ÖZCAN,gençlerin,mensubu oldukları İslam Dinini bilmediğini,bundan dolayıda birçok konuda hata yaptıklarını,günahlar işlediklerini söyledi.Anne ve babaların burda çok büyük bir vebali vardır.Çocuklarını İslam Dininin öğretildiği yerlere mutlaka göndermeleri gerekir.Aksi halde Din eğitimi almayan bir genç,yarın büyüdüğünde ne namazdan ne dini vecibeden haberi olur,yaşayamaz,ondan gelecek nesilde bilgisiz yetişir. 

Çocuk için bedenî ve ruhî her açıdan en mükemmel yetişme ortamı ailedir. Çocuk bakımı ve çocuk eğitimine dair kurulan çocuk yuvaları ve benzeri müesseselerin ne kadar iyi olursa olsun, her şeyiyle ailenin yerini tutamayacağı açıktır. Çocuğun hayatının en önemli dönemini kendileriyle beraber geçirdiği aile, çocuğun genel eğitiminde olduğu gibi din eğitiminde de en önemli fonksiyonu icra eden unsurdur. Çocuğun iç çevresini oluşturan inanma yeteneği onu saran dış çevre tarafından özenle eğitildiği nispetle bilinçli düşünme ve davranış şeklini alabilir. İslâm’da dine yönelme istidadı olarak kabul edilen fıtrat, çok özel bir kabiliyet olarak insana verilmiştir. Fıtratın iyi ve doğru şeklinin muhafazası ve devamı ise sosyal bir varlık olan insanın yetiştiği muhit ile doğrudan alâkalıdır. 

     Bu gerçeği dile getiren bir hadiste şöyle denilmiştir: “Her çocuğu, annesi fıtrat üzere dünyaya getirir. Onun bu hali, konuşma çağına kadar devam eder. Sonra ebeveyni onu hıristiyan, yahudi, ateşperest veya müşrik yapar. Eğer anne-babaası Müslüman iseler çocuk da Müslüman olur.”1 Hadisin muhtevasından, öncelikle insanların yaratılışları itibarıyla iyilik ve doğrulukta bulunmaya elverişli ve temiz oldukları anlaşılmaktadır. Dikkat edilmesi gereken ikinci husus ise; eğitilmesi mümkün olan insanın dinî eğitiminde en etkin faktörün aile olduğudur. Çocukların dini severek ve isteyerek öğrenmelerini sağlamak için özel bir çaba, metot ve sabır gerekmektedir. Ailenin, çocuğa ilk dinî bilgilerin verildiği kurum olmasının yanında, çocuk açısından hem ruhsal, hem eğitimsel hem de sosyal yönlerden oldukça önem taşıdığı bilinen bir gerçektir. Çocuğa din eğitiminin verilmesinde ailenin rolü de o nispette büyüktür. Aile çocuğun bakımı, korunması ve genel anlamda eğitim-öğretiminden sorumlu olduğu gibi, ona sağlam, yeterli ve tutarlı bir din eğitimi vermesiyle de yükümlüdür.

Çocuklarımızı daha küçük yaşlardan itibaren ibadetlere alıştırmalı, zihinlerine ve kalplerine Allah ve peygamber sevgisini yerleştirmeliyiz. Onları her türlü kötü alışkanlıktan, zararlı fikir ve akımlardan korumalı ve kollamalıyız… Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde; “Ey iman edenler Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun” (Tahrim 66/6) buyurmaktadır Peygamberimiz (sav.) de; “Hepiniz sorumluluk taşımaktasınız ve sorumluluğunuz altındakilerden mesulsünüz”2 buyurmaktadır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz; “Çocuğun babası üzerindeki hakkı güzel bir isim vermesi ve terbiyesini (eğitimini) güzel yapmasıdır.”3 buyurmaktadır. Dolayısıyla çocuğun, ailesine, cemiyetine faydalı bir şekilde yetişmesi, ihtiyaç duyduğu bütün insanî ve ahlâkî faziletleri, sosyal kural ve toplumun davranışları, dinî inanç ve değerleri öğrenmesi ve yaşaması, ruhî ve bedenî bakımdan sağlıklı, bilgili ve yetenekli olabilmesi için ana-babanın bütün imkânları kullanarak gayret sarf etmeleri gerekir.

Çocuğun Yaşına Göre, Verilecek Dinî Eğitim Nasıl Olmalı?

