Geçmişi bırakmış
Yeni bir hayata adım atıyordu
İlk defa mutluydu
Yaşam doluydu, insanları seviyor, inanan, ibadet eden insanlara artık ‘gerici’ gözüyle bakmıyor
Onları ‘yobaz’ olarak görmüyordu
Yoksul, gariban, zayıf, sakat vb. kişilere merhamet ediyor, “Allah yardımcınız olsun” diye dua ediyordu.
İnanılmaz ama yüzü hep gülüyordu. Ne yaparsa yapsın yüzündeki o gülümseme gitmiyor, en çok da buna hayret ediyordu.
Lenin, Stalin, Marks, Engels, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Ahmet Arif, Nazım Hikmet, Tevfik Fikret, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Yılmaz Güney vb. solcu, Marksist, hümanist tüm yazar ve kişiler geride kalmıştı.
Artık onları sevmiyordu.
Necip Fazıl’a bayılıyor
Cemil Meriç’i soluksuz okuyordu
Yunus Emre başını döndürüyor
Hacı Bektaş-i Veli, Hacı Bayram Veli ve Ahmet Yesevi’in düşüncelerine hayran kalıyor
Mevlana’ya doyamıyordu
Tarih hastası olmuş, tarihi kitapları yutuyordu
Okumaya kitap yetiştiremiyordu. Okuyor, okuyor, okuyordu. Gözünün bu kadar okumaya dayanmayacağını sanıyordu.
İlk önce sabah, akşam ve yatsı namazlarına başlayacak
Namaz mucizesini gösterecek, çok kısa bir süre sonra da 5 vakit namazını kılmaya başlayacaktı.
Hoşgörü içine gelip oturmuş, gitmiyordu
O solun katı, merhametsiz, despot, acımasız vb. kişisi geride kalmıştı.
Bu olumsuzluklar onda yer bulamayacak
Onu terk edecekti
Bir insan ne kadar mutlu olabilirse o kadar mutluydu
Hatta
Eski solcu arkadaşları onu tehdit etmiş;
“Yalnız kalırsın, bu saatten sonra arkadaş bulamazsın, mahvolursun” demelerine aldırmamış
Güçlü ve kararlı bir şekilde yeni hayatına devam etmişti
Solcu arkadaşları içinse;
“Allah’ım hidayet et, merhamet ver, doğru yolu göster” diye dua ediyordu.
Zaman buldukça, onlarla konuşuyor, bağnaz fikirlerinden ayırmaya çalışıyordu.
Kimilerinde başarılı oluyor
Kimi zaman ise tepki alıyordu
Sık sık;
“Yarabbi beni doğru yoldan ayırma, beni bir daha eski günlere döndürme” diye yakarıyor
Gözyaşı döküyordu