2023'e doğru yol alan Türkiye'yi en çok bağlayan Uluslararası Lozan Antlaşması hükümleri sona erecek. İşte tamda bu noktada ABD'sinden Rusya'ya tüm Avrupa Güçlü Bir Türkiye asla istemiyor. ABD ile Rusya'yı bir araya getirecek kadar ortak tavır alarak birleştikleri Tek konu ve ortak korkuları Osmnalı yadigarı Müslüman Türk bir ülke olarak Türkiye'nin güçlenmesini asla kabul edememeleri yatıyor.

2023’TE SONA ERECEK LOZAN ANTLAŞMASI’nın GİZLİ MADDELERİ VAR MI?
 
24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, uzun yıllar boyunca tartışmalara neden olmuştur.Bir kesim Lozan Antlaşması'nı bir "zafer" olarak görürken, diğer bir kesim ise"hezimet" olarak görmekte. 

Bu şekilde değerlendirmelerin çıkmasına da bazı sorular neden olmakta.


Lozan Antlaşması'nın gizli maddeleri var mı?


Lozan Antlaşması'nda Musul'u alamaz mıydık?


ABD, neden Lozan Antlaşması'nı imzalamadı?


Ege Adaları'nı Lozan Antlaşması'nda mı kaybettik?


Sorular bu şekilde uzayıp gitmekte..
 
Habertürk gazetesi yazarı Murat Bardakçı, köşesindeki yazısında Lozan Antlaşması konusunda yıllardan beri süregelen soru işaretlerini cevaplamıştı: "Hiç uzatmadan söyleyeyim: Lozan'da mümkün olan her şey yapılmıştı, savaştan galip ama son derece yorgun çıkmış olan Türkiye, alabileceği her şeyi almıştı!"
 
LOZAN ANTLAŞMASI'NIN GİZLİ MADDELERİ VAR MI?
 
Peki, Lozan Antlaşması'nın gizli maddeleri var mıydı? Bardakçı'nın cevabı kısa ve net: "Anlaşmanın gizli maddeleri yoktu... "
 
LOZAN ANTLAŞMASI'NDAKİ MUSUL SORUNU
 
Lozan Antlaşması'nda karara varılamayan Musul sorunu halledilemez miydi? Bardakçı'nın cevabı şu şekilde:

"Musul petrolleri konusunda Türk delegasyonun zaten başka bir şey yapamazdı, zira Ortadoğu'nun petrol alanlarına hakim olma arzusu dünya savaşının başta gelen sebeplerindendi ve Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkan da Batı'nın bu hırsı idi. "
 
LOZAN ANTLAŞMASI'NI ABD NEDEN İMZALAMADI?
 
Bardakçı, "Lozan Antlaşması'nda Amerika'nın neden imzası yoktu?" sorusuna da şu şekilde cevap veriyor: "Amerika'nın Lozan Antlaşması'nı onaylaması ise söz konusu edilemezdi, zira Amerika anlaşmanın taraflarından değildi!"


Bardakçı, yazısını şu cümlelerle bitiriyordu: "Bu memleketin tarihine, kültürüne ve varoluşuna muhalefet eden bazı sağcılarımız ile Lozan'ı ideolojik meta haline getirmeye çalışan sabık solcularımız oturup biraz okusalar ve bir şeyler öğrenseler, eminim her şey çok daha başka olur!"(1)
 
EGE ADALARI'NI LOZAN ANTLAŞMASI'NDA MI KAYBETTİK?
 
Taha Akyol ise 1996'da yazdığı Milliyet gazetesinde şu değerlendirmeyi yapıyordu:


 "Lozan'a hezimet diyenlerden ideologlardan Lozan zabıtlarını okumuş birine rastlamadım. Lozan'da nasıl çetin mücadele verildiğini bilmezler. Hatta çok kimse Ege adalarının Lozan'da Yunanistan'a geçtiğini zanneder.
 
Hayır, Ege Adaları, Balkan harbindeki hezimetimizden sonra Londra Konferansı'nda İtalya'ya verilmiştir: 30 Mayıs 1913.
 
Yunanistan'ın Selanik'ten Batı Trakya'ya kadar Osmanlı topraklarını alması da Balkan Savaşı'nda oldu." (2)
 
(1)Murat Bardakçı, Habertürk gazetesi, 25.07.2011
(2)Taha Akyol, Milliyet gazetesi, 31.01.1996
 
 
Murat Bardakçı:

‘Eski senelerde Lozan'ın her yıldönümünde o zamanın siyah-beyaz TV'sinde saatler süren programlar yapılır; üniversitelerde, kurumlarda yahut derneklerde toplantılar düzenlenir ve bol bol konuşulurdu.

