Dünden Bugüne, Türkiye’de Kadınların Siyasal Katılımı (I)
“Eğer bizi bu toplantılara almazsanız biz de Batılı kadınlar gibi gösteri yaparız!”
Bu cümle, 1908’de Meclis-i Mebusan toplantısını izlemek isteyen Osmanlı kadınlarına aittir. Bu demektir ki, artık Osmanlı kadını da siyasete ilgi duymaya başlıyor. Dolayısıyla, kadınların siyasete katılma mücadelesi, 1908’de İkinci Meşrutiyet ile başladı diyebiliriz. O yıllardan sonra, hepsi siyasal amaçlı olmasa da çok sayıda kadın örgütleri de oluşuyor.
İlk olarak 1913 yılında, kadınlara kamu kurumlarında çalışma hakkı tanınır. Kadınlar, devlet memurluğu, öğretmenlik, hemşirelik gibi mesleklerde çalışabilecekti. Devam eden süreçte artık siyasal amaçlı cemiyetlerin de oluştuğu görülüyor. Mesela bazıları;
Osmanlı Kadınları Terakkiperver Cemiyeti, 
İttihat ve Terakki Kadınlar Şubesi, 
Teali-i Nisvan Cemiyeti, 
Osmanlı Kadınları Şefkat Cemiyet-i Hayriyesi, 
Osmanlı Cemiyet-i Hayriye-i Nisvaniye, 
Teali-i Vatani Osmani Hanımlar Cemiyeti, 
Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti gibidir.
Bu gelişmelerin yanı sıra, I.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı, kadınlar için bir dönüm noktası da oldu. Çünkü savaş yıllarında kadınların ülke savunmasına hem katkı sağladığı; hem de ülke savunmasına yönelik örgütlenmelerde bulunduğu görülür. Gelişmeler, kadınlara siyasal faaliyetlerde söz sahibi olma fırsatını da getirdi.
Gelişmelerin ilki 1923 yılında Kadınlar Fırkası’nın kurulmasıyla başlar. Partinin amaçları arasında, “kadınların sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda gelişmesini sağlamak…” gibi ifadeler bulunuyordu. Fakat, önemli iki sorun vardı: Birincisi, kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktu. İkincisi ise, fırkanın(partinin) faaliyette bulunması için valilikten izin alması gerekiyordu. Valiliğin cevabı “Seçme ve seçilme hakkı olmayan kadınlara siyaset yapma izni verilmez.” olur.  Partiyi kuranların verdiği karşılık ise, “Biz şimdilik siyasi haklarımızı talep etmekten vazgeçtik ama zamanı gelince bunları isteyeceğiz. Bunlardan tamamen vazgeçmiş değiliz.” şeklindedir. Yani mücadelenin devam edeceğinin beyanıydı.
Cumhuriyet ilan edilmişti edilmesine de; fakat, ne 1921 Anayasası’nda ne 1924 Anayasası’nda kadınlara yönelik bir ifade içermiyordu. 1924 Anayasası’na göre, seçmen olmak ya da mebus olmanın temel şartlarında biri erkek olmaktı. Yani erkeklerin sahip olduğu siyasal haklara, kadınların da sahip olması henüz kabul görmemişti.
Yine 1924 yılında kadınlar açısından önemli bir gelişme daha yaşanır. Aynı yıl, “Türk Kadınlar Birliği” kurulur. Birliğin programları arasına, “kadınların düşünsel ve toplumsal alanlarda düzeylerini yükselterek, onları siyasal haklarını kullanacak sorumluluk ve bilince ulaştırmak…” gibi ifadeler serpiştirilir. “Türk kadınlar Birliği’nin” 1927 İstanbul Kongresi’nde bu programlar bir daha vurgulanır. En başta gelen taleplerden biri, ilk aşamada yerel seçimlerde oy hakkı olmuştu. Talepler etkili olmuş ki; 1930’da kadınlara yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanınıyordu. Elbette, bu hakların kazanılmasında, hem dünyadaki gelişmeleri hem Cumhuriyeti kuranların olumlu düşüncelerini de unutmamak gerekir.
-Devamı gelecek yazıda-