Çocukların dinî eğitiminde her yaşın ayrı bir önemi vardır. Sağlıklı bir din eğitimi verebilmek için her anne-babanın yakın ve uzak plan olmak üzere belirli hedefleri olmalıdır. Bu çerçevede okul öncesi dönem sevdirme ve benimsetme, yedi yaş ve sonrasından ergenlik dönemine kadar süreç ise ibadetlere alıştırma süreci olarak değerlendirilmelidir. İki yaşındaki çocukların dönemi, özellikle dil bakımından büyük gelişmelerin yaşandığı dönemdir. Bu yaşta çocuk sosyal açıdan kendisi dışında, ama kendisini ilgilendiren dış dünya ile ilgili konulara ilgi göstermeye başlar. Bu yaşta çocuklara dinî hikâyeler okumak ve din­letmek, Kur’ân-ı Kerim ve güzel sözler dinlemesini sağlamak yaşına uygun bir uygulama olacaktır. Bu yaşta “lâ ilâhe illâllah” yani kelime-i tevhidi çocuk­lara ezberletebiliriz.4 Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.): “Çocuklarınıza ilk öğreteceğiniz kelime ‘Lâ ilâhe illâllah’ olsun” buyurmuştur.5 Çocuğa, İslâm’ın tevhid inancını; “kelime-i tevhid” ve “kelime-i şehâdet”i öğretmenin yanında, iman edilmesi gereken konuları belirleyen “Âmentü”yü ve islâm’ın şartlarını ezberletme müslümanlar arasında yerleşmiş güzel bir örnektir. Çocuk konuşmaya başladığı andan itibaren Allah ve Hz Peygamber’in ismi öğretilmeli, Allah ve Peygamber sevgisi de verilmelidir. Daha sonraki yıllarda dinin inanç, ibadet ve ahlâk boyutu çocuğu sıkmadan, onun yaşına, psikolojisine uygun bir şekilde anlatılmalı ve öğretilmelidir.

a) İlk Çocukluk Dönemi 2-6

“Okul öncesi dönem” olarak da adlandırılabilecek 2-6 yaşları arasındaki devrede çocuğun psikolojik yapısı dikkate alınarak ona verilecek din eğitiminde daha ziyade çocuğun duygularına ve gönlüne hitap edilmeli, el becerileri ve oyun faaliyetlerine dinî unsurlar katılmalıdır.6 İşte, ilk çocukluk döneminde çocuğa verilecek oyuncaklarda dinî yaşantıyı temsil edecek, hatırlatacak ve bazı kavramları sembolize edebilecek özellikler bulunmasına dikkat edilmelidir. Sözgelimi, ona hediye edilecek namaz örtüsü, tesbih ve takke gibi eşyalar, içinde cami resimleri bulunan boyama kitapları vs. bir taraftan da dinî dünyaya adım atmasını sağlayacaktır. Duâ, okul öncesi çocuğun eğitiminde önemli bir yer tutar. Çocuklara çok yavaş olarak küçük dualar, şükür cümleleri ve ilâhiler öğretilmelidir. Ezberletilen bu duâlar, onların Allah’a yaklaşmalarını sağlayacaktır.

b) Son Çocukluk Dönemi 7-12

Bu dönemde dinî eğitimle ilgili en ciddî uyarı Hz. Peygamber Efendimizden gelmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Çocuklarınız yedi yaşına geldiğinde, onlara namaz kılmayı öğretiniz”7 demektedir. Hz. Peygamber bu hadisinde, yedi yaşının öğrenme dönemi olduğunu, çocuğun artık dinî ibadetleri bilmesi ve yapması gerektiğini ifade etmektedir. O halde yedi yaşından itibaren namaz gibi İslâm dininin en önemli ibadetinin nasıl yapılacağı, sureleri, duaları ve kılınış şekliyle çocuklara öğretilmeli ve çocuktan bu ibadeti yerine getirmesi beklenmeli ve istenmelidir. Ancak burada önemli olan bir husus unutulmamalıdır. Son çocukluk devresinde de olsa çocuk yine “çocuk”tur. Çocuksu duyguların etkisi davranışlarına yansıyabilir. O nedenle çocuklara gerek ibadetlerle ilgili bilgilerin öğretimi, gerekse ibadetlerin yerine getirilmesi konusunda, İslâm’ın temel prensiplerini teşkil eden müsamaha, hoşgörü, sabır, sevgi ve şefkatle davranmalıdır. Böylece, çocuğun kalbi kazanılmalı, duygularına hitap edilmelidir. Zaman zaman teşvik ve takdir edilmeli, gururu okşanmalı, bazen maddî mükâfatlarla ödüllendirilmelidir. Çocuğun namazı zorla değil, isteyerek kılması için alt yapıyı ebeveyni hazırlamak zorundadır. Unutulmamalıdır ki, sağlam bir ibadet eğitimi, ileride ortaya çıkması muhtemel olan şüphe döneminin daha kolay atlatılmasına yardımcı olur.