Sonraları bu âdetten vazgeçildi, sadece 80. yıldönümünde büyük törenler yapıldı ve anlaşmanın sonraki her yıldönümünde birkaç protokol mesajının yayınlanmasıyla yetinildi, o kadar...

Bence, işin doğrusu da bu idi... Hukukî varlığı Lozan anlaşması ile belirlenmiş Türkiye Cumhuriyeti ayakta dururken ve Lozan 1920'lerden buyana değişmeden kalabilmiş birkaç anlaşmadan biri olma özelliğini hâlâ korurken, yani Lozan'daki Türk delegasyonu son derece sağlam bir iş yapıp ortaya koymuşken her sene çıkıp da "Bakın, biz ne güzel bir anlaşma yapmışız" diye bangır bangır bağırmanın zaten âlemi yoktu. Hatırlatma babında yayınlanacak mesajlar kâfi idi...


SAÇMALIKLAR RESMİ GEÇİDİ

Ama, son senelerde ortaya çıkan ve "Lozan öyle başarı falan değildir" diyenlerin yahut Lozan'ın gizli maddelerinin bulunduğuna inananların sayısının gittikçe artmaya başladığının acaba farkında mısınız?

TV'de Tarihin Arka Odası'nı yaptığımız sırada bundan bir ay öncesine kadar her programda en az 100-150 adet mail gelir, mailler "Lozan da bir şey mi?" diye başlar, "Türkiye'nin mâlûm gizli maddelerle yönetilmesine ne zaman son verileceğini" sorar yahut "Amerika, Lozan'ı neden hâlâ kabul etmiyor?" derlerdi.

Lozan'ın yenilgi olduğu iddiası, çalakalem hazırlanmış ve kitap bile denemeyecek bir varakpâreye dayanır. 1960'ların sonundan itibaren bugünlere uzanan bu sayıklamaya göre, Lozan'daki Türk delegasyonu ve tabii en başta İsmet Paşa hakkımızı koruyamamış, hem 12 Ada'yı, hem Musul'u, hem de daha pekçok yeri İngilizler'e peşkeş çekmiştir. Lozan, bu yüzden zafer falan değil, koskoca bir yenilgidir!

Böyle saçmalıkları ortaya atanların tek bir maksadı vardır: Cumhuriyet'in kurucu kadrosunu suçlamak, aşağılamak ve töhmet altında bırakmak! Kasıtlı şekilde ortaya atılan bu iddialar sansasyonel oldukları için zamanla bir hayli taraftar bulmuştur ve hâlâ da bulmaktadır.


DOKTORUN PALAVRALARI

Zırvalara inananlara göre, Lozan'da daha büyük kayıplara uğramamızı engelleyen kişi, mükemmel bir tarihçi ve iyi bir Türkolog ama çok kötü politikacı olan ikinci delege Dr. Rıza Nur'dur. 

Rıza Nur'un hatıralarında sık sık rastlanan mesnedsiz iddialar arasında "Fransız delegeye haykırdım, Venizelos'a bir kafa attım, Lord Curzon'un suratını dağıttım, İtalyan o sırada zaten altına yapmakla meşguldü, İsmet ise çoktan kaçmıştı" gibisinden hayâlî ifadelere bol bol rastlanır ve okuyanlar bu ifadeleri gerçek zannederler.

Ama, Lozan görüşmeleri sırasında resmî veya gayrıresmî her çeşit temasın ve neredeyse delegelerin otelin kapısında karşılaştıkları zaman birbirlerine "Merhaba" demelerinin bile kaydedildiği pek bilinmediği için bu iddiaları zabıtlar ile karşılaştırmak gerektiğini kimse düşünmez. 

Üstelik, zabıtlara müracaat edildiği takdirde bu gibi iddiaların tamamının hayâlî ve hasta kafaların eseri olduğu daha ilk bakışta anlaşılacaktır.

Hiç uzatmadan söyleyeyim: 

Lozan'da mümkün olan herşey yapılmıştı, savaştan galip ama son derece yorgun çıkmış olan Türkiye, alabileceği herşeyi almıştı! Anlaşmanın gizli maddeleri yoktu...

Musul petrolleri konusunda Türk delegasyonun zaten başka birşey yapamazdı, zira Ortadoğu'nun petrol alanlarına hâkim olma arzusu dünya savaşının başta gelen sebeplerindendi ve Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkan da Batı'nın bu hırsı idi. Amerika'nın Lozan Anlaşması'nı onaylaması ise sözkonusu edilemezdi, zira Amerika anlaşmanın taraflarından değildi!

