11.12.2015 Cuma günü " Tekasür Suresi ve Nimete Karşı Şükür " konulu hutbe okunacaktır.      
İLİ :MERSİN
AY-YIL :ARALIK-2015
TARİH :11/12/2015

 
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « يَقُولُ الْعَبْدُ مَالِى مَالِى إِنَّمَا لَهُ مِنْ مَالِهِ ثَلاَثٌ مَا أَكَلَ فَأَفْنَى أَوْ لَبِسَ فَأَبْلَى أَوْ أَعْطَى فَاقْتَنَى وَمَا سِوَى ذَلِكَ فَهُوَ ذَاهِبٌ وَتَارِكُهُ لِلنَّاسِ » .

TEKASÜR SURESİ VE NİMETE KARŞI ŞÜKÜR
        
Aziz Cemaat!

 Okumuş olduğum Tekasür Suresinin mealinde, Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Çoğalma yarışına kendinizi öyle kaptırdınız ki sonunda (kimin yakını daha çok diye) kabirlere bile gittiniz.  Hayır!  Yakında bileceksiniz.  Hayır! Hayır! Elbette yakında bileceksiniz. Hayır! Keşke kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız! Yemin olsun, cehennemi mutlaka göreceksiniz!  Sonra kuşkusuz onu gözünüzle ayan beyan göreceksiniz. Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz.” 

Allah (c.c.) çoğaltma ve elindekilerin çoğunluğuyla övünen kullarını, açık ve net bir biçimde ihtar ederek, sonu cehennem olacak bu yanlış davranışlardan uzak durmalarını istiyor. Bizi bizden daha iyi bilen ve bize bizden yakın olan yüce Mevla’mız, yaratmış olduğu kullarının; dününü bugününü ve yarınını bilmesinden dolayı, yine bizi düşünerek, maruz kalabileceğimiz dünya ve ahiret sıkıntılarına duçar olmamamız için bizi gerek müjdeleyerek gerekse korkutarak önceden ihtar ediyor. Bu uyarıları benimseyen biz kullar da, bilgi ve belgelere dayanarak, aynı zamanda akıl nimetiyle iman mayasını harmanlayarak Kur’an ve Sünnet ışığıyla geleceğimizi kurtarmak zorundayız.

Rabbimiz: “Görmüyor musun ki Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir”  ve “O çardaklı çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri, çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini, narı (her biri) birbirinden farklı biçimde yaratandır, meyve verince meyvelerden yiyin”  ayetlerinde de belirtildiği gibi Allah (cc) sunmuş olduğu nimetleri saymaya kalksak güç yetiremeyiz ve hangi birini yalanlayabiliriz. 

Aziz Cemaatim!
       Bilindiği üzere gurur ve kibir, şeytanın en bariz özelliği idi. Cennetten kovulmasına ve Allah CC. Lanetine maruz kalmasına sebebiyetti. 




Bu konuda Efendimiz (sav): “Kalbinde hardal tanesi kadar kibir olan kimse asla cennete giremez”   buyurur.

Mal ve mülkle övünme hususunda da “Âdemoğlu hep, ‘malım, mülküm, malım mülküm’ der. Hâlbuki senin malın; yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip de onayladığından başkası değildir”  buyururlar. 
Biz kullar, Rabbimizin bizlere vermiş olduğu imkân ve nimetleri dünyada iken, fıtratına uygun bir biçimde değerlendirmeli o şekilde kullanmalıyız. Aynı zamanda ahiret yurdu için de azık yapmalıyız. Kaldı ki dünyada bizlere sunulmuş olan sayısız güzellikler ve nimetler var.  Ama maalesef herkes kendi çıkarlarının peşinde koşarak, tatmin olmayan ve doymayan nefsinin esareti altında kalarak, şeytanın da bu işe su taşımasıyla, çevremizi, toplumumuzu ve dünyamızı kısır döngüler içerisinde yaşanmaz bir hale getiriyoruz.  Benlik, çıkarlar ve biriktirmiş olduğumuz mallarla övünerek dünyayı bu eksen etrafında döndürmeye çalışan insanoğlu başını; savaşlar, göçler, dengesiz gelir dağılımı açlık ve kıtlıkla uğraşmaktan da alamıyor.

Şunu iyi bilmeliyiz ki; teknoloji ve ilmin bu kadar gelişmesine rağmen bu dünyadan başka yaşayabileceğimiz başka bir gezegen yok, bu dünya bize yettiği gibi içindeki her canlıya da yeter.  
       
 Aziz Müminler!

      Gerçekten dünyamızı yaşanabilir kılmak istiyorsak dünya nimetleri asla bizleri kör etmemeli. Nimeti ikram ve ihsan olarak görmeli, nifak edebildiğimiz ölçüde asıl kazancımızın o, olduğunu bilmeliyiz. Elimizdekilerle övünme ve kibirlenme yerine, alçak gönüllü cömert ve hamd bilinciyle hareket etmeli, “Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz”  düsturuyla hareket etmeliyiz ki hesabımız kolay olsun ve ebedi zenginliğe o zaman kavuşalım inşallah. Allah CC mülkünün ve ikramının sınırı yoktur. İnsanoğlunun istekleri bitmez, isteme ve elde ettiklerimiz konusunda yeter ki biz helal dairesini ihlal etmeyelim. 
   
Hazırlayan: Mustafa GÖK /İmam Hatibi