BAYRAK, POLİTİKA VE AKP
Başbakan Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı eylemleri bahane edilerek AKP tarafından düzenlenen “Milli İradeye Saygı” mitinglerinde partililerinden evlerine ve işyerlerine Türk Bayrağı asmalarını istemişti. Çok ilginç, liderlerine bağlılıklarını ve sevgilerini göstermek için miting meydanlarına akın eden yüz binler, genel başkanlarının bu isteğini adeta duymazdan geldi.
Peşinen belirtmeliyim ki millet ve devlet olarak varlığımızı, birliğimizi ve bağımsızlığımızı temsil eden, Anayasanın üçüncü maddesinde ifade edilen ve 2893 sayılı Türk Bayrağı Kanununda düzenlenen “beyaz ay yıldızlı al bayrak” herhangi bir siyasi partinin gelip geçici politik görüşünün ve propagandasının malzemesi ve sembolü haline dönüştürülmemelidir.
Üzerine kalpaklı Mustafa Kemal resmi bastıkları bayraklarla Anayasada ve yasada düzenlenen Türk Bayrağını Kemalizmin ve ulusalcı ideolojilerinin simgesi haline indirgeyen kesimlerin tutumu nasıl yanlışsa; AKP’nin kendi siyasi ve politik düşüncelerini kendisi gibi düşünmeyen toplumun muhalif diğer kesimine dayatmak için, Türk Bayrağını kullanmaya kalkışması da adeta “Tayyibizm” ideolojisi hayali kuranların aynı derecede yanlış ve kabul edilemez bir tavırdır.
İktidarın parti ya da hükümet politikalarını halka anlatmak ya da dayatmak için kendi parti amblemi yerine bayrağı kullanmaya kalkışması, bayrak ile iktidar partisinin özdeşleştirilmeye çalışılması hiç de hayra alamet değildir. Acaba “tek vatan, tek millet, tek devlet” ortak paydasına “tek parti” garabeti mi sokuşturulmak istenmektedir?
İşte bu noktada AKP tabanının, liderlerinin açık çağrısına rağmen, millet olarak varlığımızı, bağımsızlığımızı ve bütünlüğümüzü temsil eden bayrağı, toplumu ayrıştırıcı, ötekileştirici, politik bir malzemeye dönüştürmekten kaçınan sağduyulu tavrı, liderlerinin kritik ısrarının önüne geçmiştir… Bu tavrından dolayı AKP tabanını gerçekten tebrik etmek gerekir.
Ne yazık ki Başbakan’ın bu isteğinin partililer nezdinde bir yankı bulmamasını AKP’li kurmaylar yanlış değerlendirmiştir. AKP Teşkilat Başkanlığı, Başbakanın bayrak ısrarını dün yazılı bir genelgeyle tüm teşkilatlarına duyurmuştur.
Birçok AKP teşkilatı da bugünden itibaren üyelerine Türk Bayrağı dağıtacağını ilan etmiş. Maalesef AKP teşkilatları da Genel Merkez gibi olaya yanlış açıdan bakmaktadır. Vatandaş, olmadığı için değil, bu tavır ve bu karar yanlış olduğu için; hayra hizmet etmeyeceği için bayrak asmıyor. Lütfen bunu anlayın.
AKP Teşkilat Başkanlığının genelgesinde 8,5 milyon AKP üyesinden evlerine, işyerlerine Türk Bayrağı asması istenmiştir. Gerekçe olarak da "Büyük Türkiye idealinin, Gezi Parkı eylemleriyle ulusal ve uluslararası karanlık organizasyonlarca gölgelenmek istendiğinden; Türkiye’ye 11 yılda çağ atlatan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan öncülüğündeki AK Parti iktidarına, millet iradesine yönelik ortaya konan karanlık tezgah fark edilerek büyük oyunun bozulduğundan” falan söz edilmiştir.
Bu nasıl bir ruh halidir, anlamak mümkün değil… Türkiye bir başka ülkeyle savaşa mı girdi; işgal mi edildi ya da yeni bir İstiklal Harbi kazandı da bizim mi haberimiz olmadı?
