Televizyonda

  Basit

  Sıradan bir yarışma programı izliyorum

  Yarışmacıların 7’si Türk

  Biri de Polonyalı

  Sunucu yarışmacılarla konuşuyor

  Konuşma, gayet eğlenceli ve izleyicileri sıkmayacak biçimde devam ediyor.

  Konuşma sırası Polonyalı yarışmacıya geldi

  Uzun süre ülkemizde kaldığını söyleyen bu Polonyalı yarışmacı, Türkler ile ilgili bir yorum yaptı

  Dondum kaldım

  Benim, bu güne kadar araştırdığım ve araştırmaya devam ettiğim fakat bir türlü sonuca ulaştıramadığım bir konu, yarışmacının bu sözüyle çözülmüş gibi oldu.

  İnanamadım

  Olay bu kadar basit miydi?

  Yarışmacı aynen şöyle diyordu;

  “Türkler çocuklarını çok korumalı yetiştiriyor, onları serbest bırakmıyor, ta ki ölünceye kadar…”

  Evet doğruydu

  Bizim çocuklarımız hiç büyümez, hep çocuktur, onları takip eder, karşılaştıkları sorunları kendimiz çözer, onlara hiç bir sorun bırakmayız…

  Fakat yabancılar bunu yapmıyor

  Eğitimini tamamladıktan sonra çocuğu hayatın içine bırakıyor, bir daha da takip etmiyor.

  Bu bizim için imkânsız

  Yapamayız

  Çok kıymetli, en değerli varlığımız olan çocukları takip etmeyecek, onu hayatın içine yalnız bırakacağız, öyle mi?

  Mümkün değil!

  Olamaz!

  Canımızı alın daha iyi! Biz, bırakın çocuğu hayatın içine bırakmayı, okulda aldığı notları inceler, hoşumuza gitmeyenler için hem çocuğun, hem öğretmenin, hem de okul müdürünün başının etini yer, bitiririz.

  O bizim için hep çocuktur, büyümez

  Her sorunu, her derdi çözmemiz gereken bir ödevdir

  İşin en garip tarafı bir süre sonra çocuk da bu durumu kanıksar, annesiz ve babasız iş yapamaz hale gelir.

  Bu çocuk, bizim ona uyguladığımız şeylerin aynısını kendi çocuğuna da uygular.

  Yani

  Ülke insanı, prangayı ayağına kendisi takar, sadece takmakla kalmaz, kendilerinden sonra gelen nesillerin de prangalı doğmasını sağlar.

  Şimdi anladınız mı?

  Bir Japon’un, bir Alman’ın, bir Fransız’ın, bir Korelinin, bir Çinlinin vb. neden bizden dayanıklı olduğunu, fazla çalıştığını, başarmak için her şeyi denediğini

  Üzerimizdeki ölü toprağının bir türlü atılamadığını

  Tembelliğimizi

  En iyi olmak istemeyişimizi

  ‘Aş bulursan yanaş, iş bulursan sıvış’ mantığımızı

  Şimdi anladınız mı?