Ailenin Dinî Konularda Çocuğa Örnek Olması

Her çocuğun gelişim safhaları arasında teknik olarak ‘bir kayıt ve taklit’ dönemi vardır. Ne duyarsa onu söyler; ne görürse, onu yapar.8 Çocuk eğitiminde de örnek hareketlerin son derece önemli yeri vardır. Çocuk kendisine öğretilen, tavsiye edilen davranışların bir örneğini yakın çevresinde, özellikle ailesinde görmek ister. Bu, onun için bir öğrenme kolaylığı olduğu gibi, ikna ve tatmin olması için de bir ihtiyaçtır. 9

Bir çocuk için aile ortamı hayat prensiplerinin kazanıldığı bir yerdir. Bütün karakter özellikleri burada oluşacak, olumlu veya olumsuz davranışları aile ortamında kazanacaktır. Anne-baba ve diğer aile büyüklerinin hâl ve hareketleri, bir çocuk için birer davranış örneklerini oluşturmaktadır. Anne-baba, çocuğunun nasıl olmasını istiyorsa ve ondan neler bekliyorsa, öyle yaşamak ve davranmak zorundadır. Anne-babanın olumlu davranışları, söz ve ikazlarından daha etkilidir! Bu noktada anne-babanın çocuğa söylediği hususları kendilerinin yerine getirmesi de son derece önemidir. Başka bir ifadeyle çocuklar, anne ve babalarının davranışlarını, karbon kâğıdı gibi aynen kopya ederler. Korku ve kaygılarını da, coşku ve olumlu huylarını da… Dolayısıyla çocuğa öğüt vermek yerine, davranışlarınızla örnek olun. Çocuklar modelden taklit yoluyla öğrenirler. Onlar için “eylem,” “söz”den çok daha etkilidir. Çocuk duyduğunu değil, gördüğünü öğrenir ve uygular.10

Çünkü çocuk için ilk model, anne ve babadır; çocuklar, ilk önce onların hal ve hareketlerini taklit ederler. Bunu çok iyi bilen bilinçli aileler, küçük yaştan itibaren çocuklarına, hayatın prensiplerini, uyulması gereken kuralları ve olumlu davranışları kazandırmaya çalışırlar. Ve çocuklarına bu konuda örnek olurlar.11 Kur’ân-ı Kerim’deki âyetler, anne-babalara, dinî prensipleri bizzat yaşayarak örnek olmalarını emretmektedir. Konuyla ilgili âyetler, kişinin, söylediklerini önce bizzat kendisinin uygulaması gerektiğine vurgu yapmaktadır: “Ey mü’minler! Neden söylediklerinizle yaptıklarınız birbirine uymuyor? Yapmadığınız şeyi söylemeniz Allah nazarında en hoşlanılmayan şeydir.” (Saff, 61/2-3)“ (Size gönderilen) Kitabı okuyup dururken, kendinizi unutur da iyilikleri başkalarına mı emredersiniz?”(Bakara, 2/44) buyruluyor. Dolayısıyla çocuk, anne-babasının yaptığına bakarak ne yapacağını öğrenir.

Büyüklerin her işe “bismillah” diyerek başlamasını, namaz kılışını, Kur’ân okuyuşunu, camiye gidişini izleyen çocuklar, onlar gibi davranmak isterler. Annenin, büyükannenin yanında namaz kılmak, baba ile, büyükbaba ile Cuma veya bayram namazlarına gitmek, bayram günlerinde dostlarını, akrabalarını ziyaret etmek çocukların zevkle katıldıkları faaliyetlerdir. Yetişkinlerle beraber olmak, dinî yaşayışı tanıyıp öğrenmede ve alışkanlık kazanmada önemli etkenlerdendir. Taklit ve alışkanlık halinde kişinin hayatında yer eden dinî pratikler zamanla irade düzeyine yükselecek ve iradeyi harekete geçirecektir. Çocuk, büyüklerin davranışlarını model aldıkça neyi, neden dolayı yaptığını kavramaya başlayacaktır. Bu sebeple çocuklar bizim söylediklerimizi değil, yaptıklarımızı yaparlar. Çocuklarımızın olumlu davranış özelliklerini geliştirmelerini istiyorsak, onlara doğru model olmak yeterlidir.

   Gaznevi Camii İmam Hatibi Ali Özcan kısaca konuyu şöyle özetledi:

Bir çocuk bedeni ve ruhi açıdan donanımlı yetişmesi için aile en büyük faktördür.Aile çocuğuna iyi bir eğitim vermelidir.Özellikle dini eğitimini mutlaka almalıdir.İyi bir Dini eğitim alan çocuk günahlardan,hatalardan uzak bir hayat sürer.Allahın'da biz kullarından istediğide budur zaten.