BENİMSENEN SÖZCÜKLER , KABUL GÖRMEYEN TERİMLER …

Türkçemiz İslam öncesi,  Çin dilinin, Moğol dilinin ; Selçuklu döneminden başlayarak da yoğun Fars, Arap saldırıları altında biçimlenmiş.

Anadolu’yu yurt olarak benimsedikten, bu güzel yarımadada yaşamağa başladıktan sonra elbette bizden önce bu topraklarda yaşamış Rumlardan, Ermenilerden, Süryanilerden, Nesturilerden  de çok sayıda sözcük almışız.

Özellikle denizcilik terimleri ,ateşli silahlar Ceneviz ve Venedik etkisiyle İtalyancadan dilimize girmiş.

Balkan Yarımadası’nda yaşayan Evlad-ı fatihanın konuştuğu Türkçeye Yunanca, Bulgarca, Makedonca, Sırpça, Boşnakça, Macarca, Hırvatça, Romence sözcükler girmiş.

Cezair-i Bahr-i Sefid’e , 12 Ada’ya, Girit’e yerleştirilen Türk aileler özellikle mutfak kültüründe deniz ürünlerinin terimlerini, balık avcılığı ile ilgili sözcükleri benimsemişler.

KD Anadolumuz Rus işgaline girdikten sonra uzunluk, ağırlık ölçülerinde, mutfak ve ısınma araç gereçlerinde Rusca halkımızın diline girmiş; kullanılmağa başlanmış.

Tanzimat döneminde Fransızca etkilemeğe başlamış.

1945 sonrasında süper devlet olan ABD’nin etkisiyle İngilizce ( Amerikanca) ön plana çıkmış.

Uzay çağında, elektronik devrimde yüzlerce, binlerce terimin tümü Amerikanca…

……………

Günümüzde gençlere tayyare desek; anlamazlar. Çünkü artık uçak var.

Tarımda makinalaşma başladığı zaman harman yerlerinde motorlu aygıtlar kullanılır olmuş; Fransızcadan bateuse- batöz , patus biçiminde söylenerek köylü diline girmiş.

Amerika’da harvester, ekenekte hasat yapan yürüyen bir fabrika gibidir. Fransızcası uzun ve bizim çiftçimizin söyleyemeyeceği denli zordur : Moissoneuse-bateuse…Bu zorluk Türkçemize yeni bir sözcük kazandırmıştır : Biçer döver- ki, Fransızca sözcüğün tam karşılığıdır.

Traktör, römork, vagon, vagonet de XX. Yüzyıl başlarında çiftçimizin günlük konuşma diline Fransızcadan girmiş sözcüklerdir.

Saban yerine kullandığımız pulluk da İngilizceden geçmiştir: Eylem olarak to plough.

Toprağı yırtan diskli bıçaklı, traktörün çektiği aygıt da bu arada söylenebilir : diskaro…

…………………..

Cumhuriyet dilimizde yenileşmeye ivme kazandıran bir dönem olmuştur. Devrimlerle birlikte yeni sözcükler bulunmuş, Osmanlıcanın karşısında yerlerini almışlardır.

Teşkilatı Esasiye Kanunu yerine günümüzde Anayasa köklü olarak yerini almıştır.

Örneğin seçim yerine 1930’lara değin intihap diyorduk. Buna bağlı olarak seçmen türetilmiştir. Günümüzde artık kimse intihap demiyor; müntehip diyen de yoktur.

Mebus yerine milletvekili gelmiştir. Bu arada önerilen saylav yerleşmemiştir.

Nazır, vekil yerine bakan sözcüğü artık bir daha dilimizden çıkmayacak sağlamlıkta yerleşmiştir.

Reisicumhurluk  ( Riyaseti Cumhur ) yerine Cumhurbaşkanlığı diyoruz.

Meclis reisliği ( Riyaseti ) yerine Meclis Başkanlığı diyoruz.

Başvekalet  yerine artık Başbakanlık  vardı(r).

Dahiliye Vekaleti yerine artık İçişleri Bakanlığı vardır.

Sıhhat İçtimai ve Muavenet Vekaleti karşılığında Sağlık Bakanlığı vardır.

Nafia Vekaleti yerine Bayındırlık Bakanlığı vardır.

Maarif Vekaleti karşılığında Milli Eğitim Bakanlığı vardır.

Milli Müdafaa Vekaleti yerine artık Milli Savunma Bakanlığı vardır.

Münakale Vekaleti yerine Ulaştırma Bakanlığı vardır.

Adliye Vekaleti yerine Adalet Bakanlığı vardır.

Ziraat Vekaleti karşılığında Tarım Bakanlığı vardır.

İktisat Vekaleti yerine Ekonomi Bakanlığı vardır.

Hariciye Vekaleti yerine Dışişleri Bakanlığı vardır.

