Nevşehir'in Acıgöl ilçesinde yaşayan Yavuz Yüce isimli bir vatandaşımız sahibi olduğu atıyla, kurduğu bu dostluk insanları kıskandıran türden. Öyleki, tüm alışverişlerini, işe geliş gidişlerini at ile yapan Yavuz Yüce, biran olsun yanından ayırmadığı at'ı ile benzeri olmayan bir arkadaşlık kurmuşlar…

Acıgöl'de ilçeyi atla dolaşıyor!

Mecbur kalmadıkça ne otomobil nede toplu taşıma araçları kullanmıyor. İşe atla gelip giden at tutukunu vatandaşımız, Acıgöl merkezinde de atla dolaşıyor. Artık İlçe sakinlerinin oldukça alışık olduğu bu durum dışarıdan gelenlerin dikkatini çekse de, Yavuz Yüce, atla dolaşmanın ve ata binmenin hem stresi yok ettiğini, hem de bu şekilde çalışırken de spor yapabildiğini söyledi. 

Çocukluğundan beri hayvanlara ve özellikle rahvan atlara ilgi duyduğunu belirten Yüce, “Küçüklüğümden beri iyi bir biniciyimdir. Atlar gerçekten hem çok akıllı hemde duygusal ve çok mübarek hayvanlar diye konuştu.

Onun At sevgisi Geninde var!!! 


Acıgöllü Yavuz Yüce Atlara duyduğu bu sevgiyi bakın nasıl anlatıyor; "Atlar çok zeki Ve gerçekten dostluk kurmaya değer hayvanlardır. Uzun yıllar boyu insanlar ile beraber yaşadıkları için atların beyin yapıları çok gelişmiştir. At­lar nankör hayvanlar değillerdir. Onlara verilen biraz sevgi karşılığında bütün dostluklarını insanlara sunarlar. Bu kadar zeki ve hisli olan atlarla kolayca dostluk kurabilmek için onların davranışlarını bilmek gerekir. Bu güne kadar kesinlikle hiçbir atın bir insana saldır­dığını ve bir insana hücum ettiğini görmedim. Atlar iyi davranıldığı takdirde dostluk dolu hayvanlardır" diyor.

Market alışverişinden Belediyeye, Kaymakamlıktan işe geliş gidişine kadar Acıgöl sokaklarını sürekli at sırtında dolaşan vatandaşımız şu günlerde dertli mi dertli ..

; "- Şu Günlerde Sinirim Çok Bozuluyor. Neden Derseniz, Atımla Acıgöl de Gezmem Bazı Vatandaşların Bana Yolda Giderken (Deli ,Sende Akıl Varmı, Atın Plakası Varmı ,Km Ne Yakıyor Diye, Diğerini Ne yaptın Kestinmi,) Yani O Kadar Saçma Sapan Sorularla Karşılaşıyorum Ya Sinirimden İnan Kalbini Kırmamak İçin Kendimi Zor Tutuyorum. Benim Diğerlerinden Evet Eksik Olan Farkım Var Ona Üzülüyorum. Sabahdan Kahveye Gidip Gece Kapanana Kadar Oyun Oynamamam, İçki İçmemem, Kendim Çalışmayıp ,Başkasının Eline Bakmam, Bana Laf Atanların Cevapları Hazır Ama Diyemıyorsun işte...  Acıgöl Neden Değişmiyor Diyorlar Aslında Acıgöl Değişiyor Bazı İnsanlarımız Kafa Yapısı Değişmesi Lazım ..." diyor.

Atlarla çok iyi bir iletişim kuran Acıgöllü Yavuz Yüce vatandaşımızın bu sevgisi ve davranışı gerçekten hem çok güzel hemde herkese örnek olabilecek türden. Zira Atlar, hem iyi bir dost, hemde ruh sağlığı açısında da güzel bir terapistyen, asıl dahası var...

Hz. Süleyman Aleyhisselâm’ın Atları ve At Sevgisinden haberiniz varmıydı?

