İnsanız ya….

Bir mazlumu görünce, milliyetini değil de, acısını ve ihtiyacını sorduğumuz gün insan olacağız.

Zulüm aşağılık yüzünü Suriye’de, Mısır’da, Irak’da, Filistin'de, Arakan’da, Sudan’da, Somali’de, Kırım’da, Keşmir’de, Afganistan’da, Çeçenistan’da gösterdiği gibi Doğu Türkistan'da da gösteriyor.

Çin, Doğu Türkistan Uygur Müslümanlarına baskı, işkence ve vahşi katliamlarına devam ediyor. Kurulduğu günden beri Doğu Türkistan halkına yapmadığını bırakmayan Çin Halk Cumhuriyeti, son günlerdeki uygulamaları ve baskılarıyla yine dünya gündeminde!

Çin, gücünü Doğu Türkistan üzerinde acımasızca kullanıyor. Bir yandan, bölgenin zengin kaynaklarını sömürürken, diğer yandan bu zengin toprakların Müslüman Uygur halkını esaret altında fakirleştirip, yoksulluğa mahkûm ederek ucuz işçi kaynağı olarak kullanıyor.

Uygurların Hacca gitmeleri, cemaatle namaz kılmaları ve oruç tutmaları engellenmektedir. Memur ve işçilerin camilerde ibadet etmeleri, 18 yaşından küçüklerin dini eğitim almaları, sakal bırakmalarını ve ibadet etmeleri yasaklanmıştır. Bu anlamda Uygur Müslümanlarının mücadelesini, sadece demokrasi ve insan hakları bağlamında değerlendirmeyiz. İslami kimlik ve sembolleri yok etmeye dönük bu saldırılar İslam’a olan düşmanlığın göstergesidir.

Çin Halk Cumhuriyet’i Türkistan’ın demografik yapısını değiştirmek için sözde kalkındırma projeleri sayesinde eski şehirleri yıkıp yerli ahaliyi kasıtlı bir şekilde göçe zorlayarak Musul ve Kerkük’te, Suriye sınırımızda ve İsrail’in Filistin topraklarında uygulamaya çalıştığı strateji gibi bölge insanlarını azınlık durumuna düşürüp işgalci olarak yok etme politikası izliyor. Doğum yasağı getirilerek birçok kadın kürtaja zorlanmaktadır. Böylece Uygur nüfusunun azalması ve neslin yok edilmesi istenmektedir.

Doğu Türkistan'da da, olduğu gibi bütün Müslüman coğrafya ve müslümanlar terörizmle suçlanmaktadır. Asıl terörist direniş ve direnişçiler değil, bu coğrafyalarda işgali sürdüren ve destekleyenlerdir.

Bu gün küresel güç haline gelmiş Çin’in BM güvenlik konseyinde 5 daimi üyeden biri olması, uluslar arası tepkiyi zayıflatmaktadır. Diğer işgalcilerin İslam coğrafyasındaki işgalleriyle beraber düşünüldüğünde acı bir manzarayla karşı karşıya olduğumuz da ortadadır. Yeni Dünya Düzeni denilen manzara da bu olsa gerek!

Doğu Türkistan tarihi ve toplum yapısı hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan Türkiye halkı istenilen duyarlılığa sahip değil ve yeterli tepkiyi ortaya koymamaktadır. Türkiye siyasiler ve özellikle medya kuruluşları halkı bilgilendirme ve yaşanan zulmü gündemleştirmek için daha fazla gayret göstermeli, yapılacak haber ve yayınlarla duyarlılık artırılmalıdır.

Tüm siyasileri yaşanan bu zulme karşı daha gerçekçi tepkiler vermeye, Çin Halk Cumhuriyeti ile olan diplomatik ve ekonomik ilişkiler başta olmak üzere, dünyayı çöplüğe çeviren Çin mallarının ithalatının durdurulması noktasında tavır almaya çağırıyoruz.

İslam Dünyası ve özellikle Türkiye’nin Türkistanlıların sıkıntılarını Çin’in iç meselesi propagandasına aldırmadan ciddi bir şekilde ele almalı ve gereken girişimler yapılmalıdır.

Bizler dünyanın neresinde olursa olsun, inancından, dilinden, kültüründen, düşüncesinden, milliyetinden dolayı asimilasyona ve zulme tabi tutulmalarını kesinlikle kabul etmiyoruz. Üzerimizde taşıdığımız kimliklerimiz bizim referansımızdır.

Ve Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin ve tüm gönül coğrafyamızda yer edinen beldelerin adalet ve özgürlük yolundaki mücadelelerini sonuna kadar destekliyoruz.

Ancak insanlara baskı, zulüm ve işkence edenlere, insanları Allah yolundan, Allah yolundaki faaliyetlerden alıkoyanlara, yeryüzünde haksız yere gaddar davrananlara, kesinlikle dünyada hesap sorulur ve cezalandırılır. Onlar için can yakıp, inleten müthiş bir de azap vardır. Şura; 42

                                Saygılarımla               Yrd. Doç. Dr. Özden Taşğın