Nükleer teknoloji; günümüzde sağlıktan endüstriye, gıdadan güvenliğe kadar pek çok alanda kullanılmaktadır; 2023 yılında da Ülkemizin ilk nükleer güç santralinin hizmete girmesi öngörülmektedir. Mühendislik hizmetleri için yurtdışı bağlantılı eğitimler verilmektedir. İhtiyaç olan, nükleer teknoloji üzerine odaklı “simülatör donanımlı eğitim kurumları” ile nükleer teknolojinin kullanıldığı tüm sektörlerin her düzeyinde ihtiyaç duyacağı nitelikli teknik personelin yetiştirilmesidir.

Günümüz dünyasında nükleer teknoloji, gücün / caydırıcılığın bir sembolü halini almıştır. Bugün nükleer teknolojiye sahip olan ülkeler, dünya coğrafyasına yön veren ülkelerdir. Bu sebeple nükleer teknolojinin sadece kendilerinde olmasını istemektedir. Yakın coğrafyamızda yaşanan gelişmeler bunun birer göstergesidir. Bugün, Ülkemizin hem kuzeybatı ve hem de kuzeydoğu komşularında, sınırlarımıza yakın mesafelerde, nükleer santraller bulunmaktadır. Dünyanın geri kalmış ülkeleri arasında dahi, nükleer kuruluma sahip olanlar vardır. Ama nükleer, Ülkemizde hep tartışma konusu yapılmıştır. Bu yöndeki ilk adımını 2010 yılında atan Ülkemizde, 2023 yılında Akkuyu Nükleer Santralinin hizmete girmesi planlanmaktadır; burada görev yapacak yeni nesil teknolojik bilgi ve beceriye sahip, her kademede milli insan kaynağının yetiştirilmesi önem arz etmektedir.    

Nükleer Teknoloji

Nükleer enerji, 1789 yılında Uranyum ’un keşfi ile başlayan ve 1934 yılında bilim insanlarının atomu parçalaması ile devam eden süreçte karar vericilerin ve sanayicilerin gündemine girmiştir. Atomun parçalanması sonucu açığa çıkan muazzam enerji, bilerek felaketlere veya tedbirsizlik sonucu kazalara sebebiyet vermiştir. Nükleer teknoloji yok etme amaçlı kullanıldığında (1945’te Hiroşima ve Nagazaki ’ye atılan atom bombaları) ya da yeterli önlemler alınmadığında (1979’da Three Mile Island / 1986’da Çernobil / 2011’de Fukuşima nükleer santral kazaları), nükleer tehditlerle karşı karşıya kalınabilmektedir.

Nükleer enerji, bugünün teknolojisiyle, sağlık sektöründe / endüstriyel sektörde / tarım ve gıda sektöründe / güvenlik alanında / sanat eserlerinde / su, petrol, gaz kaynaklarının tespitinde / denizaltı ve uzay gemilerinde de kullanılmasına rağmen; yok edici amaçlı ve elektrik enerjisi üretimi öne çıkarılmaktadır.

Günümüzde kurulan nükleer tesisler, 3+ nesil olarak adlandırılan yüksek güvenlikli ve kaliteli tesislerdir. Dünyanın gelişmiş devletleri, kendi megapol merkezlerinin yanı başında dahi nükleer santraller kurmuştur. 2011 nükleer kazasından sonra “nükleer güvenlik kültürü” gelişerek; daha güvenlikli nükleer santrallerin kurulması ve işletilmesi, daha güvenli malzeme ve sistemlerin üretimi için yeni teknoloji, standardizasyon ve kalite sistemleri geliştirilmiş; uluslararası denetimler artırılmıştır.

Nükleer atıkların geri dönüşümü konusunda da; Manchester Üniversitesi’nden bilim insanları, nükleer atıkların geri dönüşüm teknolojilerinin geliştirilmesinde yardımcı olabilecek, uranyum nitrür bileşiklerinin modellemesini tanımlayarak önemli bir adım atmıştır.

Nükleer güç santralleri; kurulum maliyeti yüklü olsa da, sürdürülebilir bir enerji kaynağına olan ihtiyaç, diğer alternatiflere göre nükleer santralleri ön plana çıkarmaktadır. Nükleer santrallerde, 7 / 24 elektrik üretimi gerçekleştirmektedir.

