NEVŞEHİR(MHA) Dünya Çocuk ve Gençlik Derneği Nevşehir İl Temsilciliği düzenleyeceği basın toplantısında ülkemizdeki çocuk istismarına dikkat çekmeyi planlıyor.

Yakın zamanda Şube olarak ilimizdeki faaliyetlerine hız vermeyi planlayan Dünya Çocuk ve Gençlik Derneği İl Temsilcisi Hulusi Eryılmaz’ın Görmeyenler Kültür ve Birleşme Derneği Binasında GÖR-BİR Yöneticileriyle birlikte düzenleyeceği basın toplantısında Ülkemizde, bölgemizde ve ilimizdeki çocuk istismarı olaylarına ilişkin değerlendirmelerde bulunulacak.

Kayseri’de birine tecavüz edilen üç çocuğun öldürülmesinin ortaya çıkmasından sonra, Türkiye’nin dört bir yanından bu tür haberler ajanslara düşmeye başladı. Aslında tespitler, vakaların görünenden daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

Belki de her gün yanı başımızda; oturduğumuz sokakta, mahallede, şehirde sayısız çocuk kayboluyor veya cinsel istismara maruz kalıyor. Ne biz bu çocuklardan haberdarız ne de onlar seslerini bir yerlere duyurabiliyor… Türkiye, kayıp çocuklar ve cinsel istismara maruz kalan çocuklar gerçeğiyle Kayseri’de yaşanan vahşetten sonra bir kez daha yüzleşmeye başladı. 21 Eylül 2009’da (Ramazan Bayramı’nın ikinci günü) şeker toplamaya çıkan Dilruba (7) ile ağabeyi Ahmet Tuna Tekin (8) ve Türkan Ay (11) kaybolmuştu. 1,5 yıl sonra çocukların cesedine ulaşıldı. Birine tecavüz edildiği, diğer ikisinin ise pedofil (sübyancılık, psikoseksüel rahatsızlık) katil Uğur Veli G. tarafından boğularak öldürüldüğü belirlendi. Daha önce de benzer vakalar yaşanmıştı; ama Kayseri olayı çocuklara yönelik yeni politikaların geliştirilmesi ve ebeveynlerin daha duyarlı olması için bir milat niteliğinde. Çünkü olayı araştırınca karşımıza korkunç fakat adı henüz konmamış bir tablo çıkıyor. Öyle ki, Türkiye’de her 4 saatte bir, çocuk cinsel istismarı yaşanıyor. Türkiye dünyada çocuk istismarı (özellikle cinsel istismar) sıralamasında üçüncü. Lakin bu konuda sağlıklı bir veri veya bilgi bankası yok. Çünkü özel kurumların, üniversitelerin veya devlet birimlerinin yapmış olduğu çalışmalarda ortaya çıkan rakamlar birbiriyle çelişiyor ve sağlıklı bir tablo ortaya konulamıyor. Diğer bir etken, olayların çocuk tarafından bir şikâyete dönüştürülememesi veya aile içinde kalması. Hâl böyle olunca da vakalar resmî kayıtlar dışında kalıyor.

