Ülkesini terk etmek zorunda kalan Suriyeli mültecilerin ilk günden itibaren olumsuz yayınlarla aşağılandığına, Türk halkının Suriyelilere karşı kışkırtılarak karşı karşıya getirildiğine dikkat çeken Çalışanlar Birliği Sendikalar Konfederasyonu (Çalışan Sen) ve Din-Bir-Sen Genel Başkanı Yusuf Özdemir, “Ensar olalım derken, insanlığımızdan utanacak hâle geldik” dedi.
Yazılı basında ve sosyal medya da Suriyeli göçmenlerle ilgili asılsız haberler yapıldığına dikkat çeken Yusuf Özdemir, bunların peşinen suçlu olarak gösterilmesinin dini ve insanı yönden sakıncalı olduğunu belirterek şöyle dedi: “Türkiye Müslümanları, hoşgörü, yardımlaşma ve dayanışmayı dini ve insani bir görev sayar. Çevremizde, işyerimizde ve hatta ailemize karşı bu duygularla hareket eder ve saygı gösteririz. Hiç tanımadığımız, hatta inanç yönünden de bizden farklı olan insanlar kapımızı çaldığı zaman misafir olarak baş tacı ederiz. Ancak Suriyeli din kardeşlerimize karşı bu duygularımızı kaybettik. Onları birer suçlu gibi gördük. Yazılı, görsel ve sosyal medya aracılığıyla oluşturulan algı sonucunda onlara kötü gözle bakmaya başladık. Hâlbuki onlar bizim din kardeşlerimizdir. Ülkemizin misafiridirler. Onlarla ekmeğimizi paylaşmamız gerekirken, onlara zulüm etmek ve acı çektirmek kabul edilemez.
Geçtiğimiz günlerde Ankara Şentepe’de başlayıp Demetevler semtine uzanan ve yine sosyal medyanın kışkırtmasıyla başlayan olaylar neticesinde Suriyeli kardeşlerimiz darp edilerek yaralandı. İşyerleri tahrip edildi. Mazlum ve masum insanlarla ekmeğinizi paylaşmıyorsanız ekmek teknesinden ne istiyorsunuz? Buna ne Allah razı olur ne de vicdan. İçişleri Bakanlığının açıklamasına göre son dört yılda Suriyelilerin karıştığı adli olayların Türkiye’de yaşanan adli olaylara oranı %1.32’dir. Bunu dikkate aldığımızda Suriyeli misafirlerimize suçlu gözüyle bakmak yanlıştır.
Suriyelilere karşı halkı kışkırtmanın nefret suçunu oluşturduğunun bilinmesi gerekir. Hâlbuki dinimiz, kin, nefret ve husumet gibi kötü duyguları yasaklar. Bizim dinimiz sevgi dinidir. Bizler, binlerce yıldır Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Alevisi, Sünni’si, gayrimüslimi birlikte yaşıyoruz. Farklı kültürlerle eksiğimizi tamamlıyor ve kültürümüzü zenginleştiriyoruz. Kaldı ki din kardeşlerimizle aramızda hiçbir problem olmamalı. Onlarla daha rahat anlaşabilmeli ve birlikte yaşayabilmeliyiz.
Suriyelilerle ilgili haberlerin çarpıtılarak verilmesinin altında yatan tek gerçek siyasi olmasıdır. Bundan başka etnik ve mezhepsel boyutları da var. Bunları dikkate alarak oyuna gelmemeliyiz. Bu olayları, insani ve vicdani boyutlarıyla da değerlendirdiğimiz zaman dinimizin asla kabul etmeyeceği anlaşılacaktır.
Nitekim Sakarya’nın Kaynarca İlçesi’nde 9 aylık hamile Emani Al-Rahmun’un tecavüz edildikten sonra başına taşla vurularak öldürülmesi, 10 aylık oğlunun ise boğularak katledilmesinin altında medyanın büyük etkisi vardır. Hunharca katledilen bu zavallıların tek suçu ülkelerinden zorla koparılmış olmalarıdır. Onların tek suçu bizim misafirimiz olmalarıdır. Din kardeşleri olarak bize inanmışlar ve bize güvenmişlerdir. Bu zulmü, gözünü kırpmadan din kardeşlerimize reva görebiliyorsak insanlığımızı hesaba çekmeliyiz. 
Çalışanlar Birliği Sendikalar Konfederasyonu (Çalışan Sen) ve Din-Bir-Sen olarak, vicdanlarımızı sızlatan ve insanlığımızdan utanmamıza neden olan bu menfur olayı şiddetle kınıyorum. Millet olarak, insanlıktan çıkmış bu varlıkların en ağır ceza ile cezalandırılmalarını bekliyoruz.  Bu vahşete kurban giden anne ve 10 aylık yavrusu ile henüz dünyaya gözlerini açmasına birkaç gün kala katledilen anne karnındaki bebeğe Allah’tan rahmet diliyorum. Hiçbir söz bu ailenin acısını dindirmeye kâfi gelemez. Ancak biz, Cenabı Allah’tan bu acılı aileye sabırların en büyüğü ile yardım etmesini temenni ediyoruz.”