Dünya’da nükleer güç santralleri; Ağustos 2019 itibariyle, 31 ülkede 450 nükleer reaktör işletmede, 19 ülkede de 52 nükleer reaktör inşa halindedir. Bunlardan 9’u Çin’de, 7’si Hindistan’da, 6’sı Rusya’da, 4’ü Birleşik Arap Emirlikleri’nde, 4’ü Güney Kore’de, 2’si ABD’de, 1’i Fransa’da, 1’i de Türkiye’de inşa edilen reaktörlerden bazılarıdır. Ülke bazlı bakıldığında Fransa elektrik talebinin yaklaşık % 72’sini, Ukrayna % 53’ünü, İsveç % 40’ını, Belçika % 39’unu, Avrupa Birliği % 28'ini, Güney Kore % 24’ünü ve ABD % 19’unu nükleer enerjiden karşılamaktadır. Almanya, ömrünü tamamlamış 10 nükleer reaktörünü kapatmış; 7 nükleer reaktörü hala elektrik üretimine devam etmektedir. Japonya ise, nükleer santrallerini geçici süre ile durdurmuş, sonra 5 nükleer reaktörünü tekrar işletmeye almıştır.

Türkiye’de nükleer güç santrali; Türkiye ile Rusya arasında 12.05.2010 tarihinde imzalanan anlaşma ile gerçekleşmeye başlamış; inceleme süreçlerinden sonra da 02.04.2018 tarihinde onaylanmıştır. Böylece Akkuyu Nükleer Santralinin ilk ünitesinin temeli atılmış ve ünitenin 2023 yılında işletmeye alınması planlanmıştır. Ülkemizin ikinci nükleer santral projesi olan Sinop Nükleer Santrali için 03.05.2013 tarihinde Japonya ile anlaşma imzalanmıştır. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir.

(Bkz.; “T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı” ve “Türkiye Atom Enerjisi Kurumu” verileri.)

Teknik Personel Eğitimi

Nükleer teknoloji bilgi ve becerisine sahip insan kaynağı gelişimi noktasında çalışmalar devam etmektedir. Akkuyu’da çalışacak mühendis ihtiyacının karşılanması amacıyla, Türkiye ile Rusya arasında yapılan protokol gereği; Rusya’ya eğitim almak üzere başta elektik - elektronik / makine / bilgisayar bölümlerinden mühendis öğrenciler gönderilmiştir. Nükleer santralda, mühendislerin yanında diğer teknik elemanlara da ihtiyaç duyulacaktır. Ara teknik personel ihtiyacının giderilmesi için de yukarıdaki bölüm mezunları en büyük potansiyeldir. Esas olan ise nükleer teknolojinin “hızlandırıcı sürümlü sistemleri” üzerine odaklı “tematik eğitim kurumları” ile nükleer teknolojinin kullanıldığı tüm sektörlerin her düzeyinde ihtiyaç duyacağı nitelikli teknik personelin yetiştirilmesidir. Günümüzde, maliyetli / stratejik / riskli mesleki eğitimler, simülasyon tekniği ile verilebilmektedir. Bu teknolojiyi kullanma becerisine sahip teknik personelin eğitileceği; simülasyon temelli, tematik yapılanma Ülkemize kazandırılmalıdır.

Sonuç

Günümüzde nükleer teknolojiye sahip ülkeler, diğer ülkelere askeri ve stratejik bir üstünlük sağlamaktadır. Bu ülkeler nükleer teknolojinin sadece kendilerinde olmasını istemektedir. Yakın bir gelecekte nükleer teknoloji ile enerji üretecek Ülkemizde, yeni nesil teknolojik bilgi ve beceri yeterliliğine sahip, her kademede milli insan kaynağının yetiştirilmesi gerekmektedir. Siber güvenlik perspektifinden bakıldığında bu durum bir zorunluluk olarak görülmektedir.

Türkiye, Asım’ın Nesline çizilen rota doğrultusunda “kudret-i zerriye” parolası ile milli teknolojisine yön vermelidir. Geleceğin yakıtı olarak görülen toryum konusunda, bilgisi ve donanımı olan her yerli kurum / kuruluşun, ar-ge çalışması yapması milli ve stratejik bir görevi olmalıdır.

Nükleer teknoloji; insanlık vicdanı onurunu taşıyan Aziz Milletimizin, barışı korumada / enerji çeşitliliğinde / nükleer bazlı tüm sektörlerde; dinamizm ve istihdam imkânıyla birlikte, Ülkemizin jeo-stratejik önemine ve gücüne güç katmalıdır. Türkiye; dünya haritasında sınırların yeniden çizilmeye başlandığı, uzay haritasında yeni oluşumların kurulduğu 21. yüzyılda, elinde kalem olan baş aktörlerden biri olmalıdır.

Bu satırlar; M. TUNCEL, Toplumsal Farkındalık, Nevşehir - 2020 çalışmasından faydalanılarak hazırlanmıştır.