Bu memleketin tarihine, kültürüne ve varoluşuna muhalefet eden bazı sağcılarımız ile Lozan'ı ideolojik metâ haline getirmeye çalışan sâbık solcularımız oturup biraz okusalar ve birşeyler öğrenseler, eminim herşey çok daha başka olur!

 
-------------------------
 
 



LOZAN’IN GİZLİ PROTOKOLÜ-Murat Bardakçı 

Lozan'ın, üzerinde 'çok gizli' yazan 21 maddelik bir ek protokolü vardır ve 24 Nisan 1923 günü imzalanmış olan anlaşmanın asıl maddeleri, işte bu bölümdedir!

Herkesin bildiği yayınlanmış maddelerin hükmünün sadece yüz seneliğine, yani geçici olduğu ifade edilir. Son maddede de anlaşmanın asıl hükümlerinin, imzalanmasının 100. yıldönümünde, yani 24 Nisan 2023'te yürürlüğe gireceği vurgulanır. 


GİZLİ PROTOKOL(!) 

Bendeniz, anlaşmaya taraf olan bir Avrupa ülkesinin devlet kasasında muhafaza edilen bu gizli protokolü, yani Lozan'ın bilinmeyen maddelerini bundan senelerce önce çok güçlü bir dostumun vasıtası ile okuyup notlar alma bahtiyarlığına erişmiş nâdir kişilerden biriyim.
 
Ama, yıllardır muhafaza ettiğim bu tarihî sır zamanla bana son derece ağır gelmeye başladı, taşıyamaz oldum ve bir başlangıç olarak, bazı maddeleri sizlerle paylaşmaya karar verdim... Bu kararı almamın ardında hem tarihe ve gerçeklere hizmet arzusu, hem de bir gazeteci sıfatıyla Lozan'ın aslını yayınlama önceliğine sahip bulunma hissi vardı... 

İşte, Lozan Anlaşması'nın gizli maddelerinden bazıları: 

MADDE 2: Türkiye, Boğazlar üzerindeki hâkimiyetinden 24 Nisan 2023'ü 25 Nisan 2023'e bağlayan geceyarısı tamamen vazgeçecek ve bölge, anlaşmada imzası bulunan diğer devletlerin hâkimiyetialtına girecektir. 

MADDE 7: Türkiye 24 Nisan 2023 tarihi itibariyle bütün yeraltı servetlerini ve doğal kaynaklarını kullanma hakkından feragat edecek, bu hak anlaşmada imza sahibi olan diğer memleketlerin olacaktır. İş bu maddeye ormanlar, madenler ve bütün enerji kaynakları da istisnasız dahildir. 

MADDE 9: Türkiye, Fener Patrikhanesi'nin ekümenik olduğunu kabul edecektir. 

Patrikhane 24 Nisan 2023'ten itibaren milletlerarası hükmî şahsiyete sahip olacak, Aya Yorgi Kilisesi merkez kabul edilerek 25 kilometre çapında ve Ayasofya'yı da içine alacak olan arazi bedelsiz olarak Patrikhane'ye devrolunacak ve burada daha sonra kurulacak olan Vatikan benzeri yeni devlet,geçmişin Bizans'ının hatırasını ihyâ edecektir. 

MADDE 10: Ayasofya yeniden kilise hâline getirilecek ve Yeni Bizans Devleti'ne ait olacaktır. 

MADDE 13: Hristiyan dünyasının organize edeceği her türlü misyonerlik faaliyeti serbest bırakılacak, Türkiye din değiştirmek isteyen vatandaşlarına her türlü desteği verecektir. 

MADDE 17: Bu anlaşmanın imzalanmasından önce yürürlükte bulunan ama Türkler'in 1919 ile 1922 seneleri arasında sürdürdükleri silâhlı başkaldırı yüzünden uygulama imkânı kalmayan Sevr Anlaşması'nın bazı maddeleri de yine 24 Nisan 2023'ten başlamak üzere hayata geçirilecek; öncelik Ermenistan, Lâzistan ve Kürdistan projelerine verilecektir. 

MADDE 21: İşbu anlaşma 24 Temmuz 1923 günü Lozan Palas Oteli'nin kömürlüğünde Türkiye Hariciye Vekili İsmet ile İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace George Montagu Rumbold tarafından gizli olarak imzalanmıştır. 

