Atı ile gelir caminin önünde durur

Atını bağlayacak bir yer arar, bulamaz, namaz vakti geçmek üzeredir, zamanı da yoktur.

Tam o sırada caminin yakınından geçmekte olan birini görür, seslenir, kendisine doğru gelen adama;

‘Atı bağlayacak yer aradım, bulamadım, namaz vakti geçmek üzere, atımı tutabilir misin?’ diye sorar.

‘Olur’ diyen adama atın yularını uzatır

Hızlıca camiye girer

Abdestlidir

Hemen namaza durur, namazını kılar, hızlı bir şekilde tesbihatını yapar, dua eder, dışarıdaki kişiyi bekletmekten korkmaktadır.

‘Allah kabul etsin’ diye kendi kendine söylenerek camiden çıkar, atını teslim ettiği adama bahşiş olarak vermeyi düşündüğü 20 lirayı hazırlar, adamın bulunduğu yöne doğru ilerler.

Fakat ortada kimse yoktur

Etrafına bakınır, hiç kimseyi göremez, caminin etrafını dolaşır, kimse yoktur, adam sanki yer yarılmış da içine girmiştir.

Etrafta da kimseler görünmez

Anlar ki atı çalınmıştır

Şehrin içine doğru ilerler, ilgili kimselere durumu anlatır, atı tarif eder, görevliler sağa sola dağılarak çalındığı sanılan atı aramaya başlarlar.

Çok uzun sürmez, at bir sokakta terk edilmiş olarak durmaktadır, fakat atın yuları yoktur. Anlaşılan atı götüren kişi atı bırakmış, hoşuna giden yuları alıp gitmiştir.

Artık atın bulunduğuna sevinir

Bir yular satın almak ister, yakınlarda bir yer vardır, oraya doğru yönelir.

Dükkânı bulur, selam verir, durumu anlattıktan sonra yular almak istediğini söyler.

Satıcı elinde iyi bir yular olduğunu söyler ve içeri girerek yuları getirir.

Atın sahibi yuları görür görmez tanımıştır, bu yular kendisinindir.

Dükkân sahibine yuların kendisinin olduğunu söyler, nereden aldığını sorar, dükkân sahibi yuları birinin getirdiğini, satmak istediğini, kendisinin de bu yuları 20 liraya aldığını söyler.

Adam elinde zaten hazır olan, atı tutan kişiye bahşiş olarak vermeyi düşündüğü parayı uzatır, yuları alır. Dükkândan çıkarak atının bulunduğu yere doğru ilerler, ilgililere teşekkür eder, atına bindikten sonra gideceği yere doğru hareket eder.

Bu yaşanmış bir olaydır

Bu olay, doğru düşünmeyen, başkalarının mallarına göz diken kişilerin düştüğü durumu anlatan güzel bir örnektir.

Eğer atı tutan kimse kanaatkâr olsaydı, sabretseydi, hırsa kapılmasaydı, zaten o 20 lira onun olacaktı.

O acele etti, hemen istedi, sabır etmedi, sonuçta eline bir para geçti…

Ama helal değil haram olarak

Ve adı bir suça karışarak…