Yürüyordum
Birden yere eğilmiş bir şeyler toplayan, topladığını yanındaki poşete atan birini gördüm
Yaptığı işe kendini o kadar vermişti ki benim yanına geldiğimi fark etmedi bile.
Selam verdim
Ayağa kalktı
Ne yaptığını sordum
Sakindi, elindeki poşetin içini açarak topladıklarını gösterdi
‘İşte bunları topluyorum, bunlar benim hazinelerim!’ dedi
‘Hazine’ sözünü duyunca merakım daha da arttı, eğildim poşetin içine baktım.
Hazine dediği şeyler küçük küçük tohumlardı
Benim soru sormama fırsat vermeden;
‘Evet, bunlar benim hazinelerim’
‘Ben pilotluk eğitimi aldım, kimi zaman yamaç paraşütü ile atlama yapıyorum. İşte bu atlama sırasında topladığım bu tohumları o yamaçlara saçıyorum’ dedi.
İnanamadım
Her şey aklıma gelirdi de, yerden topladığı tohumları Türkiye’nin başka yerlerine yamaç paraşütü yaparken saçacağı hiç aklıma gelmezdi.
Hayretim daha da arttı
Ne zaman yapılacağı belli olmayan bu iş için tohum bulmak, onları saklamak, atlama yapacağı zaman onları alıp dağa saçmak…’
Bunu düşünmek
Ağaç yetiştirmek için çabalamak
Bunun için yerden tek tek tohum toplamak
Yemyeşil ormanların yetişmesine katkıda bulunmak, bunlar herkesin düşüneceği ve yapacağı şeyler değildi.
Bir kez daha insanımızın, bizim düşündüğümüzden çok daha ileride olduğunu gördüm.
Galiba biz insanımızı tanımıyoruz
Onu tanımadığımız için eleştiriyor, eleştirmekle kalmıyor, yargılıyor, insanın bozulduğunu, menfaatperest olduğunu iddia ediyoruz.
İyi de bu gördüklerimizi nereye koyacak, nereye sığdıracağız?
İşin bir başka boyutu da işin içinde tevazuunun olması… Ben sormasam bunları anlatmayacak, sadece yaptığı işe yoğunlaşacak…
Düşünecek
Ülkesinin geleceği için çalışacak
Emeğini esirgemeyecek…
Acaba, sadece bu ve bunun gibi birkaç kişi var da diğerleri bizim eleştirdiğimiz gibi mi?
Hayır, asla!
Eğer ben o gün evden biraz erken ya da geç çıksam, bu insana rastlamayacak, onun ne yaptığını bilmeyecek, bu olaya tanık olmayacaktım…
Bu insan bizim insanımız
Milleti millet yapan, onu büyüten, destansı mücadelelere imza atan da onun fertleridir, bir başkası değil…