Niğde CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in Kapadokya’nın merkezi Niğde’dir iddiasıyla başlattığı tartışmaya AK Parti Milletvekili Ebubekir Gizligider ve AK Parti İl Başkanı Mehmet Ali Tanrıver’in yanı sıra KAPTİD Başkanı Yakup Dinler de dahil olmuş, konu Türkiye gündeminde de geniş yer bulmuştu.
Tüm bu tartışmalar devam ederken Nevşehirli araştırmacı yazar Oğuz Özdem belgelerle Kapadokya’nın merkezinin neresi olduğunu açıkladı.
“Kapadokya’nın sembolü peribacalarıdır ve peribacaları da Nevşehir’dedir” diyen Özdem, bu tartışmaların geçmişte de yaşandığını belirterek, “Kapadokya’nın sınırı, genişliği ve merkezi ile ilgili tartışmalar yeni değildir. Çok önceleri de oldu, şimdi de oluyor ve eminim ki ilerde de olacak. Çünkü; Tarihte bu topraklar, coğrafi yapısıyla, kültürüyle, jeopolitik önemiyle, zengin doğal güzelliğiyle her ulusun sahip olmak istediği topraklar olmuştur, sahip olanlarsa sınırları sürekli değişen Kapadokya için net bir hudut belirleyememiştir” diye konuştu.
Kapadokya’nın merkezinin konuşulandan çok yazılı ve belgeli olan tanımla ispat edileceğini kaydeden Özdem şöyle konuştu: “Kapadokya’nın sınırı genişliği ve merkezi için bizce en geçerli tanım konuşulan değil yazılı olan, belgesi olan tanımsa ve onun da en geçerlisi tarihi belgeler ise o zaman bizden başka kimsenin konuşmaması gerekir;
Çünkü;
    ……………………………….belgeleri koy
    
Bu belgelerden de anlaşılacağı üzere Kapadokya’nın sınırları sürekli değişmekle birlikte başta M.Ö 64- M.S 24 yılları arasında yaşayan ünlü Coğrafyacı ve tarihçi, Strabon’a, 1800-1872’li yılları arasında yaşamış ünlü Fransız coğrafyacı Charles Texıer  ve hatta dünyaca meşhur Arabistanlı Lavrens’in hocası ajan Gertrude Belle olmak üzere (kendisi ne coğrafyacı ne de tarihçiydi ama ajan olması hasebiyle Maraş’tan Konya’ya, Nevşehir’den Antalya’ya bu toprakları karış karış dolaşmış bir hanımdır.) Kapadokya’yı, onun üzerinde yaşayan krallıkları ve uygarlıkları inceleyenler, sınırlarını çizmekte oldukça zorlanmışlar ve her seferinde yuvarlak kelimeler kullanmışlardır.
Hepsinde de ortak nokta şu ki, Kapadokya sınırlarının en geniş olduğu; doğuda Fırat nehri,  kuzeyde Paflagonya (Karadeniz kıyıları), batıda İris (Yeşilırmak), güneyde Antalya’dan Adana’ya kadarki Kilikya ve Traheya bölgesine kadar uzanan bu geniş topraklara Kapadokya denirdi.
Ama;
Gerek Strabon gerek Texıer ve gerekse Bell,  bu sınırlar içerisinde insan popülasyonunun en yoğun olduğu, ticaretin ve sanatın en dinamik olduğu, milattan önce sığınma-barınma, milattan sonra ise dini yapılar olarak kullanılan kaya oyma mekanların çokluğu nedeniyle Kapadokya’nın merkezine  Nevşehir ve sınırları içinde kalan yerleri oturtmuşlardır.
Dahası;
Düz bir mantıkla bakıldığında dünyanın merkezi neresidir sorusuna verilebilecek en akıllıca yanıt Nasrettin hocanın bugün tescillenmiş olan ve türbesinin önüne yerleştirilen taşın üzerinde yazılı olduğu gibi “Burasıdır” der geçersiniz. İsteyen varsa ölçsün baksın.
Buradan hareketle Kapadokya coğrafyası içerisinde yer alan herkes ben de Kapadokyalıyım deme hakkına sahiptir ve bunula da övünebilir;
Lakin;
Bu coğrafyanın merkezi olabilme şerefi bu saydığım sebeplerden dolayı yalnızca bize yani Nevşehir’e aittir, gerisi laf-ı güzaftır.
Son olarak; Bir yerin merkezi olma özelliği dünyaya mal olmuş sembollerle elde edilir. Fransa’nın sembolü Eyfel kulesi, Amerika’nın sembolü Özgürlük anıtı, Çinin sembolü yasak şehir, Rusya’nın sembolü kızıl meydan vs. hepsi başkenttedir. Kapadokya’nın da sembolü peribacalarıdır ve onlar da sadece Kapadokya’nın başkenti ve merkezi Nevşehir’dedir.”