Tarih kitaplarına baktığımızda Hz. Süleyman’ın atlarının olduğunu müşahede etmekteyiz. Bu kitaplardan edindiğimiz bilgilere göre Hz. Süleyman (a.s.) atları çok sever ve onlarla bizzat kendisi ilgilenirdi. ​

Süleyman Aleyhisselâm’ın sahip olduğu soylu atlar da, Allah-u Teâlâ’nın ona ikramda ve ihsanda bulunduğu nimetlerdendir. Dururken sakin, koşarken de hızlı koşan atların kendisine arzedilmesini isterdi.
Yine bir gün akşam üzeriydi. Atların, huzuruna getirilmesini emretti.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Ona bir akşamüstü, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken, çalımlı safkan koşu atları sunulmuştu.” (Sad: 31)
Bu, atların en güzel duruş şeklidir.
Süleyman Aleyhisselâm onları çok sever ve bizzat ilgilenirdi. Onun bu sevgisi nefsani değildi. Onlara Allah-u Teâlâ’nın mümtaz vasıflarla yarattığı bir mahlûk nazarı ile bakardı.
Her beyanı, her hal ve ahvali insanlara bir numune, bir ders olan peygamber şöyle buyurdu:
“Ben mal sevgisini Rabbimi anmama vesile olduğu için tercih ettim.” (Sad: 32)
Atlar önünden geçmeye başladılar. Onlara bakıp dururken, Âyet-i kerime’de buyurulduğu üzere:
“Tâ ki toz perdesi altında gözden kayboldular.” (Sad: 32)
Fakat atlara olan sevgisinden dolayı onlara doyamadı.
“Onları bana getirin!” buyurdu. (Sad: 33)
Getirdiklerinde her birini sevmeye, vücutlarını sıvazlamaya başladı.
Âyet-i kerime’de:
“Bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.” buyuruluyor. (Sad: 33)
At, Allah-u Teâlâ’nın Kuran-ı kerim’de üzerlerine yemin ettiği yaratıklarındandır.
Âyet-i kerime’sinde:
“Andolsun o koştukça koşanlara!” buyuruyor. (Âdiyat: 1)



***************

İşte Türklerin at sevgisi

Türklerin ata gösterdiği sevgi ve verdiği değer hiç bir ulusta yok... Kaynaklara göre, ilk kez atı evcilleştirerek insanlığın emrine sokan Türkler olmuş. Kaşgarlı Mahmut'un Divan ü Lügat-it Türk adlı ünlü eserinde "At Türklerin kanadıdır." denmekte. Atalarımızı sırtında Orta Asya bozkırlarından getiren atlar, Türk'ün adını okyanuslara ulaştırmış... 

Ulusal Kurtuluş Savaşımızda da Mehmetçiği cepheden cepheye ulaştıran atlar değil miydi? Tarih boyunca Türklerin törenlerinde, şölenlerinde, döğüşlerinde, yarışılanda hep at var. Kuşkusuz, Türk Folkloru içinde de atın büyük bir yeri ve önemi olacak. Atla ilgili atasözlerimiz, türkülerimiz söylenecek..

Ürgüp ilçemizin Şen Olasın türküsünde;

Şen Olasın Ürgüp Dumanın Gitmez (Cemalım)       

Nevşehir/Ürgüp-Refik Başaran-Avanos’lu Selahattin-Nida Tüfekçi 

"Şen olasın Ürgüp dumanın gitmez
Kıratın acemi konağı tutmaz
Oğlun da çok küçük yerini tumaz
  Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
  Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım

Ürgüp'ten de çıktığını görmüşlür
Kıratının sekisinden bilmişler
Seni öldürmeye karar vermişler
  Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
  Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım

Cemal'ın giydiği ketenden yilek
Al kana boyanmış don ile göynek
Sana nasip oldu ecelsiz ölmek
  Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
  Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım

Ürgüp'ten de çıktın kırat kişnedi
Üzengiler ayağını boşladı
Yağlı kurşun iliğine işledi
  Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
  Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım

Karlık ile başkadın pınar arası
Çok mu imiş Cemal'ımın yarası
Ağlayıp geliyor garip anası
  Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
  Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım

Cemal'ın giydiği kadife şalvar
Dükkânın kilidi cebinde parlar
Oğlun da çok küçük beşikte ağlar
  Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
  Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım

Kıratın üstünde bir uzun yayla
Ne desem ağlasam kaderim böyle
Gidersen Ürgüp'e sen selâm söyle
  Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
  Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım

Kıratım başımda oturmuş ağlar
Cemal'a dayanmaz şu karlı dağlar
Üzüm vermez oldu Karlık'ta bağlar
  Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
  Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım

Giden Cemal gelir mi de yerine
İçerimde yaram indi derine
Cemal düşta kahpelerin şerine
  Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
  Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım"

(seki : atın tırnaklarının üst kısmında bulunan beyaz kıllar)


İşte Bartın'dan da bir türkü: 

"Atlı geliyor atlı
Altında kilim katlı
Benim sevgili yârim
Baldan şekerden tatlı"

Atı, kendi buluşu olan arabaya ilk koşan Türklerdi. Kımız denilen milli içkisini sütünden elde etmişlerdi. Kopuza, kabak kemaneye veya rebaba benzeyen ıklığın göğsünü at derisinden, tellerini kuyruk kılından yapmışlardı. Gerektiğinde etinden besin olarak yararlanan yine Türkler olmuştu. Türkler atı, koyun sürüsü gibi topluca üretmişler, Atayurtlarındaki haraları Anadolu'da da yaşatmışlardı. Türklerde at, Araplarda olduğu gibi lüks değildi. Sosyal hayatın her devresinde yer almıştı. Türk hakanları Türk beyleri, Dede Korkut yiğitleri birer adsız kişiyken at ve silahı ile ad aramaya çıkmışlar... 

İnsanları en yakından tanıyan darlıkta ve varlıkta yanından ayrılmayan tek hayvan at... Türk, atını yalnızca yük taşımak ya da binmek için beslemez. Yiğit, at ile avrattan baht umar, uğur sınar. Her ikisinin de sevgisi birdir. Kem gözlerden sakınır. Kötümser söz işitmek istemez ve söyletmez. 

Cemil Cahit Güzelbey'in tespitine göre:" Gaziantep halk inanışında, iki varlık emanet olarak dahi kimseye verilmez. At ve avrat." Bu sözün Anadolu'da daha yaygın olarak; At, avrat silah biçimi de vardır. Yine halk inanışına göre, "Sahibini tanımayan attan, atasözü dinlemeyen evlattan, babası evine çok gidip gelen avrattan hayır gelmez." Nevşehir yörelerinde de şöyle söylenir: 

"Deh demeden giden at, 
Buyurmadan tutan evlat 
Bir de iyi çıktı mı avrat, gir oyna çık oyna. 

Ha babam ha yürümez at, 
Bir de dirliksiz çıktı mı avrat gir ağla çık ağla .. " 

Bazı yerlerde de: 

"Üzengi vurmadan yürüyen at. 
Buyurmadan tutan evlat, 
Eve girince yüze gülen avrat, o evde olmaz mı devlet?"
şeklinde söylenmekte.

Eski Türk inanışlına göre iyi bir atın y harfi ile başlayan yirmi yedi niteliği olmalıdır. Bu niteliklerin bazıları şöyle sıralanıyor: 

"Yürügen, yüğrek, yiğin, yassı, yüksek, yoğun, yumuşak tüylü yastagaç karınlı, yumru tırnaklı, yağız, yufka deri kıl, yay boyunlu, yürekli, yepni, yelesi ince uzun, yeteğen, yoş, yüzgeç, yedi yaşlı, yüzü güzel, yancığı dolu, yapılı, yırmaçlı, yacancı, yırtılmış, ... " 

Kütüphanelerimizde Osmanlı döneminden kalma "baytarname" kitapları bulunuyor. Bunlar çoğunlukla atı ele alıyorlar... Konya Kütüphanesi'nde bulunan el yazması bir kitaptan şu satırları özetliyoruz: 

"Atın üç yeri kadına benzemelidir. Saçı yumuşak at hünerli olur. Yancıkları dolu olmalıdır. Sağrısı şirin ve güzel olmalıdır. " Atın karın altı yassı olunca yörük ve bahadır olur. 

Kısa ve kalın boyunlu atlar çok sürçer, aksak olur tökezlenir. Yelesi kuyruğu ayakları siyah olan doru atlar, sevilen ve aranılandır. Eğer kır atın yelesi ve kuyruğu siyah olursa hünerli olur. Soğuklara çok dayanır. Taşlık arazide sahibine yoldaşlık eder. Al at, gayet yürük ve çevik olur. Başı ve kuyruğu kuru, arka ayaklan dik olursa makbul sayılır. Siyah atlarda delilikten bir damar vardır. Çakır atların aşağı dudağı ak ise hoş ve hünerdir.



Ahmet ÖZDEMİR