YOKSA İNANDINIZ MI? 

Lozan'ın nasıl kan ve gözyaşı ile dolu senelerin ardından ve hangi şartlar altında imzalandığını düşünmeyi bir türlü akıl edemeyip yıllardan bu yana "Lozan'ı zafer falan zannetmeyin, apaçık bir yenilgidir", "Bağımsızlık belgesi falan değil, Türkiye'yi ele geçirme planıdır", "İmzalanmasının üzerinden hele bir asır geçsin, bilmem nemizi işte o zaman göreceğiz"diye geveleyenler var ya... 

Aslı astarı olmayan hayâlî bir gizli protokolün maddeleri imişçesine yukarıda yazdığım maddeleri bu zavallıların verdiği ilhamla uydurdum... 

Ama uydurduklarım da birşey mi? 

Bunlar "Lozan zafer değil, hezimettir" diye geveleyenlerin daldıkları rüyada saçmaladıklarının ve etraflarını sarmış birkaç zavallıyı da ikna ettikleri palavralarının yanında zemzemle yıkanmış gibi kalır!

 
http://haber.gazetevatan.com/2023te-ingilizlere-verilecek/467743/9/Siyaset

Lozan antlaşması'ından önce MISAK- MİLLİ' ye bakmak lazım.

MİSAK-I MİLLİ SINIRLARINI BİZZAT MUSTAFA KEMAL ÇİZMİŞTİ!
Mustafa Kemal Paşa, ilk defa 1 Mayıs 1920'deki Meclis konuşmasında ve son defa 30 Ocak 1923 tarihli açıklamasında olmak üzere, çeşitli beyanlarında Musul vilayetini dahil ederek Misak-ı Milli sınırlarını tanımladı:
"Bu hudut İskenderun körfezinin güneyinden, Antakya'dan, Halep ile Katma istasyonu arasında Carablus köprüsünün güneyinde Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor'a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi içine alır."
 
Şimdi resmi kaynaklara gören Lozan Antlaşması'nı inceleyelim:
Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lausanne (Lozan) şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, S.S.C.B ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Lozan Üniversitesi salonunda imzalanmış barış antlaşmasıdır. Lozan Antlaşması nin yazılması için düzenlenen Lozan Barış Konferansı 8 ay sürmüş ve Türk tarafının kayıtsız şartsız bağımsızlık talebi nedeniyle çetin geçmiştir. Görüşmelerde Türkiye'yi temsil eden İsmet Paşa başkanlığındaki Lozan Barış Konferansı üyelerinin rolü büyüktür. I. Dünya Savaşı sonrasında İtilaf devletlerince Osmanlı Devleti’ne imzalatılan Sevr Antlaşmaıması neredeyse devleti haritadan silmiş ve egemenliğini ciddi biçimde sınırlayan hükümlere yer vermiştir. Atatürk önderliğinde Milli Mücadele'ye başlayan Türk ulusu savaş meydanlarında büyük zaferler kazanmış ve Lozan Antlaşması ile siyasi ve hukuki alanda tescil etmiştir.
Uluslararası kabul pek çok yönden önem taşımaktadır. Öncelikle, Türkiye'nin bağımsız ve eşit bir devlet olarak uluslararası topluma kabul edilmesi sağlanmıştır. Lozan ile Misak-ı Milli hedeflerine çok büyük ölçüde ulaşılmıştır. Lozan Konferansı sırasında kapitülasyon olarak nitelenen ve ülkenin iç işlerine karışma yetkisi veren ayrıcalıklar uzun süre tartışılmıştır. Sonuçta kapitülasyonların kaldırılması ve Osmanlı borçlarının ödenmesinin makul bir takvime bağlanması kararlaştırılmıştır. Antlaşma, bu açıdan bir ekonomik bağımsızlık belgesi olma özelliğine de sahiptir.
Ayrıca Lozan, yaklaşık yüzyıldır devam eden Türk-Yunan çatışmasını sona erdirerek, ulaşılan barışla iki ülke arasında bir denge oluşturması bakımından da önem taşımaktadır.
Lozan Antlaşması
I. Dünya Savaşı sonunda galip güçlerce dikte ettirilen ve ağır şartlara sahip barış antlaşmaları II. Dünya Savaşı'na zemin hazırlarken, Lozan'da karşılıklı pazarlıkla barışın güvencesini oluşturan bir düzenleme yapılmıştır. Bu nedenle, savaşı bitiren antlaşmalar içinde halen uygulanan sadece Lozan'dır. Tabiatıyla, bunda Türkiye'nin Atatürk'ün belirlediği ''Yurtta Sulh, Cihanda Sulh'' ilkesine sadık kalması ve Lozan Antlaşmasının hükümlerinin uygulanmasında da bu ilkeyi gözetmesinin rolü büyüktür.
Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri, Lozan Antlaşmasında da yer almıştır. Buna göre, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün oluşturan Türkiye'de yaşayan ve Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşit ve aynı haklara sahip Türk ulusunu oluşturmaktadır. Antlaşmada Türkiye'de yaşayan Hıristiyan kökenli Rum ve Ermeniler ile Museviler azınlık olarak tanımlanmış; mal, mülk ve ibadet hakları güvence altına alınmıştır.Antlaşma ile Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi yapılmasına karar verilmiş, bunun sonucunda 1924 yılında yaklaşık bir milyon Hıristiyan-Rum Yunanistan'a, beş yüz bin Müslüman-Türk de Türkiye'ye göç etmiştir.