Ancak bu konuda bir kitap çalışması hazırlığında olan araştırmacı Tuncer Günay, bütün resmî kaynakları ve gazeteleri tarayarak ortaya bir tablo çıkarmayı başarmış. Her ne kadar Günay’ın uzmanlık alanı terör olsa da vicdani bir mesele olarak baktığı bu konuyu yıllar boyu takibe almış. Dolayısıyla topladığı veriler, resmî kurumların elde ettiği bilgilerin çok üstünde. Günay sadece vaka sayısını toplamakla kalmamış, istismar edilen çocukların ifadelerini de gözden geçirmiş. Peki, çocuklara yönelik nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Sokaklarda 50 bin çocuk yaşıyor. Bunların 30 bininin cinsel istismara ve tecavüze uğradığı sanılıyor. Bunlardan 5 bini (son beş yılda) mağdur olduğu gerekçesiyle polise başvuruyor. Sokak çocuklarının yüzde 75’i hırsızlık, gasp, yaralama ve tecavüz suçlarıyla polisin tuttuğu resmî tutanaklardan geçmiş. 2010 yılı içinde 4 bin çocuk gasp gibi suçlardan mahkûmiyet alarak ıslahevlerine konmuş. Son beş yılda ıslahevlerinden ve büyük cezaevlerinin sübyan koğuşlarından adliyeye yansıyan tecavüz vakalarının sayısı ise 250. Yatılı pansiyonlu okullarda, çocuk yuvalarında ve Yatılı ilköğretim Bölge Okulları’nda (YİBO) personelin, müdür yardımcılarının, öğretmenlerin ve esnafın cinsel istismarına uğradığı için medyada yer alan ve adliyeye yansıyan olay sayısı sadece 2009 yılında 200 civarında. 2001’de yıllık 2 bin-2 bin 100 aralığında olan çocuklara tecavüz suçu her yıl artmış. Bu rakam 2010 yılında 7 bine kadar çıkmış. Ancak toplumda, mağdur ve ailelerinin tehdit, şantaj, ayıplanma, dışlanma, ‘şerefsizlikle’ suçlanma ve ağır utanma duyguları yüzünden cinsel istismarları saklama eğilimi yüksek olduğundan, ensest ilişki, cinsel istismar ve tecavüz vakalarının bu rakamların çok daha üstünde olduğu tahmin ediliyor. Son on yılda cinsel istismara maruz kalan çocuk sayısı 250 bin civarında. Tuncer Günay araştırmasında cinsel istismarın neden arttığını şöyle açıklıyor: “İnternet ortamında, her türlü seks görseli ve porno sitelerine her yaştan insanın çok kolay ulaşmasından kaynaklanıyor. Filtrelemeler yeterince başarılı değil. Zaten Türkiye’de giderek pedofili sayısının artması ve internetin bunu tetiklemesi, çocuk istismarını artıran en büyük etken. Yani bu sapık, seksomanik suçlar zaten yoğun olarak vardı ama iletişim imkânları bu kadar geniş olmadığı için bunları bilemiyor, göremiyorduk. Bir de bireylerin artık haklarını iyi öğrenmeleri ve şikâyet edecek pek çok güvenli adres bulabilmeleri sayesinde, bu suçlar örtülememekte ve istatistikleri patlatan faktörler arasında yer almaktadır.”

2009 yılında tecavüz edilerek öldürülen çocuklarla ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne 15, İzmir Emniyeti’ne 8, Ankara Emniyeti’ne 3 vaka failleriyle birlikte yansıdı. Pedofillerin libidolarını kontrol edilemez hâle getiren materyallerin başında porno sektörü geliyor. Emniyet Bilişim ve Telekomünikasyon İzleme birimleri 2010 yılında şikâyete dayalı olarak 23 bin porno siteye erişimi kapattı. Bunların 15 bini çocuk pornosuydu. 2010 yılında çocuk pornosu izlediği, oralardan indirme yaptığı ve bunları başkalarıyla paylaştığı için Almanya, Hollanda, Kanada, Amerika ve İsviçre’den gelen Interpol ihbarlarıyla 160 Türk  vatandaşının adliyeye sevk edilmesi ilginç bir ayrıntı. Emniyet birimleri 2009’da 3 milyon,  2011’in sadece ocak ayında 500 bin çocuk pornosu CD’si topladı. 1997’den itibaren, yaşları 3 ile 14 arasında değişen 6 bin kayıp çocuğun dosyası pasif ve çözümsüz bir şekilde emniyet ve jandarmada beklemekte. Bunlardan 1750’si aktif olarak sonuçlandırılmaya çalışılıyor.

Çocuk Esirgeme Kurumu Sosyal Hizmetler, Emniyet Çocuk Büroları, Adli sicil bültenleri üst üste konulduğunda son 20 yılda aile içinde birinci  yakınları ve akrabalarının ensest istismarına uğrayan çocuk sayısının 350 ile 400 bin arasında olduğu tespit edilmiş. Ancak bu vakaların sadece 600’ünün adli mercilere intikal ettirilmiş olması düşündürücü. Doğu ve Güneydoğu’da küçük çocukların intihar etmelerinin sebepleri arasında ensest istismar ve tecavüze uğrama fiili yüzde 60-70 oranında. Töre cinayetleriyle son 20 yılda yakınları tarafından öldürülen yaklaşık 400 çocuğun tamamına yakını ensest ilişki ya da tecavüz fiillerine maruz kaldıkları için ‘namus hesabına’ gözden çıkarılmış.

