Büyük İmtihan

“…BEYAZ TOPUK…”

‘Beyaz topuğu görüp çıkındaki içeceği damlatmamak’

İnsan demek imtihan demektir. İmtihan da çeşit çeşittir. İnsanın parayla, makamla; kadının erkekle, erkeğin kadınla; varlıkla, yoklukla, açlıkla, ölümle imtihan olması gibi...

Sınanmak istenen insan, sınandığı mevzularda sınanmayı başarabilirse işte o kişi haza insan, haza Müslümandır.

Bilindiği gibi ilk insanÂdem ve onun göz aydınlığı Havva belki de tüm inananların gitme iştiyakı ve arzusu içinde olduğu Allah tarafından Cennette yaşama imkânıelde etmişlerdi. Bir insan içinne büyük payeydi. Kaldıkları yer de en güzel mekândı. Yüce Yaratıcı onları da orada sınadı.‘Bahçemde her şeyi dilediğiniz gibi yeme içme ve yapma konusunda serbestsiniz. Lakin şu ağaca yaklaşmayınız…’ dedi. Bahçenin sahibi dedi demesine ama bahçe sakinleri tüm serbest olan yiyecek ve içeceklere rağmen akıllarında hep o yasak yiyecek vardı. Onların merakının farkında olan, ezelî ve ebedî düşmanımız şeytan, devreye girerek bir şekilde o yasaklanan nesneden Âdem ile Havva’ya yedirmeyi başardı…

‘Heleke ma helek’ –olan oldu artık-

Bahçenin sahibi imtihanı kaybeden bahçenin ilk sakinlerini oradan indirdi/kovdu. İnsanın dışında diğer bütün canlıların yaşadığı/yaşayacağı koca dünyanın birini bir köşesine, diğerini öbür köşesine gönderdi. Artık dövünme, nedamet, acı ve eleminyanı sıra gönüllerini hüzün kapladı. Ağladıkça ağladılar… Pişmanlıklarından gözlerinden akan yaş adeta yanaklarında iz yaptı.

İnsanın bu tövbekâr hali İblisten ayırıldığı en önemli özelliğidir.

Bundan dolayıdır ki, bahçe sahibi hatasını anlayıp ahı ininle “NasuhTövbesi” eden bu yeryüzünün ilk insanlarını bağışladı. Bağışlamakla kalmayıp onları bir araya getirdi. Getirdi getirmesine ama hiçbir zaman hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Çıkartılmış/indirilmiş oldukları yere tekrar gidebilmeleri/çıkabilmeleri için daha çok çalışıp orayı hak etmeleri gerekecekti. Yani farklı bir imtihan sahasına adım atmış oldular. Şu anda bizim tabi olduğumuz imtihanı onlarda verdi…

Dağdaki velinin imtihanını gibi!

Kimdi o veli? Ne yapmıştı?

O, dağda insanın olmadığı, buna mukabil hayvanat ve nebatatın çok olduğu yerde Yüce Yaratıcıya kullukla zamanını geçiren bir veliydi. Günün birinde kadim dostu kundura tamircisi arkadaşını ziyaret için şehre indi. İki dost çok güzel muhabbet ediyorlardı. Ta ki, muhabbetleri ayakkabısını tamir ettirmek için dükkâna gelen kadınakadar...

Ne zaman ki, kadın içeri girip te ayakkabısını çıkarırkenbeyaz topuğunu gösterdi… İşte olan oldu…Kadının topuğunu gören dağdan gelen velinin nevri döndü. Kalp atışları hızlandı. Yüzünün rengi değişti. Farklı duygulara gark oldu...

İçeceğini mendiline koyup başına asan kundura tamircisinin çıkınındaki içecek damlamaya başladı. Bir damla iki damla derken mendildeki içecek foşadan boşalıverdi…

Kunduracı arkadaşına; “Dağda velilik yapmak kolaydır. Gel de halkın içindeyap” dedi.

Bilmeliyiz ki, insanla test edilmeyen ahlakın ahlak olmadığı gibi;edebin edep, Hayânında hayâ olmadığı gibi.

Yalnızlık asla insani ve İslami değildir. Yalnızlık, isteyerek veya istemeyerek Allah’ın yaratıcılığına mani olmaktır. Bu yüzden evlilik esas, bekârlık noksanlıktır.

İyi Müslümanlık (velilik) beyaz topuğu görüp çıkındaki içeceği damlatmamaktır.

                          Ahmet BELADA