TBMM Adalet Komisyonunda, Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin üçüncü toplantısı başladı.

TBMM Adalet komisyonunda görüşmeleri süren ‘baro’ düzenlemesine ilişkin açıklamalarda bulunan CHP Nevşehir Milletvekili Av. Faruk Sarıaslan; "TBMM Adalet Komisyonu'nda ‘birilerinin şahsi çıkarı’ için gündeme getirilen ve baroları bölen yasa teklifinin 3. gün çalışmalarındayız. Gerçek anlamda hukuk'un üstünlüğü, yargı'nın bağımsızlığı ve tarafsızlığı, güçler ayrılığı ilkeleri için teklifin sakıncalarını ortaya koyuyoruz" dedi...

CHP Nevşehir Milletvekili Sarıaslan bugün TBMM Adalet Komisyonunda yaptığı konuşmasında şunları ifade etti;

Gerçek Demokrasi organlarından olan, yargının kurucu unsuru bulunan diz çöktüremediğiniz barolar kamu kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür.

Demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet diyerek iktidara gelen partiniz kutsal değerleri istismar ederek hazineyi boşalttınız. Yolsuzluk ve yoksulluk batağına ülkeyi sürüklediniz halka ve yargıya hesap vermemek içinde devletin önemli kurumlarıyla oynama başladınız. 2010 yılında demokrasi ve hukukun üstünlüğünü sağlamak adına yaptığınız Anayasal değişiklikten sonra Fetö’nün yargıyı nasıl ele geçirdiğini çabuk unutmuşa benziyorsunuz. Anayasal değişiklikle Fetö terör örgütünü yargıya yerleştirdiniz. Yargı yolu ile ülkede vatansever askerleri türk ordusundan tasfiye ettiniz. Bu yetmedi devletin gizli kasasını, sırlarını dış güçlere verdiniz. Sayenizde 800’e yakın gizli görevlerde çalışan vatan evlatlarının ölümüne sebep oldunuz. Bu dönemde ne kadar aydın yurtsever insan varsa içeri attınız. Toplumu nefes alamaz hale getirdiniz. Geleceği bırak, burnunuzun ucunu göremediğiniz dönemlerde Türk aydın İlhan SELÇUK 2006 yılında bakın neler söylemiş.

Sen şu yücelerden yüce Allah’ın büyüklüğüne bak;

Tövbe estağfurullah Tanrı adına müminlere ahkam kesen..

Peygamberimiz adına ona buna çok bilmişlik taslayan..

Din-i İslam hesabına şu kör olası geçici dünyada Müslümanları kafakola almaya çabalayan..

‘Hocaefendi’ lakabını sabıka kaydı gibi siciline yazan..

Nam-ı diğer Fethullah ..

Soyadı da Gülen olan kişinin hal-i pür melaline parmak ısırmaz da ne yaparsınız?

Önce bilelim ki bu Fethullah “Ruhani Lider” filan değildir, siyasette kutsal İslam dinini kullanmak saygısızlığının pirlerindendir.

Yalnız Siyaset mi?

Ticaret, Şirketleşme, Medya, Gazete ve de Televizyon, Eğitim ve Özel okullar, Finans kuruluşları,

Fethullahcılıkta ne istersen bulunur ülke yararından gayrı..

Bu cemaatte öylesine para var ki gazeteci, yazar, şair, politikacı teslim almak için kesenin ağzını istediğinde açar;

Fetö terör örgütünü teşhir eden yazar ilhan ELÇUK’u hasta yatağında göz altına aldınız.  Sıra size gelince menfaatleriniz çatışınca birbirinize girdiniz. Halktan ve haktan özür dilediniz.

 Ne demişti Mustafa Kemal ATATÜRK gençlere, sizi yönetenler gaflet delalet ve hatta hıyanet içinde olabilirler” evet sizin döneminizde gafleti gördük, hata yaptığınızı kabul edip halktan ve haktan özür dilediniz, ihaneti gördük döneminizde milletin meclisine bomba yağdırıldı.

Aynı hatayı Fetö projesi olan bu yasayı çıkararak yeniden yapıyorsunuz. Çoklu baro sistemini getiriyorsunuz üniter bir devlet yapısında bu sistemin ne kadar yanlış olduğunu çok geçmeden yaşayarak anlayacaksınız. Ama bedelini halk ödeyecek, hukuk ödeyecek, Adalet ödeyecek. Ülkenin beka sorunu ile oynuyorsunuz birden fazla baro ülkede etnik kökene dayalı, mezheplere dayalı ve hatta tarikatlara bağlı barolar olacak. İllegal örgütlerin Legal baroları kurulacak,

Fethullahçılardan öğrendiğiniz metodun aynısını uyguluyorsunuz. Zehri insanlara altın kadehte sunuyorsunuz.

Unutmayın Barolar kimsesizlerin kimsesi, güçsüzlerin sığınadır.

Siyasal iktidarın bu barolara karşı olmasının nedeni, baroların hukuk devleti, insan hakları ve demokrasiyi savunmaları nedeni iledir. Siyasal iktidar otoriter bir düzene dolu düzgün giderken bu barolar önünde engeldir. BAROLAR,  kadın cinayetleri ile  çocuk istismarcıları ile her türden ayrımcılık ile, çevre katliamlarına karşı mücadeleleri ( hem yargısal hem aktivist) ile siyasal iktidarın tepkisini çekmektedir. Son zamanlarda yargı yürütmenin baskısı ile çevre davalarında baronun müdahil olmasına sıcak bakmamaktadır.