Lozan Antlaşmasının lehimize olan maddeleri nelerdir?
  • Kapitülasyonların kaldırılmış olmasıyla, ekonomik bağımsızlığın önü açılmıştır.
  • Türkiye Cumhuriyeti hiç bir devlete savaş tazminatı ödemek durumunda kalmamıştır. Sadece Yunanistan'a Karaağaç'ı vererek, bu ülkeye verdiği zararı ödemiştir.
  • Türkiye Cumhuriyeti içerisindeki azınlıklar Müslüman olmayanlar olarak belirlenmiş, azınlıkların tamamı Türk uyruklu kabul edilmiştir. Azınlıklara hiç bir şekilde ayrıcalık tanınmamıştır. Batı Trakya'da yaşayan Türklerle, İstanbul'da yaşayan Rumlar haricinde olan, Anadolu ve Doğu Trakya'da yaşayan Rumlarla, Yunanistan'da yaşayan Türklerin mübadele edilmesi kararlaştırılmıştır.
  • İstanbul'u işgal eden İtilaf devletlerinin burayı boşaltmasına karar verilmiştir.
  • Bu antlaşmada aleyhimize çözülen Boğazlar ve Hatay sorunları 1936 ve 1939 yıllarında Misak-ı Millîye uygun şekilde sonuçlandırılmıştır.
Lozan Antlaşmasının aleyhimize olan maddeleri nelerdir?
  • Batı Trakya'da ki Türk Yunan sınırı Mudanya Antlaşmasına göre belirlenmiştir. Meriç nehri kıyısında yer alan Karaağaç ve Bosnaköy Yunanistan'a bırakılmıştır.
  • Bozcaada ve Gökçeada özerk bir yönetimle Türkiye'de bırakılmış, diğer adalar İtalya'ya verilmiştir. Türk sınırına yakın olan adaların silahsızlandırılmasına karar verilmiştir. Bu on iki ada 1945 senesinde müttefiklere, 1947 senesinde Yunanistan'a verilmiştir. Kaybettiğimiz on iki adayı bir daha geri alamadık.
  • Ortodoksların dini lideri olan patrikhanenin İstanbul'dan taşınmasına izin verilmemiştir. Sadece siyasi yetkilerinin alınması kabul edilmiştir. Yabancı okullarda Türkiye Cumhuriyetinin kanunları ile eğitime devam edecekti.
  • Osmanlı devletinin borçları, buradan ayrılmış olan devletler arasında paylaştırılmış, Türkiye Cumhuriyetine düşen kısmı Fransız Frangı ile taksitlendirilmiştir.
Şimdi ise Lozan Antlaşması'nın tartışmalı taraflarına geçelim:

GİZLİ MADDENİN AYRINTILARI

Lozan Antlaşması'na göre İtalya, Fransa ve İngiltere'nin kendi askerlerinin bulunduğu anıtlıklarda hak sahibi olduğu konuşulurken, Lozan'ın bu konuyla ilgili 129. maddesindeki bir ayrıntı gözlerden kaçmıştı. Yaz Boz ekibi, tüm Türkiye'yi şoka uğratan bu ayrıntıyı gözler önüne serdi.Üç ülkenin şehitlikleri üzerinde hakları haricinde 129. maddeye göre İngiliz İmparatorluğu mezar bulunmayan arazileri de kapsayarak Arı Burnu'nda (Anzak Burnu) toprak sahibi oluyordu. Bir zafermiş gibi gösterilen Lozan Antlaşması'ndaki bu acı gerçek şu sözlerle tarihe geçti: 

HİLAFET PAZARLIĞI YAPILDI MI?

