DAMSA VADİSİNİN GÜZELLERİ 
 Nasibe Ova…
 Ürgüplü bir halk filozofu.
1940’lı yılların Ürgüp’ünü en iyi bilen o.
Okusaymış, okutulsaymış tıp profesörü de olurmuş, toplumbilim uzmanı da. 
Öylesine akıllı. Ben ona ‘’ Güleryüzlü ciddiyet’’ diyorum.
Yarenliğinden yararlanılır. Belleği güçlü..
Hani derler ya, “Bravo valla, zihni berrak ki, o kadar olur”.
Hiçbir olayı unutmamış, anılarını anlatmayı da sever.
O, “somut olmayan kültür varlığı”nın en iyi tanığı…
Ürgüp geleneğini, göreneğini ondan öğrenelim. 
Ürgüp folklorunun, etnografyasının  canlı kaynağı, mirası…
Güzellik kavramı yıllar içinde değişse de, ;  güzeli , hoşluğu, güzelliği güzel güzel anlatsın da, biz dinleyelim tadına vara vara…
“ Nasibe Hala, güzel bir kızı nasıl överdiniz eskiden? “
“ Pek gözel, pek mübah. Gaymak. Yüzüne bakdıkca insanın siması ağarıyor, göğsü gabarıyor.
Gözleri, gaşları…Ne dimişler? Çatık gaşlılar makbul… Gaşınan göz gerisi söz. Göğ gözlü, ela gözlü, menevişli. Allahım öğmüş de yaratmış. Mavela da olurdu :  Mavi , ela… Kenarları gaytanlı, kirpikleri desde desde: uzun sıkı… Ak gerdan, beyaz topuk…Gümrah, uzun saçlı, galem gaşlı..Tarlanın daşlısı, ineğin öküz başlısı, gızın sırma saçlısı…Belik belik örgülüsü makbul… İnci dişli, sürahi burunlu…Atta arın yiğitte burun deseler de, bu söz erkekler için.  Gızın burnu pek göze batmamalı. Hokka ağızlı. Yanaklar Aravan ( *)  bitirgeni…Gızıl gızıl benekli, damarlı…Ganlı, canlı…Şıvgacık  boylu. Selvi gibi amma uzun gavakca değil; topakca…Tahta, düz  göbek makbul değil; hafif çıkgın olacak. İyi döl tutar dirlerdi böyle gızlar için. Göbek çukuru fincan…Top ayaklı, pambık tenli, topak elliye pampal elli de derlermiş daha eskilerde. Yörüyüşü dündar mayası gibi olacak. Devenin dikenlikte gezdiği gibi değil. Keklik ötüşlü, güvercin  sekişli… Gül tırnaklı yani pembeli , buna badem tırnaklı da derdi yaşlı garılar. Hani, bademin gabığını soyarsın da apak çıkar ya ortaya asıl içi, öyle işte. Turunç memeli, ağzı yumuk, kibar gülüşlü : güccük ağızlının gülüşü utancak olurdu. Yanaklar elmaya da benzetilirdi , dudaklar taze incir gibi ıslak; bal damlar nirdeyse.
“Ya çirkinlere ne derdiniz? “
“ Bazı gızlar güzel olsa da,  soğuk olurdu esgiden. Gaşlı gözlü amma duzu noksan, sevimsiz. Şikletsiz, navrağı bozuk , çirkin daylı  derlerdi.”
“Delikanlılara öğütler nasıl olurdu?”
“Valla, desdisini sırtlamış giden gıza aşık olma dirlerdi. Neden? Su dolu desdiyi daşırken yüzü ganlanır gızın, canlanır. Bir de hamur yoğuran gıza, tandır sacının üsdündeki bazlamayı çeviren gıza da aşık olma dirlerdi. Neden? Terlemiş gız gözel görünür. Yapdığı iş zor, yüzü gözelleşir, ganlı canlı olur. Haaa hamam çıhışı da möhüm: iyice keselenmiş, gızarmış, saçlar parlıyor, buğu buğu terliyor yüzü…Çirkin bile gözel görünür böyle zamanlarda.”
“Giyim kuşam…”
“ Helbet önemli. Niye ilacın  dışına azıcık dadlı sürerler! O misal. Gözellik ondur, dokuz dondur demiş eskiler. Don, dimi,şalvar,tuman deyil. Giyim guşam. Düğünlerde tüm gızlar delaannıların gözüne gözel görünür. Neden? Hepsi de gelinlik urbalarını giyerler de ondan. Yakışdıran yakışdırır…Bizim zemanımızda fes vardı, önü altınlı, üsdüne yimeni, yazma bağlardık. Aman ne yakışırdı gızlara. Gözel olmasa da, fesini şöyle eğrice duddu mu, delaannılar yanar gavrulur gayrı. Fesli gız işveli, cilveli, nazlı görünürdü göze. Çatgı da gözel gösderirdi gızları.”
“ Oğlan anaları ençok neye dikkat derlerdi alacakları gelinlerde ?”
“Gerdek gicesinden  dokuz ay on gün sonra  torunlarını gucağına almak isder her ana, baba. Hepsi de illa oğlan doğursun isder. Amma, her gelin döl dutmaz golayca. O yüzden hamamda gız bakar analar. Bi de harman yirinde, çeşme başında dimili gızlara arkadan bakarlar. Gısrak galçalı olsun diye bakarlar. Gapdıysa ne alâ!”
“O neden? Ne anlama geliyor gapmak? “
“Onu da siz anlayın artık.”
Komşulardan Emine bacı can kulağıyla dinlemekte yarenliği. 
Pıhadan güler o anda, utancak, utangaçça, usul usul konuşur:
“ Galçalı avrat, pençeli oğlan doğurur.”

………………………………………………………

Aravan: Ürgüp’ün, adı bugün Ayvalı olan köyü.
Şekerparenin, bitirgenin hası bu köyde olur.