Hepimizin bildiği gibi yargılama faaliyetinde 2 taraf ve birde karar veren makam olmak üzere 3 unsur vardır.

Yargılama faaliyeti iddia(sav)- savunma ve hüküm olmak üzere 3 ana unsurdan oluşur.

Yargılama diyalektiği tez ve antitezin karşıtlığı sonunda sentezle sonuçlanır. Sentez hükümdür. Her zaman bir iddia ve karar olacaktır. Kararın hüküm haline gelebilmesi savunma ile mümkündür. Bu sebeple savunma yargının olmazsa olmaz koşulu ve asli unsurudur. Savunmanın örgütü de barolardır. Barolar bir sivil toplum 'ya da herhangi bir meslek örgütü değildir. Onun meslek örgütü olma özelliği ikincildir. Aslolan yargının bir kurumu olmasıdır.

Barolar bu özellikleri  sebebiyle dernek olamazlar. Oysa getirilen yasa teklifindeki çoklu baro anlayışı baroları dernekleştirmekte ve yargısal görevlerini yapmalarını önleyerek, bölmekte parçalamakta, etkisizleştirmektedir. baroları ve avukatlık mesleğini düzenleyen 1136 sayılı avukatlık kanununun 76, 95/21 ve 110/17 nci maddeleri Baroları ve TBB yi " hukukun üstünlüğünü,  insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak " la yükümlü ve görevli kılmıştır. Yasa teklifi ile Baroların yargıda savunmanın örgütü olma özellikleri yok edilmekte kanunla verilen bu görevleri yapması engellenmektedir.

Çoklu baro ile;

Barolar rekabete teşvik edilerek adalet/yargı hizmetleri baltalanacaktır.

Barolar ticarileştirilecek, kamu kurumu nitelikleri ortadan kalkacaktır.

Baro rekabeti nedeniyle mesleki dayanışmaya darbe vurulacaktır.

Yüzlerce yıllık birikimle oluşturulan meslek etik ve ahlâki ve disiplini darbe alacak,  mesleki yozlaşma artacaktır.

Adlı yardım ve cmk müdafilik görevlerinde kaos yaşanacak, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde eşitsizlik ve ayrımcılık yaşanacaktır. Belki siyasî iktidara yakın Baro avukatlarının bu ücretleri ödenecek  diğerlerinin ödenmeyebilecektir. Bu şekilde baroların da bağımsızlığı ortadan kaldırılmış olacaktır.

Çoklu baro sistemi dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Madrit, Roma, Paris, Stockholm ,Atına, Sofya Berlin ve diğerleri.  bu Avrupa kentlerinin hiçbirinde birden fazla baro yoktur. Başka hukuk kurumları vardır, bizdeki dernekler gibidir. Türk Hukuk kurumu, çağdaş hukukçular derneği, hukuki araştırmalar derneği vb. Gibi. Resmî işlem yapan baro tektir.

Bunun demokrasi ve çok seslilik ile de ilgisi bulunmamaktadır. Bu Ankara İstanbul İzmir ve yakın gelecekte Antalya Bursa, Mersin adana barolarını etkisizleştirmek için getirilmiş ama sonuçta yargıya ve hukuk devletine de darbe vuracak bir yasa teklifidir.

          Hazırladığınız bu taslak, Anayasanın 2. maddesine açıkça  aykırıdır.

Sırf büyük mevcutlu baroları etkisizleştirmeyi hedef alan “5000 avukata 1 delege” formülü, şöyle bir tablo ortaya çıkaracaktır:

Ardahan Barosu’nda 10 avukatı 1 delege temsil ederken; İstanbul Barosu’nda 3542 avukatı 1 delege temsil edecektir.

Bunun anlamı şudur:

İstanbul Barosu Üyesi bir avukatın demokratik iradesinin sonuca etkisi, diğerinden 354 kat daha düşük olacaktır.

Oysaki Anayasa m. 2;

“Türkiye Cumhuriyeti (...) DEMOKRATİK  BİR HUKUK DEVLETİDİR" diyor...

Şimdi söyler misiniz?

“Demokrasi” bu anlayışın neresindedir?

Keza “eşitlik..”

Keza “temsilde adalet!..”

Amacın ne olduğu son derece acıktır. Hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü savunan büyük kentlerdeki kayıtlı avukat sayısı fazla olan baroları etkisizleştirmek, ortadan kaldırmaktır amaç.

Şu Pandemi döneminde alel acele bu yasayı oy çokluğuna dayanarak meclisten geçirdiniz, memleketin hangi sorununu çözmüş oluyorsunuz. İşsizlik gençler arasında % 25 lerde  ülkede borçsuz  insan yok her boyayı boyadınız bir fıstığın yeşilimi kaldı.

Unutmayın kılıçla bir yeri alırsınız ama üstüne oturamazsınız. Oyçokluğu ile bir yasayı çıkarırsınız, eğer o yasa hukuka uygun değilse o ülkeye büyük acılar yaşatırsınız.