Çıkarı bozulanlar

Sultan Abdülaziz’den nefret edenler

Koltuk sevdasına düşenler, intikam peşinde koşanlar, menfaat umanlar, makam düşleyenler vb. Sultan Abdülaziz Han’ı hal etmek (devirmek) için nice yalan ve iftiraları ortaya koymaktan çekinmiyorlardı.

Önce halkın doğru diyerek inandığı, sonradan ise yalan ve iftira olduğu anlaşılan yüzlerce düzmece olay ve söylentiler kasıtlı olarak ortaya atılıyordu.

Bunu yapanların derdi millet değil çıkarlarıydı

Her yola her yönteme başvurdular

Para ile tutulan onlarca alçak, önce Müslüman kılığında Hristiyan mahallesine, sonra da Hristiyan kılığında Müslüman mahallesine saldırıyor, olay çıkarıyor, tehdit ediyor, Osmanlı tebaasını birbirine düşürmek istiyordu.

Şeyhülislam’ın Rus elçisine; ‘Bir gözüm sensin diğer gözümde oğlum Haydar’ dediği söylentileri halk arasına yayılıyor, halkın ulemaya karşı kin gütmesi amaçlanıyordu.

‘Sultan Aziz sarayını korumak için 30 000 Rus askeri getirdi’ dedikodusu infiale neden oluyordu.

Kimi medrese öğrencileri; ‘artık asayiş bizden sorulacak!’ dedikleri iddiası ile halk kışkırtılıyordu.

Asker kaçkınları, haysiyetsiz, çapulcu, ayak takımı kimileri 1’er mecidiye ile toplanarak miting ve gösteri yapmaları sağlanıyor, devletin acz içinde olduğu izlenimi veriliyordu.

“Memleket satıldı, yoksulluk artı, hayat pahalandı” vb. dedikodularını dillendiren veliaht Murat, Rüştü, Avni ve Mithat paşalar Sultan Aziz’i düşürmek için ellerinden geleni yapmaktan çekinmiyorlardı.

Fransız kraliçesi Eugenie’nin İstanbul ziyareti hakkında hoş olmayan söylentiler yayılıyor, halkın saraydan soğuması hedefleniyordu

Padişahin koç ve horoz dövüşü yaptırdığı, kazanan hayvana Osmanlı nişanı taktırdığı dillerden düşmüyordu.

Rus sefirler Bulgar halkını Osmanlılar aleyhine kışkırtarak çıkacak karışıklıktan yararlanmak istiyorlardı.

Önce Isparta’ya sonra Bursa’ya sürülen Serasker Hüseyin Avni paşa, sultan Aziz’den nefret ediyor, sultanın hal edilmesi için çeşitli tertipler planlıyor, planladığı bu tertipleri Rus ve İngiliz sefirlerine anlatıyor, birlikte uygulamaya koyuyorlardı.

Merkezi Şam’da bulunan 5. Ordudan Türkçe bilmeyen birkaç bölük asker İstanbul’a getiriliyor, ‘padişahı koruyacaksınız’ yalanı ile kandırılarak saray kuşatmaya alınıyordu.

Padişahın öldüğü haberi ortaya atılıyor, toplanan kalabalık için ‘halk ayaklandı’ dedikodusu yayılıyordu.

Padişahın, Aziz ismini taşıyanları sürgüne gönderdiği ya da öldürttüğü rivayetleri ağızdan ağıza dolaşıyordu.

Günümüz de ortaya atılan, birine olmasa bile diğerine inanmak zorunda kaldığımız binlerce iftira, yalan ve karalama haberlere ne kadar benziyor değil mi?

O zaman hedef alınan ve düşürülen Sultan Aziz’di

Bugün hedef alınan ve düşürülmek istenen başkası

Hiç durmuyor

Hep aynı senaryo devam edip gidiyor