HASAN ÖNAL / ANKARA - Suriye’de Esad rejiminin zulmü son günlerde ortaya çıkan yüzbinlerce fotoğrafla belgelenirken, kapalı bir kutu halindeki Arakan’da Budist çetelerin toplu halde katlettikleri Müslümanların dramından kimsenin haberi olmuyor. 1942 yılından beri sürdürülen sistematik katliamlar, son yıllarda Türkiye’nin Arakan’a sahip çıkmasıyla dünya gündemine taşındı. Bölgeyi yakından tanıyan ve bölge ile irtibatını sürekli devam ettiren Türkiye- Bangladeş Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Ebubekir Gizligider, Arakan’daki vahşeti Yeni Akit’e değerlendirdi. 

1942’DEN BERİ MÜSLÜMANLARI KATLEDİYORLAR 


Arakan’ın bakır enerji alanlarının bulunduğuna dikkat çeken Gizligider, bu nedenle bölgenin batılılar tarafından hep yakından izlendiğini ifade etti. Myanmar’da 1942’den günümüze kadar sistematik olarak Müslüman kıyımı yapıldığını hatırlatan Gizligider, “Sadece son birkaç yıl içerisinde 200 bin kişi hayatını kaybetti. Yüzbinlerce kişiden de haber alınamıyor. Myanmar’ın kapalı bir rejim uygulaması nedeniyle de Budist çetelerce Müslümanlara yapılan katliamlardan kimsenin haberi olmuyor. Gönüllü yardım kuruluşu çalışanlarının gizli çektikleri katliam görüntüleriyle katliamı dünya gündemine taşıyoruz. Myanmar’da yapılan katliamlar, Suriye’deki katliamları aratmıyor” dedi.

BÖLGEYİ İNGİLİZLER KARIŞTIRMIŞ 

Arakan’ın 8. yüzyılda İslam’la tanıştığını belirten Gizligider, “İngilizler buraya gelene kadar bölgede sorun olmamış. İngilizler her yerde yaptıkları gibi burada da etnik ayrım varsa etnik ayrımı, dini bir ayrım varsa dini ayrımı kullanarak o bölgenin hassasiyetleri üzerinden birliğin ve bütünlüğün ayrışması, bunun üzerinden o bölgenin zaafiyete uğratılması geleneğini sürdürmüş. 

Bu kapsamda 1942 yılında 150 bin Müslüman oradaki Budist çeteler tarafından tehdit edilmiş, şehit edilmiş. Belli aralıklarla bu zulüm ve katliamlar olmuş” dedi.

ÇETELER DEVLET HİMAYESİNDE KATLİAM YAPIYOR 


Budist çetelerin içerisinde sivil devlet görevlilerinin olduğunu ifade eden Gizligider, “Son yıllarda bölgede çok ciddi katliamlar yapılıyor. Yakılan köyler var. Bangladeş tarafına geçmek isterken vefat eden, okyanusta boğulan, deniz hayvanları tarafından katledilen, açlıktan ölen binlerce Müslüman var. Yine ormanda, bildiğiniz ağaç içinde çalılıkta yaşamaya çalışan Müslümanlar var ki binlerce kişiden bahsediliyor. Bu rakamlarla ilgili sağlıklı hiçbir bilgimiz yok” dedi. Myanmar’daki vahşetin Suriye’deki vahşeti aratmayacak cinsten olduğunu söyleyen Gizligider, “Orada yapılan vahşetlerle ilgili çok sayıda fotoğraf geliyor. Yapılan vahşetle ilgili insanı insanlığından utandıracak görüntüler var. İşkencenin farklı çeşitleriyle insanları öldürmüşler. Küçük çocukları tellerle boğup yakmışlar. Orada bir soykırım yapılıyor. Erkekler öldürülürken genç kızlar ise fuhuş çetelerine satılıyor. Arakanlı Müslümanlara yardım yapılması da engelleniyor. Bölgedeki Müslümanların en acil ihtiyaçlarının başında gelen ilaçların bölgeye girişine izin verilmiyor. İnsanlar ölüme terkedilmiş. Devletin desteği ile Müslüman nüfusun hızlı bir şekilde eritilmesi izin vahşet devam ediyor. Müslümanlar yok edilinceye kadar soykırıma devam etmeye çalışacaklar.” dedi. 

MÜSLÜMANLAR SİLKİNİP KENDİLERİNE GELMELİ 


Myanmar’ın bakir enerji kaynakları bulunduğunu hatırlatan Gizligider bu nedenle batılı ülkelerin bölgeyi çok yakından takip ettiklerini kaydetti. 

Bölgeye kimin hakim olacağı ile ilgili kıyasıya bir mücadelenin bulunduğunu belirten Gizligider, “Müslümanların asırlardır aynı kısır döngüde yaşaması ve sıkıntıların devam etmesi hepimizi üzüyor. İnşallah yeniden dirilmemize vesile olur” dedi. Vahşet yapılan ülkenin neresi olduğunun önemli olmadığını dile getiren Gizligider, “Bu ülkeler bir gün Mısır, bir gün Suriye, başka bir gün ise Afganistan, Myanmar oluyor. Ama bu ülkeler Müslüman ülke oluyor. Haritalar değişiyor ama aynı sonuçla karşılaşıyoruz. Müslümanların kendilerini sorgulayıp buna son vermeleri gerekiyor artık. İnşallah onların çektiği bu acılar ümmetin yeniden dirilişine vesile olur” diye konuştu.