Dr. Orhan Asena
 
Kıt kanaat yaşayıp gidiyoruz,
Kıt kanaat seviyoruz birbirimizi…
Kıt kanaat anlıyoruz halden,
Ah insanlar…miskin insanlar…
 
Bir lokmanın telaşı içinde
Alınıp satılırız biteviye.
Kıyasıya vurur kaderin sillesi,
Şükreder kalırız düştüğümüz yerde
Ah insanlar…korkak insanlar…
 
Ne hakkımız var taşında toprağında,
Şu dünyanın, şu güzelim dünyanın.
İr kolayı olsa gerek çocuklar
Daha iyi, daha mes’ut olmanın
Ah insanlar…hergele insanlar…
  
Orhan Asena kimdir?
Bir hekim…Bir ozan…Bir oyun yazarı…
Orhan Asena Diyarbakır’da 1921’de doğdu.
İstanbul’a gitti; Tıp Fakültesi’ni bitirdi  hekim oldu.
O, artık Dr Orhan Asena idi.
Anadolu beldelerinde hükümet tabibi olarak görev yaptı.
 Karınca kararınca bir adam,
Bekliyor günün ışımasını…
Gün ışısa da ortalık gündüz olsa,
Gün mü tanır,gece mi? Bilinmez
Adamlar içinde adamın hasını…
 
Karınca kararınca bir adam,
Karanlıkta başı, omuzu, elleri…
Göz kırpar karanlığa öylesine,
Karınca kararınca bir adam,
Ah onun o şaşkın halleri…
 
Ankara Çocuk Sağaltımevi’nde  çocuk sayrılıkları üzerine çalıştı, uzmanlığı kazandı (1952-55). 1964’te Türkiye’den ayrıldı ve Batı Almanya’da 2.5 yıl görev yaptı, sonra ülkeye geri döndü.
 Sensiz de açar çiçekler,
Sensiz de bu bahar olur.
Dünya bildiğince döner
İnsanlar bahtiyar olur,
              Sensiz kime ne zarar olur?
Gün yine vurur yüzlere…
Kırılır düşer dizlere,
Sensiz de güler bizlere
Sensiz de bu bahar olur.
                Gül kokar bülbül zar olur.
Yar kucağında yatılır,
Türlü günahlar tadılır,
Adlanılır, aldatılır,
İnsanlar bahtiyar olur,
               Sensiz de bu bahar olur.
 
 1971’de emekliye ayrıldı. 12 Mart döneminin sıkıntılarını yaşadı
ve yeniden Batı Almanya’nın yolunu tuttu ; bu kez de 6 yıl çalıştı orada.
Türkiye’ye 1977’de döndü ve Ankara’ya yerleşerek hekimliğini ,  tiyatro yazarlığını başkentte yürüttü.
 
Çulsuzun biriyim, Allaha şükür,
Başaçık, yalnayak…
Avret yerindeki yapraktan gayri
Kime, ne minnetim olacak ?
 
Anadan avrattan başlayım bırak.
 
Küçük Orhan, ilkokulda şiirle ilgileniyordu.
Lise öğrencisi iken  şiir ve öyküler yazma cesaretini özünde görüyordu…
Ve daha o yıllarda yazdıkları, dergilerde  yayımlanacak olgunluktaydı.
1941’de daha genç bir Tıp öğrencisi iken ilk şiirlerini kitaplaştırmağa hazırdı.
İlk ürünleri Yeni Mecmua ve Yücel’de görüldü.
Yaratış, Çınaraltı, İstanbul gibi sanat ve düşün dergilerinde şiir ve öyküleri yayımlanıyordu.
Hececiler doğrultusunda 2 şiir kitabı çıkardı:
1941’de Masal ve 1957’de Kıt Kanaat…
 
Artık yeter diye bağırabilsem
Sesimi bir rüzgar alıp götürse
Kasırga gibi kendi başına buyruk
Dağ başlarında dolanan
İnsan sesiyle kirlenmemiş
Dediği dedik bir büyük rüzgar
Alıp götürse sesimi
Çalsa dağdan dağa, taştan taşa
İnsan kulaklarına inat.
 
Artık yeter diye bağıramam ki
Bu edebli anında günün
Bu cıvıl cıvıl cadde ortasında
Motor gürültüsü boğar sesimi
Kalabalık çeker eteklerimden
Artık yeter diye bağıramam ki
Soluğum şehirli soluğu
Ben bir kendi halinde insancık.
 