Gümrük ve İnhisarlar Vekaleti yerine Gümrük Tekel Bakanlığı vardı(r).

İcra Vekilleri Heyeti yerine Bakanlar Kurulu artık herkesin bildiği bir kavramdır.

Meclis yerine Moğolcadan Kamutay önerilmiş, şairler 1930-40’larda içinde kamutay geçen şiirler de yazmışlarsa da günümüzde artık Kamutay’ı kullanan yoktur.

Sayıştay vardır; yerleşmiştir.

Danıştay vardır; benimsenmiştir.

Yargıtay vardır ; kabul edilmiştir.

Tay sonekini bir terimde kullanmağa başladık; 2000’li yıllarda artık gündemde çalıştay da vardır. Bir kurum olarak değil; İngilizce workshop karşılığı olarak kurumların düzenlediği etkinliklerde sık sık karşımıza çıkmaktadır.

…………………

Hala zaman zaman bazı yerlerde vilayet ile karşılaşıyoruz.Fakat il yerleşmiştir.

Kaza da öyle. Ne var ki ilçe tutunmuştur.

Nahiye yerine bucak’a gelince: Mülki düzende artık o da yok edilmiştir.

Köy eskiden de vardı, günümüzde de var olacak.

Belediye başkanlarının  sadece erkek olabileceği düşünüldüğünden beldebay sözcüğü ortaya konmuşsa da tutunmamıştır.

Valilere ilbay makam terimi olarak önerilmişse de benimsenmemiştir.

Kaymakamlara ilçebay denilmişse de kabul görmemiştir.

Belediye örgütü için uray denilmiş; benimsenmemiştir.

Muhtarlar için köybay önerilmiş miydi, bilmiyoruz.

Bucak –Nahiye müdürleri için bucakbay ileri sürülmüş müydü; bilmiyoruz..

Makam, mevki, özel yer anlamında orun önerilmiştir; günümüzde kullanan var mı bu sözcüğü ?

……………….

Müstahsil yerine üretmen 1940’lı yıllarda kullanılmağa başlanmış. Tutunmuş da. Günümüzde yer yer görülüyor.

Müstehlik yerine yoğaltman ( yok eden, harcayan ) önerilmişse de tutunmamış, benimsenmemiş. Tüketmen de ileri sürülmüş. Onların  yerine tüketici benimsenmiş, yerleşmiş.

……………….

Üniversitelerde kadro unvanlarına bakalım.

Asistan yerine araştırma görevlisi gibi iki sözcükle karşılanan kadro unvanı uygun düşmemiştir. Bu yazıyı yazan kişi, yılardır bu sözcüğün karşılığı olarak araştırman’ı önermektedir.

Belletmen vardır.

Okutman vardır.

Nasıl ki, öğretmen, denetmen, eğitmen, danışman  gibi man, men ekiyle yapılmış, tedrisat  görevlilerinin unvanları benimsenmiştir. Araştırman da kabul görebilir. Ancak bunun için YÖK Yasası’nda, yönetmeliklerde, genelgelerde bu sözcüğün kullanılması gerekir. O zaman kullanılır; yerleşir ve benimsenir.

………………..

1930’larda, 40’larda yayımlanmış Türkçe, edebiyat, kompozisyon, yazma sanatı gibi adları olan betikleri, özellikle de sözlük bölümlerini incelediğimiz zaman görürüz ki, 70, 80 yıl içinde Türkçemizde büyük gelişmeler, değişiklikler olmuştur.

Edebiyat Öğretmeni, Şair, Felsefeci  Namdar Rahmi Karatay ( 1896 Kütahya -1953 İstanbul )’ın 1945’de yayımlanan Yazma Dersleri adlı pek yararlı yapıtı bu konuda bize bir ipucu verebilir. Karatay bu betik yayımlandığında Gazi Terbiye Enstitüsü’nde görevlidir. 278 sayfalı betiğin 225- 273. Sayfaları arasında olağanüstü değerde sözlük bölümü yer almaktadır.  Eski, yeni sözcüklerin Fransızca karşılıkları da eklenmiştir. Ortaokul ve liselerde Türkçe-Edebiyat öğretmeni olarak görev yapmak üzere yetiştirilen öğrencilerin  yararlanması için hazırlanmış bu yapıt her dilseverin, yazın erinin elinin altında bulunması gerekli bir kaynak yapıttır ve 1945’den bugüne değerinden bir şey yitirmemiştir.

………………………

Dilci, edebiyatçı değiliz.

 1970-2014 arasında ortaokullarda, liselerde, üniversitelerde ders vermiş bir eğitim eri olarak alçakgönüllü ( mütevazı ) bir yazıyla düşüncelerimizi sergilemek istedik, o kadar.

8 Mart 2020.

Diyarbakır