'' Hüseyin Ayan seni görmek istiyor,'' dedi Avanoslu arkadaşım Adnan İnce .
Merak ettim. Niye ki ? Adnan da bilmiyordu.
Kimdi Hüseyin Bey ? Bulgaristan göçmeni. Atatürk Üniversitesi'nden gelmişti Fırat'a. Oradaki aydın, Atatürkçü öğretim elemanlarını kınar, onların akademik yükselmelerini nasıl önlediğini öğünerek anlatırdı. Türk Dili ve Edebiyatı Doçenti idi. Sanırım Profesörlüğü bekleniyordu. Hanımı da aynı alanda Dr unvanıyla görevliydi.
Odasına girdim. Yüzüme bakmıyor. Soğuk. Hoşgeldin bile demedi.
Baktım, masasının üzerinde bir halkbilim dergisi var. Bana da gönderilmişti o sayı. 2 ay önce arkadaşlarla yaptığımız bir geziyi yazmıştım, orada yayımlanmıştı.
'' Yoksa,'' dedim kendi kendime, '' Hoca bu yazımdan dolayı beni kutlayacak mı ?''
Ne denli safmışım. Adamın bir umurundaydı ki böyle yazılar.
Buz gibi soğuk bir ifade yüzünde, bir kağıt uzattı bana.
Baktım, Dekan Prof Dr Bayrak Kodaman imzası var. Suçlama ağır (!). Anabilim Dalı Başkanlığına vermem gereken bir dilekçeyi doğrudan Dekanlık makamına vererek ''Merci tecavüzü'' suçu işlemişim. Silsile-i meratibe uymamışım. Hüseyi Ayan muhakkik olarak görevlendirilmiş.
Oturup savunmamı (!) yazdım. Anabili Dalı Başkanı olan Dr Abdülkadir Yuvalı'nın, verdiğim dilekçeyi Dekanlık makamına iletmeyebileceği endişesi taşıdığımı belirttim. İmzalayıp Masaya koydum. Hiç bir şey demeden aldı, çekmecesine kilitledi.
O, böyle soğuk davranınca ben de elimi uzatmadım, vedalaşmadım.
O günlerde , Dicle Üniversitesi Diyarbakır Eğitim Fakültesi'ne yaptığım başvurunun karşı yazısının gelmesini bekliyordum.
Soruşturmanın nasıl sonuçlanacağı umurumda değildi.
Fakat, zamanlama dikkat çekici. İlla bir ceza verecekler, sicilime işlenecek. Bayram Kodaman adlı büyük tarihçinin sürpriz olmayan davranışı buydu.
Bir süre sonra Hüseyin Ayan'ın Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne dekan olarak atandığını duyduk. Veda yemeği verildi. Övgüler, alkışlar, vıcık vıcık yağ kokan konuşmalar. Zaten diyalogumuz olan bir akademik değildi; katılmadık o şölene (!).
Ben de Elazığ’dan ayrılıp, 1 Ekim 1985 günü Dicle Üniversitesi'nde göreve başladım.
Böylece '' Merci tecavüzü'' nün cezası verildi mi, ne oldu; öğrenemedim, önemsemedim de.
Giderayak, Kodaman ve adamlarının bir cezalandırma girişimine daha uğramış olduk.