Dr Asena, 32 yaşında iken hekimlik dışında, içindeki özlemi, isteği canlandırdı.
Tiyatro oyunları yazmağa başladı.
1956’da, Kocaoğlan oyunu Basın-Yayın Umum Müdürlüğü’nün Radyofonik Piyes Yarışması’nda birinci oldu. Aynı yıl Korku adlı oyunu yazdı, yayımladı. Yalan 1959’da çıktı.
 Efsaneleri oyun konusu yaptı : Tanrılar ve İnsanlar’ı yazdı. Gılgameş ile 1959’da TDK Tiyatro Ödülü’nü aldı. Meslekdaşı değerli yazar Güngör Dilmen diyor ki : “ Türk tiyatrosunda tragedya Orhan Asena ile başlar. Eski Yunan tragedyasının Aiskhülo., Elizabeth çağı tragedyasının Marlowe ve Shakespeare ile başladığı gibi. Orhan Asena 1960’da Türk Dil Kurumu armağanını “Gılgameş-Tanrılar ve İnsanlar” adlı oyunu ile kazandığında, seçici kurul üyelerinden Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Eski Yunan tragedyaları gibi ” demişti. Bu değerlendirme sıradan bir övgüyü aşıyordu ve çok yerindeydi.”
 
Geçmişle geleceğin arasında
Bir ben varım, bir sen varsın.
Ben olmuşum olmamışım sence bir.
Geçmişle geleceğin arasında
Birbirine karışıyor gölgelerimiz…
Önümüzdeki yollar boyunca ama.
Ama sanmam ki farkındasın.
 Geçmişle geleceğin arasında
Ben de yokum, sen de yoksun.
Ama senin olmayışın kandırıcı değil işte.
Sanki bir bulut getirip bırakmış seni bir ara,
Sonra bir rüzgar çıkmış sürüp götürmüş.
Sürüp götürmüş seni ama
Dallara çimenlere sinmiş kokun,dallara çimenlere…
Geceye ve toprağa…
 Asena, Osmanlı tarihini yorumlamağa başladı tiyatro eserleri vererek. Hürrem Sultan’ı yazdı (1959). Gecenin Sonu 1962’de çıktı. Tohum ve Toprak 1963’te çıktı. Fadik Kız 1966’da yayımlandı. Simavnalı Şeyh Bedreddin 1969’da, Atçalı Kel Mehmet ise 1969’da çıktı (TRT 1970 Oyun Başarı Ödülü, Ankara Sanatsevenler Derneği Ödülü )Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe  yayımlandı. Ve bu eseriyle Asena, T İş Bankası Büyük Ödülü’nü 1982’de aldı.
 Gökyüzünden bir bulut geçer,
Oynaş olur gözlerime…
Serper ruhuma yağmurunu,
Gökyüzünden bir bulut geçer,
Alçalır, yıkılır üzerime.
 
Bilmezsin adımı, sanımı,
Nereden aşinalığımız?
Sende deniz ve kadın kokusu,
Bende deniz ve kadın hasreti,
Sen gökyüzünde yalnızsın,
Ben yeryüzünde yalnız.
 
Asena, tarihsel olayları irdeliyordu. Toplumsal olaylar, ayaklanmalar, başkaldırmalar…Bütün yapıtlarında Anadolu insan varlığını bütünsel bir boyutta vermeyi erek bildi. Türkiye dışındaki olaylara da ilgi duyduğunu Şili’de Av ile gösterdi. Etkisi yıllar ve yıllar boyu sürecek bu karşı devrim olayını tiyatrolaştırdı. 1974’te yayımlanan  bu oyunuyla İsmet Küntay ödülünü aldı. Toroslardan Öteye de aynı yıl yayımlandı.
 Seninle tanıdım bu dünyayı,
Bu toprak anayı, bu semayı,
Seninle tanıdım yaşamayı.
 
Fuzuli ne anlar böyle işten,
Bu bizim oyundan bu sevişten,
Dönüp dönüp yanmak yeni baştan.
 
Ne huri misali nakışın var,
Ne nergizi mestan bakışın var,
İçime nur gibi akışın var.
 
Ne gök ne deniz var gözümüzde,
Ne en güzel bahar gözümüzde,
Aşkımız parıldar gözümüzde.
 
Sensiz neyleyeyim bu dünyayı,
Bu toprak anayı, bu semayı,
Sensiz neyleyeyim yaşamayı.
 
