler) gelecektir. İşletme sahipleri gelirlerini asgari ücrete göre ayarladıklarını söyleyeceklerdir. Kendi bakış açılarından haklıdırlar. Lakin asgari ücreti hesaplarken, düşünürken yapılan en büyük hata bence tek boyut görmektir. Çok boyut görülürse hem halkım mutlu olur, işletmeler daha çok kazanırlar. Dolayısı ile devlette bu işten daha kazançlı çıkar.

            Kısaca iş verimini sorgulayalım. En başta iş, iş yerinde öğreniliyor. Bence verim kaybı da burada başlıyor. Sonra asgari ücretli gücünü koruması için gerekli proteini ala biliyor mu? Bir çok ailede sadece baba çalışıyor. Ailesine bakıyor. Gelir yetmeyince yerini ailevi problemler çıkıyor, sosyal problemler, iş yeri problemleri… Asgari ücretli tüm bunların içinde aklını işine vere biliyor mu?, İş yerini sahiplenip mutlu ola biliyor mu? Kısadan bu kadar problemi göre biliyoruz.

            29 yıl devlette çalıştım. O zamanki gözlemlerim hala değişmedi. Devlete alınan bir memur kendisini yetiştirmek için yıllarını harcıyor. Yetişince de emekli oluyor.

            Devletin de görevleri vardır. Asgari ücretin altında çalışanlar nedendir bilmem hiç gündeme gelmez. Sanki görünmez adamlarmış gibi, hayalet gibi geçinir giderler. İşsizler var işsizler… İş arayıp bulamayanlardan bahsediyorum. Birçoğunun hayali asgari ücretli ola bilmek… Asgari ücretli bunca sıkıntıya rağmen tabanın bir kademe üzerinde olduğunu görüyoruz.

            Kendini geliştirememiş, kurumsallaşamamış işletmeler işçilerini bir işe alıyor, bir çıkarıyor. Çok çoğun işçinin bundan haberi bile olmuyor. Efendim haklar gasp ediliyor. Devlet uzlaşma kurulları oluşturdu. Efendim kazanılmış hakkın neyini uzlaşacaksınız. Her şeye rağmen çalışma haklarında uzlaşma oluyorsa; Mahkeme masrafları, duruşmalarda geçen uzun yıllar insanları canından bezdirdiği içindir. Devletimin bu konuya eğilmesini isterdim.  İş mahkemelerinde sahteliği ispatlanmış işten çıkartma alma imzalarına, bunlara alet olan muhasebecilere bakmalarını isterdim.

            Asgari ücret tek boyut bir problem değildir. Seremoni hiç değildir. Bunlar güzel vatanımın güzel evlatlarıdır. Ülkemin geleceğidir. Her şeye rağmen tüm hesaplar Allah’a dır.

            Saygılarımı sunarım.