Çanakkale zaferinin 100. yıldönümünde Gülşehir Belediyesi’nin kültür sanat etkinlikleri kapsamında Çanakkale Zaferi konferansı düzenlendi. Programa katılan Gülşehirliler, duygu seline kapıldı.

Gülşehir Belediyesi Çanakkale Zaferi’nin 100. yıldönümü nedeniyle konferans düzenledi. Konferansa Gülşehir protokolü katıldı.

Konferansa konuşmacı olarak katılan Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim elemanı Ahmet Korkmaz, “Dünya haritasını açıp bir bakın. Emperyalistler tarafından masa başında cetvelle çizilmiş haritalar görürsünüz. Fakat Türkiye Cumhuriyeti’nin haritası eğri büğrüdür. Çünkü Kurtuluş Savaşında toprağa düşen en son şehidin kanı sınır kabul edilmiştir” dedi.

Anlattıklarıyla katılımcıları duygulandıran Korkmaz, şöyle konuştu: “Tarihimiz;  Çanakkale’de derin sularda, Yemen’de kızgın çöllerde, Sarıkamış’ta dondurucu soğukta kendini vatanına feda etmiş Anadolu çocuklarının hazin hikayesini barındırır bağrında. O şehitlerin mübarek ruhları şu an aranızda dolaşıyor lütfen bunu hissedin. Aslında biz I.Dünya savaşını da kaybetmedik. Irakta, Suriye’de, Yemen’de, Filistin’de, Hicaz’da, Kanal’da, Romanya’da, Galiçya’da, Makedonya’da, Çanakkale’de, Allahuekber dağlarında milyonlarca şehit vereceksin ama bir adım geri atmayacaksın sonra da bunun adı yenilgi olacak ‘Böyle saçmalık olmaz’. Müttefiklerimiz kaybettiği için yenik sayıldık biz.

Dünya haritasını açıp bir bakın. Emperyalistler tarafından masa başında cetvelle çizilmiş haritalar görürsünüz. Fakat Türkiye Cumhuriyeti’nin haritası eğri büğrüdür. Çünkü Kurtuluş Savaşında toprağa düşen en son şehidin kanı sınır kabul edilmiştir.

Başka hiçbir ülkenin tarihinde böyle bir acı yok, böyle bir dram yok. I.Dünya Savaşı’nda 1,5 milyon şehit, 900 bin kayıp… Ömürlerinin sonuna kadar kapıya baktı analar evladım bir gün geri gelecek mi diye, ömürlerinin sonuna kadar kapıya baktı körpe gelinler kapıya vuran acaba kocam mı diye ve ömürlerinin sonuna kadar kapıya baktı yetimler hiç görmediğim babam bir gün bana sarılacak mı diye. Olmadı, anaların ılık nefesleri kıramadı Çanakkale’nin fırtınasını, azgın soğuğunu. Ve Çanakkale’de şehitlerimizin şakağından akan ılık kan Azrail’in soluğuydu.

Gencecik delikanlı yiğitler, konu memleketin namusu olunca analarını, eşlerini, savunmasız yavrularını odunsuz, kömürsüz, bulgursuz, kimsesiz Allah’a emanet ederek arkalarına bakmadan, ağıt yakmadan gittiler Azrail’in son çağrısına. Döndüklerinde bir babanın dünya’da tadabileceği en büyük acı bekliyordu onları. Soğuktan kaskatı olmuş birbirine sarılmış bedenler, yanmayan sobaların üzerinde bomboş tencereler.

Bir sabah korkunç donanmalarıyla geldiler kapımıza. Yüzyıllardır yenilmeyen mağrur donanmalarıyla. Bir son bahar günü verdik ilk şehitlerimizi. Kahpece sinsice yapılan bir saldırının ardından. Seddülbahir’de 82 can, 82 civan, 82 gül soldu.

Tarih 1915 Talat Paşa hükümeti çaresiz. İlk kanun şu: 25 yaşına basmış herkes askerdir. 25 yaşındaki çocuklarımızı kefensiz gömdük topraklara. Yeni kanun şu: 18 yaşına basmış herkes askerdir. 18 yaşındaki çocuklarımız da gider, dönemez insan öğüten cephelerden. Yeni kanun şu: 15 yaşına basan herkes askerdir. Ve o düğünlerde manasını bile bilmeden oynadığımız 15’li şarkısı var ya ‘’Bir ananın ciğerinden canlı canlı parça koparılmasının, gözyaşının, acının, hüznün ifadesidir.’’ 15’lileri de gömeriz Sarıkamış’ta buzdan, Yemen’de kumdan, Çanakkale’de sudan topraklara. Yeni kanun ne biliyor musunuz? Kilosu kırkı geçen herkes askerdir. Şimdi soruyorum sizlere içinizde kırk kilodan hafif kaç kişi var ve biliyor musunuz? Çanakkale’de bir metrekareye 5 bin 840 tane boş mermi kovanı düşüyor. Bu savaştan sağ çıkma olasılığınız yüzde kaç ?

Annesini babasını beğenmeyenler, akşam çıkan yemeği beğenmeyenler, kaldığı evi yaşadığı ülkeyi beğenmeyenler bu sözlerim de sizlere. Kaloriferli evlerin en büyük sıkıntısı ne biliyor musunuz? İnsan kestane patlatamıyor. Ya Çanakkale. Ya anaların çığlığının suyun içerisine kor gibi düştüğü Çanakkale. Sabah katıksız kuru ekmek, öğlen şekersiz üzüm hoşafı, akşam çeyrek kuru ekmek günün speciali. Onlar da bitince müstahkem mevkii komutanı Cevat Paşa askerlerini toplar ve şu konuşmayı yapar. “Peygamberimizin konu ile ilgili şu hadis-i şerifi vardır‘’ Ben size iki ölüyü ve iki kanlıyı helal kıldım. İki ölü çekirge ve balık iki kanlı karaciğer ve dalaktır’’ ve ordu çekirge yiyerek hayatta kalır. Bir müddet sonra o da biter ve ne yapılır biliyor musunuz? Düşman atlarının pislikleri arasından seçilen arpa taneleri yenilerek hayatta kalınır.

Harbin en heyecanlı anları. Düşman zırhlıları tabyalara ölüm kusmakta. Tam o sırada tabyaların arasından bir yiğit 276 kiloluk top mermisini adeta milletinin yere düşen bahtını kaldırır gibi kaldırır. Ve Golyad zırhlısını dümeninden vurup personeliyle beraber boğazın serin sularına gömer. Fransızların Tanrı bile batıramaz dediği gemiyi okuma yazma bilmeyen Havranlı Seyyid onbaşı batırır.

Son yüzyılda verdiğimiz şehitlerle cennette Peygamber sancağı altında ordular kurduk. Mustafa Kemal’in sesine kulak verin. Siz bilir misiniz, bir an düşünün… 3 dakika sonra öleceksiniz. Ön sıralardaki arkadaşınız, kardeşiniz, babanız ayağa kalktığı anda düşman mermileriyle yere yığılıp şahadete eriyor.  Rahmetli Necip Fazıl diyor ki “Ben bu ülkeyi yerin üstündeki 35 milyon ölünün değil yerin altındaki 35 milyon dirinin koruduğuna inanırım’’ diyor. Ölüleri yerin üstünde dirileri yerin altında olan bir memleketin vay haline. Uyanın artık. Kurtulun bu cesetlerden bulun ruhunuzu. Çanakkale’den çağırın, Sarıkamış’tan çağırın, Malazgirt’ten çağırın ama bulun.”