Bu değerlendirmeyi Çanakkale Savaşı sonrasında Mustafa Kemal Atatürk yapmış. Kaldı ki, benzer değerlendirmeleri savaşı bire bir yaşamış veya konuyla yakından ilgi duyanlar da yapıyor.

Mesela, İsmet İnönü hatıralarında,
 “Çanakkale’de uğradığımız zayiatın ağırlığını, bundan sonra savaşın devam ettiği üç senede her cephede hissettik. Savaştan sonra da uzun süre neslimizin gürbüz safları arasında geniş boşlukların acısı çekilmiştir”

 Tarihçi Yılmaz Öztuna da benzer açıklamayı yapıyor. Öztuna diyor ki,
“1911’den 1922’ye kadar devam eden savaşlarda, yüz binlerce Türk şehit oldu; en iyi yetişmiş, Doğu ve Batı kültürlerini nefsinde birleştirmiş bir genç nesil yok oldu. Bilhassa Çanakkale, bir yedek subay savaşı hâlinde, on binlerce Türk aydınını yok etti. Türkiye bu gerçek aydınların kaybından çok ağır bir darbe yemiş oldu. İçtimai sarsıntı, uzun zaman halledilemeyecek derecede mühimdi”

 Başka bir yazar Abdurrahman Güzel ise Çanakkale Savaşı’nın edebiyattaki yansımalarını anlatıyor. Diyor ki,
“Çanakkale savaşının bir subaylar savaşı olduğu, şehit olanlarının çoğunun yüksek tahsil yapmış, 70.000’e yakın da Rüşdiye mezunu oldukları bilinen bir gerçektir. Türkiye’de böyle büyük bir aydın kitlesinin birkaç ay içerisinde yok olması felaketlerin en büyüğü olmuş, harplerden sonra Türkiye’nin kalkınma ve gelişmesine sekte vurmuştur.”

Yine başka araştırmacı, Cemalettin Taşkıran da konuyu şöyle anlatıyor:
“Binlerce öğretmen, mülkiyeli ve tıp öğrencisinin, harbiyelinin aydın ve eğitim görmüş insanın, Çanakkale’de yitirildiği bir gerçektir. Yıllar sonra Atatürk, ‘Biz Anafartalar’da bir üniversite gömdük’ derken, kuşkusuz bu acı gerçeği dile getiriyordu.”

 İngiliz generali Oglander’in şu sözleri de, Türk yorumcuların konuyu abartmadığını gösteriyor. Diyor ki;
“Çekildik... Çanakkale’yi geçemedik ama Türk milletinin genç neslini, eğitimli neslini, çiçeğini yok ettik. Dolayısıyla geleceğini yok ettik. Bellerini zor doğrulturlar.”

 Elbette verilen sayılar kesin olmayabilir, fakat oransal olarak gerçeğe yakındır. O yıllarda eğitimin kıt ve okuma yazma oranın bile yüzde 10 kadar olduğu ülkede bu rakamlar oldukça dikkat çekicidir.

 Peki neden böyle olmuştur? Bir kere Çanakkale Boğaz’ı önemlidir. Biliniyor ki, Boğaz giderse İstanbul gider; İstanbul giderse Osmanlı gider. İkinci tarafı, yeni kurulan birliklerin subay ve yedek subay ihtiyaçları üniversiteli veya lise öğrencilerinden karşılanıyor. Bunların önemli bir kısmı da gönüllü olarak savaşa katılıyor. Mesela, gönüllü savaşa katılan Sivas Lisesi öğrencilerinin yazı tahtasına “Hocam biz Çanakkale’ye gidiyoruz hakkınızı helal edin” yazmış oldukları rivayet edilir. Bundan dolayı Sivas Lisesi’nin 1915 yılında mezun vermediği biliniyor. Keza, diğer örnekler de farklı değildir. İstanbul Üniversitesi, Galatasaray Lisesi, Konya, Kayseri Edirne, Kastamonu, Trabzon, Balıkesir ve daha birçok vilayetin liselerinde savaşa katılanlar az değildir. 1915-1916-1917 yıllarında ya mezun verememiş ya da mezun sayısı çok azalmıştır. Bundan dolayı, Çanakkale için “bir yedek subaylar savaşıydı” diyenler bile var. Çanakkale Savaşı’nı bir de bu yönüyle değerlendirmek gerekir.