Dün (08.02.2017); “Altus Organizasyon” ve kıymetli yöneticileri tarafından başarılı bir şekilde düzenlenen, seksenli yıllardan beri, okuyarak, dinleyerek, yazarak takibe çalıştığım, Tunus’un olduğu kadar İslam dünyasının bilge ve düşünürlerinden Raşid el-Gannuşî'yi “Ankara Devlet Konuk Evinde” dinleme imkânım oldu.
Davete; Değişik Üniversitelerden bilim insanları, (Mehmet Görmez, Hayrı Kırbaşoğlu, Şaban Ali Düzgün vs) TV de dinlediğimiz birçok düşünür, (Burhanettin Duran, Rasim Özdenören, Ayşe Böhürler ismini bilemediğim daha birçok tanınmış kişiler) gazeteci, milletvekilleriyle beraber eski Bakanlar da (Efgan Ala, Mahir Ünal, Nihat Ergun, Bülent Akarcalı) çağrılmış. Yaklaşık bir saat konuşup, bir saatten fazla soru-cevap şekliyle tamamlanan söyleşi tek kelimeyle harikaydı.
Elbette hemen her düşünce sahibi eleştirilmiştir, eleştirilecektir de. Bundan daha tabi bir husus yoktur. Gannuşî'de eleştirilecektir. Bu gayet tabi ve normaldir.
Şu kadarını söylemeliyim ki, o kelimenin tam anlamıyla emperyal bir düşünceye sahiptir.
Konuşma ve görüşlerinin kaleme alındığı; Mana Yayınlarından çıkan “Laiklik ve Sivil Toplum” ile HECE Yayınlarından çıkan “Raşid Gannuşi İslamcılık Geleneğinde Bir Demokrat” kitabını tavsiye ederim.
Konuşmadan notlar;
1- “Medine Vesikası” namı diğer, “Yönetim Tüzüğü” Medine’de yaşayan Müslim gayr-ı Müslim tüm vatandaşlar tek tek sayılarak, vatandaş sayıldı muhatap alındı. Hicret etmeyen Müslümanlar ise vatandaş kabul edilmemiştir. Vatandaşlık üst kimliktir.
2- Peygamberimize; Ya Resûlüllah! Bu sizin görüşünüz mü yoksa ‘Vahiy’ mi diye sorarlardı. Eğer Vahiy derse susarlar ve gereğini yaparlar, vahiy değil denrrse o halde şöyle şöyle yapılırsa daha iyi olur derlerdi. Buna içtihat diyoruz. Bu günde İslami esaslara aykırı olmamak koşuluyla özellikle muamelat konularında fikir beyan etmek içtihattır. Bizim bugün içtihada ihtiyacımız vardır.
3- Arap Baharı inançtan değil, hak ve özgürlük arayışından çıkmıştır.
4- Politika yapmak kuvvet dengelerini koruyup kollamaktır. Tunus’ta yapılan seçimleri tek başımıza hükümet kuracak çoğunlukta kazanmamamıza rağmen, devrimde emeği geçen diğer unsurlarla ortak kurduk.
5- Gene devrimden sonra yeni yaptığımız Anayasaya bazı kesimler şeriat ismini koymak istediler kabul etmedik. Toplumun hemen tüm kesiminin görüşünü aldık ortak bir metin meydana getirdik.
6- BM “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” tıpkı İslam’ın evrensel beyannamesinin tercümesi gibidir. Fark uygulamadadır.
7- Kuran insanın/insanlığın kitabıdır.
8- İslam’da asıl olan, insan hakları ve adalettir.
9- Allah halkını hak ve adaletle yöneten, istişare ederek, ülkesini yönettiği için SEBE MELİKESİNİ överken, zulümle idare eden Firavun ve benzerlerini de yermiştir.
10- “Siyasal İslam” kavramı Batı’dan bize ithaldir. O kelimeyi kullanmamalıyız. Bunun yerine “Demokrat Müslüman” kelimesi kullanılabilir.
11- Demokraside doğru nisbidir.
12- Londra’da Saddam’ın zulmünden kaçan “Sünni İslam Partisi” ile “Şia İslam Partisi” mensubu iki arkadaşı bir araya getirdim. Her birine de ayrı ayrı; ‘Sizin partinizde Şia, sizin partinizde Sünni biri var mıdır?’ diye sordum. “Hayır” dediler. Ardından; “Siz birbirinizi öldürmeye asker yetiştiriyorsunuz” dedim. Saddam’dan sonra Yaşananlar malumdur.
Evrensel düşünüp, İslam’ın evrensel mesajlarını güzel bir şekilde anlatacak bilge insanlara çok ihtiyacımız vardır. Türettikleri marjinal terör örgütleriyle kötülemeye çalıştıkları İslam’ı asli özellik ve güzellikleriyle anlatmak en asli görevlerimizdendir. İnancım o dur ki, Gannuşi gibi düşünürleri dinlemeli, yazdığı kitapları okumalıyız.
Ahmet BELADA
[email protected]