Gün, her günkü gibi başlamıştı

İkindi namazını kılmak için abdest aldı, saatine baktı, vakit epey yaklaşmıştı.

Kalktı, paltosunu giydi, arkadaşlarına ‘camiye gidiyorum’ dedikten sonra oradan ayrıldı.

İçinde bir sıkıntı, bir isteksizlik vardı, ne olduğunu bilmiyor, düşünüyor sebebini de bulamıyordu.

Bu düşüncelerle camiye girdi

Sakince mihrabın sol tarafına doğru yürüdü, kendisinden daha önce gelenler aralıklarla oturuyor, sessizce namaz vaktini bekliyorlardı.

Birden onu gördü

Kafası öne eğik oturuyor, kimseye bakmıyor, hatta etrafını görmüyordu bile.

Yaşı 20- 25 civarında olmalıydı

Masum bir yüzü vardı

O, bir zenciydi

Onun bu halini görünce içinden bir şeyler koptu geldi, hele kafasının yere eğik olması, hiç kaldırmaması, sanki orada yokmuş gibi oturması ona çok dokunmuştu.

Kimdi, kim bilir ne derdi vardı?

Aç mıydı, susuz muydu?

Kimse bilmiyordu

Yalnız mıydı, ailesi yanında mıydı? Bunların hiç biri belli değildi.

Kafası sürekli yerde idi

Gözleri ile onu takip etti, hal ve hareketlerinde en ufak bir değişiklik yoktu.

İçinden;

‘Haydi, kaldır kafanı, etrafına bak, konuş” demek, ona seslenmek, onun niçin öyle mahzun durduğunu anlamak istiyor, bunu öğrenmek için dayanılmaz bir istek duyuyordu.

Ama o bunları bilmiyor, duymuyordu

Hep düşünüyordu

En çok da ne düşündüğünü merak ediyor, şimdi caminin dışında olmak, onunla konuşmak, derdini anlatmasını istiyordu.

Az sonra ezan okundu

Namaz başladı

Namazı kıldı, tesbih duasına geçildi, gene gözleri ona takıldı, pek değişiklik olmamış, kafası mütemadiyen eğik duruyor, dudakları dahi kıpırdamıyordu.

Dualar bitti, cemaat tek tük ayağa kalkmaya, camiden çıkmaya başladı.

Gözü ondaydı, onu bulup mutlaka konuşacak, varsa derdini öğrenecek, gereken ne varsa yapacaktı. Yoksa mümkün değil rahat edemezdi.

Bunları düşünürken bir arkadaşıyla karşılaştı, hal hatır sordular, biraz sonra da ayrıldılar.

Döndü, zencinin olduğu yere baktı, yoktu

Caminin ilk giriş yerine çıktı, orada da yoktu

Caminin dışına baktı, hızla etrafı kolaçan etti, seslenmek istedi, adını dahi bilmiyordu ki, caminin etrafını turladı, yoktu, sanki yer yarılmış içine girmişti.

Hüzünlenmişti.

İsteksizce evin yolunu tuttu…