Çocukların mağdur olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu çocuklara yönelik verilerin toplandığı en önemli merkez konumunda. Ancak komisyonun yeni olması ve verilerin tam toplanamaması bu konuda net ve sağlıklı bilgiler vermese de bunu önemli bir adım olarak görmek mümkün. Komisyon, çocukları ilgilendiren bütün birimlerle koordineli olarak çalışıyor. Bunun içinde üniversiteler, emniyet, jandarma, sosyal hizmetler, millî eğitim gibi önemli kuruluşlar bulunuyor. Komisyon Kayseri’deki çocukların kaybolmasından yola çıkarak çalışmalarına hız vermiş ve kurumu sistematik bir hâle getirmiş. Komisyonun en etkili ismi ise Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya. Kendi seçim bölgesinde yaşanan trajik olaydan yola çıkarak araştırmaların çapını Türkiye geneline yaydıklarını belirtiyor. Fakat çalışmalar şimdilik kayıp çocuklar üzerine yoğunlaşmış durumda.

Komisyonun ilk raporuna göre, Türkiye’de 2010 yılı için toplam nüfusun yüzde 31,2’si 0-17 yaş grubunda. Kayıp çocukların önemli bir kısmını kız çocukları oluşturuyor; yüzde 61,1. En çok kayıplar 12 ila 13 yaş aralığında toplanıyor. Raporda çocukların yüzde 15-75’inin fiziksel istismara, yüzde 20’sinin de cinsel istismara uğradığının altı çiziliyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında 2 Temmuz 2010 itibarıyla 34 bin 670 kayıp çocuk bildirimi yapılmışken bunun yüzde 94,9’u bulunmuş, yüzde 5,1’i hâlen aranıyor. Kayıp çocuklardan yarısı bulunamayan iki il: Bartın (yüzde 52,4) ve Hakkâri (yüzde 50). Tunceli’de kayıp olarak bildirilen 10 çocuktan dördü hâlen kayıp (oranı yüzde 40). Kırklareli’nde kayıp bildirimi yapılan yaklaşık üç çocuktan biri (yüzde 27,8), Şırnak’ta kayıp bildirimi yapılan dört çocuktan biri (yüzde 24,6) ve Van’da (yüzde 20,3),  Antalya’da (yüzde 17,6) altı çocuktan biri hâlen kayıp. Bildirimi yapılan her 8-9 çocuktan birinin hâlen arandığı iller ise Trabzon (yüzde 14,3), Samsun (yüzde 14,5), Siirt (yüzde 12,5), Bayburt (yüzde 11,8) ve Giresun (yüzde 11,3). Her 10 çocuktan birinin hâlen kayıp olduğu iller arasında Kastamonu (yüzde 10,8), Ağrı (yüzde 10,5) ve Adana (yüzde10,1) kayıtlara geçmiş durumda. Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre 81 ilin 78’inde hâlen kayıp olan ve aranan çocuklar bulunuyor. En fazla kayıp olan ve hâlen aranan çocuklar kategorisinde nüfusları büyük olan iller başı çekiyor. İstanbul’da yüzde 14,9, Ankara’da ise yüzde 10,3 oranında kayıp çocuk söz konusu.

Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Betül Ulukol’un Meclis Araştırma Komisyonu’na aktardığı bilgiler özetle şöyle: “Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin çatısı altında öğretim üyelerinden oluşan Ankara Çocuk Koruma Birimi kurduk. Mağdur çocuklarla ilgili sorunlara kimse el uzatmak istemiyor. İstismar olayı bir havuza benzer; kaçırılmış, kaybolmuş, çalınmış çocuk, bunların hepsi istismarın içinde yer alır. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne 2005 yılında gelen vaka sayısı 17, 2010’da ise bu sayı 34’e yükseldi. Cinsel istismarı sorgulayan lokal çalışmalara göre üniversiteye giden öğrencilerin yüzde 10 ila 44’ünün çocukken cinsel istismara maruz kaldığı ortaya çıktı. Yüzde 10 ele alındığında Ankara’da 4,5 milyon insanın üçte biri 19 yaşının altında olduğuna göre 1,5 milyonun yüzde 10’u olan 150 bin çocuğun (gelen vakalara göre bunların yüzde 60’ı kız, yüzde 40’ı erkek) cinsel istismara maruz kaldığını gösterir.”