Diğer bir iddia da Lozan Antlaşması'nın yazılmamış maddeleri arasında kapalı kapılar ardından İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'un hilafetin kaldırılması ve Türkiye'nin maddi ve manevi İslam coğrafyası ile bağlarının kopartılması konusunda baskıları.

İngiliz heyetinin başkanı Lord Gurzon, Lozan'da İsmet Paşa'nın müşaviri sıfatını haiz bulunan Hayim Naum efendiyi çağırarak "Daha önceki taahhütlere uygun olarak hilafet ilga edilmediği takdirde sulhun gerçekleşemeyeceği"ni söylediği bazı kaynaklarda yer alıyor.

İSLAMİYETİ AYAKLAR ALTINDA ÇİĞNETECEĞİM

Necip Fazıl tarafından çıkarılan Büyük Doğu Dergisinin 1950 yılındaki arşivinde İstanbul Hahambaşı Hayim Naum'un Lozan görüşmeleri sırasında yabancı diplomatlara “Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyeti ve İslâmî temsilciliklerini, ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum.” dediği yazılı.

KAYBEDİLENLER

MUSUL KERKÜK, SÜLEYMANİYE KAYBEDİLDİ
Irak sınırı anlaşmazlık çıkardı. Musul-Kerkük, Süleymaniye Lozan'da kararlaştırılmayıp ertelense de 1926 yılında İngilizler'e bırakıldı.

İsmet İnönü Lozan hakkında yıllar sonra verdiği demeçte "İngilizlerin istediğini hallettim, yani verdim tavizi orada" demişti.

SURİYE SINIRI FRANSA KONTROLÜNDE
Mondros Anlaşması'na göre Fransa'nın işgal ettiği topraklar geri alınamadı. 1921 yılındaki yapılan anlaşma aynen kabul edildi. Hatay sınırlarımız dışında bırakıldı. 1938 yılındaki görüşmelerle Türk Cumhuriyeti olarak bağımsızlığını kazanarak 1939'da Türkiye'ye katıldı.

YUNANİSTAN TAZMİNAT VERMEDİ
Türkiye Yunanistan'ın savaş sırasında verdiği zararlara karşı tazminat talep edemedi. Batı Trakya Yunanistan'a bırakıldı. (Madde 1)

MISIR, LİBYA VE SUDAN VERİLDİ
17. ve 22. maddelerle Mısır, Libya ve Sudan üzerindeki bütün haklardan vazgeçildi.

ONİKİADA BIRAKILDI
Oniki ada İtalya'ya bırakıldı.  Ege Denizi'nde Bozcaada ve İmroz Türkiye'ye verildi.

BOĞAZLAR SORUNU

Çanakkale Boğazı'nda, Marmara Denizi'nde ve Karadeniz Boğazı'nda, denizden ve havadan, barış zamanında olduğu gibi savaş zamanında da, geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) serbestliği ilkesini kabul ve ilan etmekte görüş birliğine varıldı. (Madde 1-6) Türkiye bu maddeyle kıyıdan neredeyse 10 km alana asker sokmamaya söz verdi. 
İNGİLİZ İMPARATORLUĞU TOPRAĞI
Lozan Barış Antlaşması Madde: 129 Türk Hükümeti'nce kullanımı bırakılacak toprak parçaları arasında, özellikle İngiliz İmparatorluğu için Anzak (Arı Burnu) bölgesindeki toprak parçaları da bulunmaktadır. Maddenin alt metninde ise bu toprağın hiçbir askerlik ya da ticaret amacıyla kullanılmayacağı, Türk devletinin sadece denetleme hakkı olduğu, arazide bekçiler dışında asker bulunamayacağı, bekçi konutları dışında hiçbir yapının inşa edilemeyeceği, burayı ziyaret edenler için Türkiye'nin hiçbir zorluk göstermeyeceği de bulunuyor. Arı Burnu'nun resmen İngiliz toprağı olduğunu açıklayan bu maddenin günümüze kadar hiç tartışmaya açılmaması dikkat çekerken, kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrası, mağlup olmuş gibi düşman devletlere toprak vermenin de bir açıklaması günümüze kadar hiç yapılmamıştı. 


DAHA ÖNCE KONUŞULMAMIŞTI
Üzerine binlerce tartışma programı yapıldığı halde Lozan'da kaybedilen topraklardan hiç bahsedilmemesi, aslında bu anlaşmanın ne derece büyük bir hezimet olduğunu ortaya koyarken, Yaz Boz'un gündeme getirdiği bu detay önümüzdeki günlerde tartışmalı olan Lozan Antlaşması'nın bir kez daha tüm detaylarıyla masaya yatırılacağının sinyallerini de verdi. 


