İstiklal Marşları; temsil ettikleri milletlerin özelliklerini ve değer yargılarını övücü bir dille anlatan bir güfteye ve özel besteye sahiptirler. Milletlerin özel günlerinde, resmi törenlerde, milletler arası çeşitli spor müsabakalarında çalınıp söylenir.Türk’lerde askeri müzik, askerlik hayatının varlığı kadar eski ise de, bugünkü anlamda marşların bestelenmeye başlanması, batılılaşma hareketlerine denk düşmektedir. Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında, Türk kültür ve medeniyetini yansıtacak milli bir marş yoktu. 2. Mahmut döneminde mehteran kaldırılmıştı. Daha sonra yazılan marşlar, halkta milli duyguları uyandıramadılar. Batı da başlayan milliyetçilik hareketleri, her milletin yüceliğini ve sonsuza kadar yaşama isteğini, kuşaktan kuşağa aktarıyor ve bunu destekleyen milli marşları doğuruyordu.
Ulusal Kurtuluş savaşını kazanmıştık.
Halk, tüm gücünü siper etmiş, ‘’Hilal ve Yıldız’’ şehit kanları üzerine yansımıştı.
Bu şanlı mücadeleye, bağımsızlık aşkına, uygun bir marş gerekliydi.
Türk Milletinin karakterini yansıtacak bir marş…
Bağımsızlığımızın sembolü bir marş…
Ezandan sonra, çocuğun duyacağı ilk sözleri içeren bir marş,
beşikten mezara kadar, tüm Türk gençliğinin okuyacağı bir kahramanlık destanını anlatan marş…
Şanlı Türk tarihini, gelecek nesillere aktaracak bir marş…
Milli devletimizin kuruluşuyla, milletimizin bağımsızlık isteğini yerine getirecek bir marş…
Savaşta ve barışta, moral gücümüzü yükseltecek bir marş…
İstiklal Savaşının anlamını belirtecek bir marş…
Yeni Türk devletinin bağımsızlığının sembolü olacak milli marş gerekliydi…
23 Aralık 1920’de Milli Eğitim Bakanlığı, bir milli marş yarışması açtı. 500 Lira ödül konuldu. Yarışmaya 724 şiir katıldı. Mehmet Akif Ersoy, yarışmada para ödülü olduğu için önce katılmadı. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Tanrıöver, Mehmet Akif’e bir mektup göndererek; yarışmaya katılmasını engelleyen durumun halledileceğini bildirdi. Bunun üzerine şair, şiirini yarışmaya gönderdi. M. Akif’in, Kahraman Ordumuza ithaf ettiği şiiri “İSTİKLAL MARŞI” adıyla resmi Marş olarak 12 Mart
1921’de mecliste birkaç kere tekrar tekrar okundu, önce Ali Rıfat Çağatay tarafından bestelenen milli marşımız 1930 yılından itibaren Osman Zeki ÜNGÖR’ün bestesiyle çalınmaya başlandı.
Mehmet Akif; İstiklal Marşı’nı, Safahat’a bile almamıştır. Çünkü, bu marş milletin marşıdır.
Kurtuluş Savaşı Türk milleti için ne ifade ediyorsa, İstiklal Marşı da aynı şeyi ifade etmektedir. İSTİKLAL MARŞI’mız, tarih boyunca daima hür ve bağımsız yaşamış büyük bir milletin bu özelliğini azimle, heyecanla, imanla dile getiren bir ebedi şaheserdir. Bayrak, vatan, tarih ve millet aşkının ifadesidir.
İstiklal Marşı ve ithaf edilen ‘’Kahraman Ordumuz’’, sonsuza dek barışın ve özgürlüğün sembolü olacaktır.
Akif’in duası, duamızdır. “ Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın”