Dürüstçe Görev Yapmak
'' O Cemal  Oral var ya ! Aldığı tüm maaşlarını devletin kasasına iade etmeli !''
Bu söz beni irkiltiyor.
Ağır bir suçlama bu.
Neredeyiz, kim söylüyor bunu ?
Nevşehir Öğretmen Evi önünde, ağustos sıcağında,  çardakta oturmuş, çay içerek yarenlik ediyoruz.
Söyleyen kişi 1971-74 arasında  Cemal Oral' ın öğrencisi imiş. Adı Hayrettin. 1978'den beri öğretmen...
'' Bu ağır bir suçlama. Neden böyle söyledin?'' diyorum.
'' Aynı yıllarda siz de bizim Sosyal Bilgiler dersimize girdiniz. Size sözüm yok. Görev bilinciyle, severek işlerdiniz dersinizi. Ve bize yurdu, dünyayı, evrensel barışın güzelliğini benimsettiniz.''
'' Fakat ?''
'' Fakat  Cemal Oral  için aynı duyguları, düşünceleri taşımıyorum.''
'' Neden ? Ne yapardı derslerinde ?''
'' İki yıl Türkçe dersimize girdi. Tek bir dakika ders işlemedi. Elinde bir not defteri, kimin babası ne iş yapar? Gelir duruumu nasıldır ? ''
'' Ne yapacak bunları öğrenip, not ederek ?''
'' Herbirinden bir çıkar sağlayacak. Özellikle babası, anası Almanya'da ya da bir Avrupa ülkesinde olan öğrencilere özel bir ilgi gösterirdi. Adreslerini  isterdi onların.''
'' Ne yapardı acaba ? Mektup mu yazardı Avrupalara ?''
'' Evet. Sanırım, mektup yazarak  çocuklarına ilgi gösterdiğini, zayıf da olsalar derslerinde, hocalarla görüşerek sınıflarını geçirteceğini vaadediyordu.''
'' Ve böylece zavallı gurbetçinin duygularını sömürerek bir çıkar sağlama yolunu buluyordu.Başka !''
'' Hocanın oğlu Akın da bizim sınıftaydı. Kepinden pabuçlarına her şeyi Avrupa'dan gelirdi. Bize öğünürdü, onların para verilip de alınmadığıyla...''
Gözümde canlandı anlatılan Cemal Oral.
Malatyalı olarak bilinirdi. Belki bir köyünden. Sanırım Akçadağ Köy Enstitüsü çıkışlıydı. Sonradan Gazi Eğitim Enstitüsü'nü de bitirmiş ; ilköğretim denetmeni olmuştu. Fakat ne olduğu pek bilinmiyor, bir hanım öğretmenin şikayeti üzerine soruşturma geçirmiş ve Bakanlık da onu denetmenlikten çıkarmış, Türkçe öğretmeni olarak görevlendirmişti.
Cezalandırma...Suçlu bulunan bir denetmen neden Türkçe öğretmeni yapılıyor? Bu denli kolay mı öğrenciye anadilini öğretmek, sevdirmek, benimsetmek ?
Öğretmen odası söyleşileri...Kimin ne olduğu belli olur...Hangi Türkçe öğretmeni dil, yazın dergilerini izlemekte ? Günlük bir gazete okur mu ? Haftada bir dergi, ayda bir kitap ?
Cemal Oral'da bunların hiç biri yoktu. Denetmenlik günlerini özlüyordu. Her bakan değiştiğinde heyecanlanıyor, uzun mektuplar yazıyordu. 1974 yılında kurulan hükümette Eğitim Bakanı olan Mustafa Üstündağ güya sınıf arkadaşıymış. Daktilosuyla yazdığı mektubu bana da göstermiş, okumuştu. Yeniden denetmen olmak istediğini vurguluyordu. Hiç suçu olmadığını savlıyordu.
'' İyi ama hocam,'' demiştim.'' Mektubunuz güzel, etkili. Taşa okusanız taş ağlar da...''
Merakla sözümün arkasını beklemişti.
'' Bir bakanın bunu okumak için vakti olmaz ki. Kim bilir, yurdun dört köşesinden buna benzer nice mektuplar, telgraflar alıyordur. Belki Özel Kalem Müdürü ya da bir şef okuyabilir.''
Birden gözlerinin feri sönmüştü. Bana kırıldığını, darıldığını anlamıştım.
İlköğretim denetmenliği havalı bir görev...Öğretmenin , eğitmenin ödü sıdar. ''Teftiş yılı''nda her okulda, öğrencinin de etkilendiği bir gerginlik yaşanır. Denetleme sırasında ''açık'' verilir mi? Denetmenin siyasal görüşü nedir? Hangi yana eğilimi vardır ? Okuduğu gazeteden anlamağa çalışır denetlenenler...
Cemal Oral'ın özlediği bunlardı. Öğretmen üzerinde egemenlik kurmak...Köyden köye geçmek, dersliklerde öğretmeni sıkıştırmak, yanıtlayamayacağından emin olduğu soruları sormak, sonra eğiticilerin korkarak, heyecanla beklediği yazanakları hazırlamak...
Mustafa Üstündağ, Bakan iken , bildiğim kadarıyla Cemal Oral yeniden denetmen yapılmadı. Türkçe öğretmeğe (!) devam etti.
Ben 1974 ekiminde Ürgüp Lisesine geçtiğimde O, hala Merkez Ortaokulu'nun anlı şanlı (!)  Türkçe öğretmeniydi. 
Vah benim ülkemin eğitim düzenine !
Vah benim ülkemin anadilini bile tam öğrenemeyen öğrencilerine !
Vah , denetmenlik yapamayanları, soruşturma ardından Türkçe öğretmenliğine atayan Bakanlık anlayışına...
Ve belleğimde kalan bir söz : '' O Cemal Oral var ya, aldığı tüm maaşları Devlet'e geri ödemeli'' sözü... Acı mı acı ...
                   ..............................................  30 Ağustos 2000. Ürgüp