Ya beyler, bu meseleyi bu boyutta kaşıyarak, gerilim çıtasını her geçen gün yükselterek nereye varmak istiyorsunuz? Tamam; demokratik seçimlerle Mecliste yeterli sandalyeye sahip olmuş, hükümet kurma görevini almış, Anayasa ve yasalar çerçevesinde devleti idare etmekle görevlendirilmiş bir siyasi partisiniz.
Mecliste sizin dışınızda ana muhalefet ve muhalefet partileri var. Seçim barajını aşamamış ama milletten oy almış Meclis dışında muhalefet partileri var. Hatta demokrasiye, siyasi partilere, seçimlere inanmadığı için sandığa gitmeyen milyonlar var. Yani “milli irade” sizin zannettiğiniz gibi sadece AKP’nin ve Başbakanın iradesinden oluşmuyor. Bu ülkedeki 81 milyon vatandaşın içindeki bir tek muhalif ses de bu “mili irade”nin ayrılmaz bir parçasıdır.
Sizin mantığınıza göre AKP hükümetinin politikalarına muhalefet edenler, biat etmeyenler, “milli irade karşıtı, karanlık organizasyonlar” oluyorsa; liderinizin ve genel merkezinizin genelgesine uymayarak evlerine ve işyerlerine Türk Bayrağı asmayanlara acaba hangi gözle bakacaksınız çok merak ediyorum.
Milli varlığın, birliğin ve bağımsızlığın sembolü bayrağı kullanarak, insanları “bayraklılar ve bayraksızlar” diye mi ayıracaksınız. Ya da bayrağı evimize, işyerimize asmamız AKP politikalarına ve Başbakan Tayyip Erdoğan’a biat anlamına mı gelecek? Lütfen işi bu kadar sulandırmayın; tadında ve kıvamında bırakın.
Eğer milli iradeye çok değer veriyorsanız, milletin size ulaşmayan, kısılmış, bastırılmış feryadını duyun. İktidarınız döneminde ayyuka çıkmış yolsuzluk, usulsüzlük, haksızlık, adaletsizlik, yalan dolan, hile hurda, torpil iddialarının peşine düşün.
Devletin hazinesine uzanmış ve sizin iktidarınız döneminde uzadıkça uzamış hırsız elleri yakalayın ve adaletin önüne çıkartın. “Dicle kenarında kapsa bir kurt koyunu, gelir Adli İlahi Ömer’den sorar onu” diye meydanlarda nutuk atarak milletten oy aldınız, iktidara geldiniz. Dicle kenarında bir kurt, bir koyunu değil; kurt sürüleri, koyun sürülerini çobanlarıyla birlikte kapıp götürüyor. Haberiniz yok mu? Siz hiç duymuyor musunuz, görmüyor musunuz, bilmiyor musunuz?
Bezm-i Âlem Valide Sultan Camiinde içki içildi diye size istihbarat sunan birimleriniz, mahalli idarelerde, merkezi idarede, ihalelerde, imar
uygulamalarında, akçeli işlerde, olan biten hakkında hiç mi rapor sunmuyor? Sunuyorsa ne yapıyorsunuz? Temsil ettiğinizi düşündüğünüz “milli irade”nin karizması çizilmesin, iktidarınızın imajı bozulmasın diye sümen altı mı ediyorsunuz?
İktidarınızın sonunu “karanlık iç ve dış mihraklar” değil, ama içinizdeki yozlaşmış, çürümüş, kokuşmuş, ahlaki zafiyetlerle malul; parayla, iktidarla, makamla olan imtihanını kaybetmiş bazı adamlarınız hazırlamaktadır. Meydanlara topladığınız yüz binler, milyonlar da bunu biliyor ama “Tayyip’in hatırına” şimdilik sesini çıkartmıyor, yutkunuyor. Benden söylemesi…
Not: İdrak edeceğimiz Ramazan ayının, gün boyunca aç ve susuz bıraktığımız nefsimizi mükellef iftar sofralarıyla, saçma sapan “Ramazan eğlenceleriyle” şımartıp, ödüllendirdiğimiz bir nefsî haz ayı olmaktan çıkıp; ana babaya, akrabaya, yoksula, Kur’an’a ve Allah’a yakın olmaya çalıştığımız bir diriliş ve arınma ayı olmasını diliyorum.
05.07.2013
Mehmet BİÇER