Bugün Gülşehirlilerin Öğle Yemeği “Kavrulmuş Buğday ve Şekersiz Üzüm Hoşafıydı.”

Gülşehir Anadolu Lisesi Tarih Yaşam ve İzcilik Kulübü öğrencileri bugün her yıl geleneksel olarak yaptıkları “Sarıkamış Şehitlerini Anlamak ve Yaşamak” etkinliğini bu sene Cuma namazından sonra Okullarında ve Gülşehir’de askerlerimizin şehit düşmeden önceki aşları olan “şekersiz üzüm hoşafı ve yağsız kavrulmuş buğday” tanelerini  hem arkadaşlarına hem de Gülşehir’deki vatandaşlara ulaştırarak, Kurtuluş savaşının yokluk günlerindeki askerimizin aşlarını bugün kendilerine aş yaparak askerimizin yaşadığı sıkıntıları anlamaya çalıştılar.

Gülşehir Anadolu Lisesi Tarih Yaşam ve İzcilik kulübü öğrencileri köyden getirdikleri buğdayı kendi imkanları doğrultusunda kavurarak, yine evlerinden getirdikleri üzümlerden şekersiz üzüm hoşaflarını hazırladılar. Tarih Yaşam ve İzcilik Kulübü danışman öğretmeni Tayfur Urgenç’in hazırladığı “Beyaz Hüzün; Kardelen Çiçekleri” mektubu ile önce okulda kendi arkadaşlarına öğle yemeği olarak dağıttılar. Sonra 40 kişiyle oluşturdukları bir ekiple “Gülşehirli vatandaşlara Sarıkamış’ı ve Türk-Rus harbini ve yaşanan hadiseleri anlattılar. Tarih Kulübü üyesi Emre Aktaş vatandaşlara bundan 99 yıl önce Sarıkamış dağlarını aşmak,  Türk yurdunu sömürgeci devletlerden temizlemek, bizlere bu toprakları vatan yapmak için düşman üzerine taarruz eden ancak soğuğa yenik düşen 90.000 askerimize bugün dualarımızı göndermek ve onların zor kış şartlarında yaşadıkları duyguyu yaşamak, onların bir günlük yiyeceklerini kendimize aş ettik.  Sizlere de onların bir günlük aşı olan kavrulmuş buğday ve şekersiz üzüm hoşafı ikram ediyoruz. Hiç olmazsa bugün dualarınızda Sarıkamış şehitlerini unutmayınız. Dedi. Tarih Kulübü başkanı Ufuk KİLCİ’nin ikramda bulunurken “şuan avucunuzdaki yağsız kavrulmuş buğdaylar ve yudumladığınız şekersiz üzüm hoşafı şehitlerimizin yokluk günlerindeki bir günlük aşları idi.” Şeklindeki cümlelerinde vatandaşların gözünden şehitlerimiz için dökülen gözyaşları tüm öğrencileri duygulandırdı.  Gülşehir Belediye başkan yardımcısı Onur ATAR; öğrencilere ithafen; yaptığınız bu açıklamalar, verdiğiniz emekler sizlerin varlığı, bu topraklar için şehit düşen askerlerimizi bu halis duygularla bizlere yaşattığınız şuan çok duygulandım. Hepinize Teşekkür ederiz. Sizler var olduğunuz süreci birlik ve beraberliğimiz güçlenerek artacaktır. Şehitlerimiz kutsal vatan toprağının bağrında rahat uyuyacaklardır. Dedi. Öğrencilerin Gülşehir Jandarma komutanlığını ziyareti ve  askerlerimize Sarıkamış olaylarını anlatıp aş ikramında bulunurken duygu dolu anlar yaşandı. Jandarma Komutanı Kıdemli Başçavuş Abdülkadir YAPRAK etkinlikten ve ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Okul Müdürü Nuh KORKMAZ; Önceki yıllarda Hırka dağının eteklerinde Gülşehir Meslek Yüksek Okulu ile ortak bir çalışma yaptıklarını, marşlar eşliğinde 5-6 km. bir yürüyüş, ardından açıklamalar yaparak, şehitlerimize dualar göndererek anıyorduk. Bu yıl geleneksel olarak 4.sünü gerçekleştirdiğimiz “Sarıkamış Şehitlerini Anlamak ve Yaşamak” etkinliğinde bir değişiklik yaparak Gülşehir’de yaşayan vatandaşları bu konuda bilinçlendirmek ve duyarlılık kazandırmak istediklerini belirtti. Bu yüzden Tarih kulübü öğrencilerinden gelen istek doğrultusunda, öğrencilerimize ve vatandaşlara yokluk günlerinin aşını ikram ettik. Dedi. Okul olarak bilimsel, kültürel etkinliklere sosyal sorumluluk projelerine büyük önem verdiklerini, öğrencilerinin duyarlı birer vatandaş olarak yetişmeleri için tüm gayreti büyük bir özveri ile yerine getirmeye çalıştıklarını söyleyerek bu dönem “Anadolu Tarih Okuyor, Gülümse Çocuk, Çağlar Üstü Lider Atatürk sempozyumu, Gönül Köprüsü” gibi bir çok projeye imza attıklarını ifade etti.

Öğrenciler siyah kurdela ile bağlayarak bir mektup haline getirdikleri “Beyaz Hüzün; Kardelen Çiçekleri” metnini vatandaşlara verdiler.

 BEYAZ HÜZÜN; KARDELEN ÇİÇEKLERİ

“Sarıkamış Şehitlerini Anlamak ve Yaşamak”

 

“Eş hele bir yerleri örten karı,

Ot değil onlar; dedenin saçları.”

