Demir konuya ilişkin açıklamasında; “Sınıf mücadelesinin ve eğitim emekçilerinin en örgütlü gücü olan Eğitim-İş, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını, egemenliğini, ulus ve ülke bütünlüğünü, laik düzeni, demokratik ve ulusal eğitim değerlerini korumak ve sonsuza kadar yaşatmak için mücadele etmek üzere 17 Ekim 2005 tarihinde kurulmuştur. Kurulduğu günden bugüne Eğitim-İş, ulusun ve ülkenin sorunlarına yabancı kalmamış, en önemli “özlük” hakkının “bağımsız bir ülkede demokrasi içinde yaşamak olduğu” bilinciyle hareket etmiştir.

İçinden geçtiğimiz dönem, ülkenin ve sınıfın zor, sıkıntılı süreçlerine denk gelmiş; siyasal iktidarın faşizan politikalarının, her türlü haksızlığın ve hukuksuzluğun yaşandığı, yargının ve adaletin çöktüğü bir dönem olarak tarihe geçmiştir. Mücadelemiz, Cumhuriyetin bütün kurumlarının teslim alındığı bu dönemde çok daha çetin geçecektir. Türkiye’de eğitim sistemi ciddi anlamda alarm vermektedir. 18 milyon öğrenci ve 1 milyon eğitim emekçisi bu eğitim öğretim yılında da birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarla ve müfredat değişikliği, sınav sistemindeki değişiklikler gibi tamamen ideolojik bakış açısıyla gerçekleştirilen değişikliklerin gölgesinde girmiştir. Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimin askıya alınmaya, Cumhuriyet eğitim sisteminin ve oluşturduğu kültürün tasfiye edilmeye çalışıldığı, Atatürk devrim ve ilkelerinin yok edilmek istendiği bu dönemde; derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, hukuksuz bir şekilde görevden alma ve ihraçlar, sürgün uygulamaları gibi sorunlar maalesef devam etmektedir.

Yine bu dönem, emekçilerin hak gasplarının had safhada yaşandığı, neo-liberal politikaların acımasız hatta ahlaksızca uygulandığı, kuralsız çalışma koşullarının kurumsallaştığı, taşeronlaşmanın sıradanlaştığı vahim bir dönemdir. Tüm bu olumsuzluklara karşın örgütümüz emek, demokrasi, özgürlük ve ülkeye sahip çıkma mücadelesinin hep içinde, hep önünde olmuştur. Eğitim-İş, diğer sendikaların nitelik ve sayısal bakımdan güç kaybettiği dönemde, örgütlü gücünü ve şube sayısını artırmış, bütün sürece yerinde ve zamanında tavır geliştirmiş, en güç koşullarda bile umut olmuştur. Eğitim-İş’in böyle bir süreçte mücadele alanı içinde olması, emeğimiz, ülkemiz ve ulusumuz açısından çok büyük bir anlam ve önem taşımaktadır.

Yüz yıllık emek ve aydınlanma mücadelesinin en önemli mirasçısı olduğumuzun bilincindeyiz. Mücadele ruhumuz, ırkçının, bölücünün, gericinin devlete ya da sokağa egemen olduğu her dönemde halkımızın üzerine güneş gibi doğmuştur. Eğitim-İş, Büyük Önderinin ulusuna güzel günler gösterme hayalini asla ortada bırakmayacaktır. Eğitim-İş var olduğu sürece, Cumhuriyetin eğitim kurumlarında, aydınlanma devrimlerine savaş açanlara meydan okuyacak namuslu bir soluk da mutlaka var olacaktır. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da emeğimize ve ülkemize yönelik her saldırı, karşısında sarsılmaz bir kale gibi Eğitim-İş’i bulacaktır. Kurulduğu günden bu yana Eğitim-İş; laik, çağdaş, bilimsel, ulusal, parasız, demokratik ve karma eğitimi savunmaya devam etmektedir!. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!.

Yaşasın Eğitim-İş!. Yaşasın Birleşik Kamu-İş” ifadelerinde bulundu.