YAHUDİLER PARÇALAR
Yahudi caz sanatçısı Gilad Atzmon da Yaz Boz'un bir diğer konuğu oldu. Yahudiler'in ve Rotschild ailesinin dünyaya nasıl hükmettiğini araştıran Atzmon, ilginç açıklamalarda bulundu. Atzmon, "Yahudiler 18. Yüzyıl'da Avrupa'yı ele geçirdiler. Çünkü çok zekiydiler ve paraları vardı. Mahalledeki en zeki çocuğu, en zengin Yahudi'nin kızlarıyla evlendirdiler. Zihinsel manada elit bir sınıf yarattılar. Rotschild'ler ve Soros da bu sınıfa aittir.Yaptıkları aslında toplumu alıp parçalara bölmek. Toplumu lime lime ederler. Soros, Açık Toplum Vakfı üzerinde istediği ülkeye para gönderip istediği kıyımı yapabiliyor. Bunu Gezi Parkı'nda da denedi" diye konuştu. 


HEZİMET SARAYI
Lozan Antlaşması, kent meydanındaki Rumine Sarayı'nda imzalanırken İsmet İnönü liderliğindeki Türk heyeti ise muhteşem Uşi Sarayı'nda kalmıştı. Misak-ı Milli'den taviz vermemek üzere gittiğimiz Lozan'da Musul ve Kerkük'ü kaybetmenin yanı sıra I. Dünya Savaşı sırasında Almanlar'dan aldığımız altın yardımlarını da düşman devletlere vermiştik. Lozan'ın gizlenen maddelerini masaya yatıran Yaz Boz, aynı zamanda İngilizler'in İstanbul'daki bir okul vasıtasıyla Türk heyetinin telgraflarına ulaşarak, dinleme faaliyetlerini neredeyse 100 yıl önceden başlattığını da ortaya koydu. 