Ölü Kentin Nabzı 1979’da yayımlandı. İsmet Küntay Ödülü’nü 2. kez aldı.
Seyisbaşı Konağı 1981’de çıktı.
 
1982’de, Ölümü Yaşamak adlı eseriyle Avni Dilligil Ödülü’nü kazandı.
İlk yıllar, Roksolan 1985’de yayımlandı.
 
Unutmuştum dost selamını almayı,
Güneş; güzel güneş aşk olsun sana.
Bir başka gösterdin bana dünyayı,
Güneş; güzel güneş aşk olsun sana.
 
Göklerden mucizeler belirmiş,
Namuratlar muratlarına ermiş,
Dünyam bir gün içinde yeşermiş
Güneş, güzel güneş aşk olsun sana.
 
Bir kurumuş daldan meyve derdim,
Bir kütüğün filizlendiğini gördüm,
Ben almaya alışmıştım, verdim.
Güneş; güzel güneş aşk olsun sana.
 
Nevit Kodallı, Tanrılar ve İnsanlar-Gılgameş oyununu müzikli operaya dönüştürdü.
 Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği Karagöz oyun metni yarışmasında Karagöz Emekli Oldu adlı eseriyle 1986’da üçüncü oldu. 1998’de Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Tiyatro eleştirmenleri Dr Asena’yı Türkiye’nin Shaekespeare’i olarak tanımladılar.
 
En güzel şarkımı sakladım en sona,
Değişti dili, rüzgarların…
Ansızın girivereceğiz bahara
Bugün yarın.
 
Bulutlarla aşinalığımız eski…
Fukaralığımı anlar, halden bilir…
Her dönüş mevsimi sevgilim,
Senden selamlarla dolu gelir.
 
Yine penceremden görünüyor,
Akif’ in yedi kandilli süreyyası.
Elin avuçlarımda değil ama
Gözlerimde o gecelerin rüyası.
 
Bu ne ucuz bir saadet yavrum,
Farkında mısın havaların ?
Ansızın   girivereceğiz bahara
Bugün yarın.
 
Dr Asena , oyunlarında tarihsel olayların yanı sıra güncel olayların  atmosferinden yararlanmıştır. Başkaldırı  izleğinin egemen olduğu yapıtlarındaki başkişilerin iç çelişkilerini özenle sergilemiş; insanların birbiriyle olan ilişkilerini ve toplumsal olaylar karşısındaki tepkilerini incelikle işlemiştir.
 Hemşehrisi yazar, yayıncı Remzi İnanç beğ, edebiyatımızın yüzakı, erdemli insan olarak tanımladığı Dr Asena’yı şöyle anlatıyor : “ Orhan Asena’nın eski arkadaşlarıyla, yenilerde tanıştığı sanat ve edebiyat dostları, zaman zaman bulunduğumuz odaya (Ç.E.K Genel Merkezi)  geldiklerinde, içten, sıcak ve verimli söyleşiler yapılBundan çok yararlandım. Şevket Beysanoğlu, Cahit Atay, Hidayet Sayın, Atila ve Ergun Sav kardeşler vd. pek çok şair, yazar ve tiyatro sanatçısıyla burada tanıştım. Orhan Asena son derece dürüst bir kişiliğe sahipti. Yalanı, dolanı, abartılı ilişkileri hiç sevmediği için onu ortalıkta kolay kolay görmek mümkün değildi; çünkü pek çok dürüst insanda olduğu gibi, görünüşünden beklenmeyen asabi bir kişiliği vardı. Ona inanmadığı, aklının yatmadığı hiçbir sözü, düşünü ve eylemi onaylatamazdınız; bir de sevip bağlandığı ( o kadar azdı ki ) insanları, önünde belgesiz, kanıtsız uluorta çekiştiremez, eleştiremezdiniz. Özetle ona sonuna dek güvenebilirdiniz. “ (İnanç,Kar altında güller var.Papirüs yayını.s.129. İstanbul)
 
Mezar taşım için adlı şiirinde Yunusca bir veda var:
 Ben bir garip insanım,
Ne dünyadan umudum,
Ne ahretten günahım,
Kimene adım sanım ?
Ben bir garip insanım.
 
Dr Asena, daha nice yapıtlar üretebilecekken, 2001 Şubatında aramızdan ayrıldı; sonsuzluğa yürüdü. Anısı önünde saygıyla eğiliriz…