LOZAN ANTLAMASINDA GİZLİ AJANLAR VE İNGİLİZ İSTİHBARATI
19 Şubat 1920 tarihli İngiltere Genelkurmay Başkanı'nın talepnamesinde, vazgeçilebilecek topraklar belirtilmişti zaten. Nitekim bu belgede açıklanan asgari sınır, İngilizlerin Lozan'da bize bıraktıkları topraklarla neredeyse birebir örtüşüyordu. Konunun uzmanı Marian Kent, Lozan'da ortaya çıkan sınırlarımız için şu yorumu yapar: "İroniktir, bu koşullar, neredeyse tamı tamına 1919 başlarında Donanma Bakanlığı'nın desteklediği İngiliz Genelkurmay'ının savunduğu koşullardı." ("Osmanlı İmparatorluğu'nun Sonu ve Büyük Güçler", İst. 1999, s. 222; belge Cab. 24/116, CP 2275, ek D, s. 7-8.)
Velhasıl, Lozan'a giderken durumu belirsiz olan yalnız bizdik. Bağımsızlığımızın tanınması gibi temel bir problemimiz vardı. Hukuken tanınmış olan Osmanlı'yı kendi ellerimizle öldürmüştük, yeni kurduğumuz devlet de rüşdünü ispata uğraşacaktı. Lozan görüşmeleri uzadıkça sıkıntıya düşecek olan taraf bizdik.
İngiltere'nin başını çektiği uluslararası camia tarafından tanınmazsak ne olacaktı? Tayvan veya Kıbrıs gibi bir statümüz mü olacaktı?
Görüldüğü gibi Lozan'ın henüz düşünülmemiş, araştırılmamış nice yönleri vardır. 'Lozanologlarımız'ı bir an önce yetiştirmezsek bu kördüğüm böyle sürer gider. Yıllar önce bir sözde 'uzman'ın, üstelik Türk Tarih Kurumu'nun 'bilimsel' dediği bir sempozyumda Lozan'ın maddeleri diye İngilizlerin bize teklif ettikleri müsveddeyi yayınladığını görünce hal-i pür-melalimize acımaktan başka bir şey gelmemişti elimden.
Üstelik Lozan'da ciddi bir istihbarat oyunu oynandığından da haberdar değiliz. Lozan'ın karşı taraftan bilgi çalmaya dönük operasyonları üzerinde duran nadir bir İngilizce araştırmaya göre İngilizler, İstanbul'a yerleştirdikleri özel yetiştirilmiş telgraf çalma ve çözme ekibi sayesinde Türk hükümetinin Lozan'a çektiği telgrafları bizimkilerden önce yakalıyor, çözüyor ve Lozan'daki ekibimizin eline ulaşmadan önce Londra'ya ulaştırıyorlar, gereken emirler verildikten sonra Lozan'da müzakere masasına, bizim elimizdeki kozları bilerek oturuyorlardı. Bir diplomatın dediği gibi bunun, briç masasında karşısındakinin elindeki kartları bilerek oynamaktan farkı yoktu. (K. Jeffrey-A. Sharp, "Lord Curzon and the use of secret intelligence at the Lausanne Conference", The Turkish Yearbook, 1993.)
Bu ahlaksızca oyunun farkında olmayan Türk tarafı, müzakerelere girip çıkıyorlardı ama telgraflaşmaları kendilerinden önce okumuş rakipleriyle aynı masada oturduklarından bihaberdiler. Zamanın Başbakanı Rauf Orbay, yıllar sonra Londra Büyükelçiliği sırasında bu oyunu öğrenince dehşete düşmüştü.
İngiltere, 1. Dünya Savaşı'nın hemen ardından bir Kod ve Şifre Okulu açmış
İngiltere, 1. Dünya Savaşı'nın hemen ardından bir Kod ve Şifre Okulu açmış ve mezunların bir kısmını İstanbul'da kurduğu kablosuz dinleme merkezinde istihdam etmiş olması tesadüf değildi.
Curzon ve Rumbold Türk tarafının kafasından nelerin geçtiğini bilerek hareket ediyor ve ortamı germek istediklerinde geriyor, gevşetmek istediklerinde de gevşetiyorlardı. Mesela bir keresinde azınlıklar konusunda Curzon, İsmet Paşa'nın üstüne gidiyor, sıkıştırıyordu. Rumbold onu uyardı:
"İsmet'in ellerinin bu konuda Ankara tarafından bağlanmış olduğunu hissediyorum. Gizli kaynaklardan edindiğim bilgiye göre eğer biz Montagna formülünde ısrar edersek masayı ve konferansı terk edecek. Vatandaşlarımız için bazı garantiler almamız yeterli. Konferans kesilirse bunu kamuoyumuzun anlayışla karşılayıp karşılamayacağından emin değilim."
Curzon bunun üzerine tutumunu değiştirecektir.
İngilizler ele geçirilen telgraflardan şunu da net olarak anlamışlardı: İsmet, Ankara'dakilere oranla uzlaşmaya daha yatkındı ve ılımlı bir tavır sergiliyordu. Ancak Ankara çok sertti. Ne yapsın İsmet!
Gizli Haberalma Servisi (SIS) de bunu doğruluyordu. Haziran 1923'te Rumbold, Curzon'a şöyle yazıyordu: "Malum gizli kaynaklardan edinilen bilgilere dikkat ederseniz İsmet'in kendi hükümetiyle giderek daha büyük bir müşkilat içine girmekte olduğunu görürsünüz."
İngilizler Lozan'da bir başarısızlık veya eli boş dönme halinde Meclis'in delegelerden ve hükümetten hesap soracağını bile tespit etmişlerdi. 30 Ocak 1923'te Rumbold şöyle yazıyordu Henderson'a:
"Kötü bir anlaşmayla geri dönerlerse BMM onları düşürecek, hiçbir şey imzalamadan dönecek olurlarsa bu defa boşu boşuna zaman kaybettirdikleri ve para harcadıkları için suçlanacaklar." Lord Amery ise Curzon'a Türklerin halı satıcılarına benzediğini, tam kapıdan çıkarken müşterinin verdiği fiyata razı oldukları uyarısında bulunuyordu.
Makalenin yazarları Jeffrey ve Sharp, Lozan'ın, 1. Dünya Savaşı'nı bitiren antlaşmaların en uzun ömürlüsü oluşunu, İngiliz gizli haberalma servisinin bir başarısı olarak değerlendiriyor. Onların gayreti sayesindedir ki, İngilizler, Türk tarafının elindeki kozları ve tezleri önceden öğrenmiş ve sonuçta ortaya "gerçekçi" bir antlaşma metni çıkmıştır.
Lozan'ın gizli maddelerini araştıran amatör meraklılar bu 'gizli' istihbaratla uğraşsalar daha hayırlı bir iş yapmış olurlar.



Kaynak: WWW.GUNDEMİNABZİ.COM