 

Amacımız tarihi yargılamak değildir, aksine yaşananlardan ders çıkarmaktır. Bir takım politik ve siyasi bakış açılarıyla bir fikrin ya da ideolojinin tükenişi değil bilakis gelecek nesillere aktarabileceğimiz  inanç ve ülkü ile bütünleşmiş bir ruhun dirilişidir. 99.yıl önce topraktan önce kar’a gömülen yiğit Anadolu insanlarının hikayesidir; Yaşananlar.

 20.yy başlarında Osmanlı Devleti’nde Saray-padişah-ordu-münevver arasındaki anlaşmazlık devam ederken,  emperyalist devletler tarafından Osmanlı “hasta adam” olarak nitelendirilmekteydi.  Tedavisi mümkün kılınmayacak bir şekilde özellikle İngiltere tarafından tepsideki  bir hindiye benzetilmekteydi. Bu hindinin parçalarını nasıl paylaşırız hissi ve gayesi  içerisinde bulunuyorlardı.  Osmanlı devletinde padişah ve ıslahatçı devlet adamları,  devletin ömrünü uzatmak için ilaç ve serum tedavisi uygularken, emperyalistler  yatakta hasta yatan imparatorluğu çökertmek için yanlış tedaviler uygulatarak,  topraklarını ele geçirmek için bir takım planlar içerisinde bulunuyorlardı. Yeni ortaya koydukları şark planını uygulamaya koydular. İmparatorluk işgal ediliyor, ancak buna dur diyecek ne ordu var, ne yönetim var ne de bu kötü gidişatın nedenlerini araştıracak istişare edecek ehliyet sahibi kişiler bulunmaktaydı. İşte bu şartlar içerisinde Trablusgarp Savaşı yapılmış, Balkan Savaşı başlamış, Osmanlı Devleti  yedi cephede sömürgeci ülkelere karşı savaş yapmıştır. Bu savaşlar içerisinde bir trajedi olarak Sarıkamış Harekatı karşımıza çıkmaktadır. Enver Paşa, Sarıkamış Harekatını neden başlatmıştır? Enver Paşa’nın bir hedefi var:  Sarıkamış’a  taarruz edilecektir. Kardeşi Nuri Paşa Hazar Denizinin güneyinden, İran’dan, Türkistan’a Pamir Dağları’nın eteklerine ulaşacaktır.  Enver Paşa’da Sarıkamış’tan, Kafkaslardan Hazar Denizi’nin kuzeyinden Türkistan’a Pamir Dağları’nın eteklerine ulaşacaktır. Böylece  “Büyük Turan İmparatorluğu’nu” kuracaktır. Ancak plan ve gidişat hiç de Enver Paşa’nın istediği gibi olmadı. Çünkü bölgedeki Ermenilerle iş birliği yapan Ruslar ikmal yollarını ve devletin lojistik kaynaklarını ortadan kaldırınca,  Almanlardan gelecek kışlık elbiseler, botlar Karadeniz’in derin sularına Ruslar tarafından gömülünce, askerimiz -yemenden dönen askerimiz, Sina Çölü’nden dönen askerimiz- çarapsız, postalsız, elbisesiz, Sarıkamış’a hücum edecektir. Enver Paşa Genelkurmay Başkanı olarak emir vermiştir. “Sarıkamış alınacak.”  Sarıkamış Bölgesi’ni Ruslar 93 harbi (1877-1878 Rus Harbi) olarak belirttiğimiz savaştan  itibaren Erzurum, Kars, Batum  ve Sarıkamış’ı ele geçirmiştir. Türk’ün serhat şehri olan bu kutsal vatan toprakları alınmalı, Enver Paşa “yurt toprağı düşman istilası altında kalamaz” diyor. Yapılan hareket planına göre 9. Kolordu Sarıkamış dağlarının 10. Kolordu ise Allah-u Ekber dağlarını aşarak Rusları Sarıkamış’ta imha edecek Turan İmparatorluğunun kapısı açılacaktı. 22 Aralık 1914’te başlayan taarruz 19 Ocak 1915’te bir ay bile sürmeden ‘Beyaz Hüzün’le sonuçlanacaktır. Türk Milleti tarihte iki önemli  imtihandan geçmiştir; “Çöl ve Sarıkamış.” Çölde suyla, Sarıkamış’ta güneşle, imtihan edilmiştir. Sarıkamış’ta bir güneş ışıltısının hasretiyle, Sina’da bir su damlasının hasretiyle şehit oldular. Silahsız vurulan bu vatan şehitlerinin bizlerden tek bir isteği var: Fatiha.

Bu noktada size 10. Kolordu komutanı İrfanoğlu İsmail Efendi’nin bir anısını hatırlatmak istiyorum; “Harekatın ilk gecesinde yaylanın Kur’an sesi ile inlediğini çok iyi hatırlıyorum herkes ölmek üzere olduğunu biliyordu. Kan kaybından soğuktan öleceklerini biliyordu yani askerimiz henüz şehit olmamış yarı mevcudu Kur’an okuyordu. Mahşer gibi ne var ki gece yarısından sonra Kur’an sesleri kesildi.  Çünkü yaralıların hepsi öldü.  Son ordu şehit oldu. asker ölüyor, sadece Kur’an okunuyor. ağlamak yok, çünkü ağlamak demek bir ümit  beklemektir, bir ışık beklemektir. herkes öleceğini biliyor,  gece yarısından sonra ses kesildi, artık düzlükte karanlıkta yaralanmıştım soğuktan donabilirdim.  Aklıma geldi ki yaralıların arasına gireyim. Şehit olan bazı askerlerin kaputlarını üst üste giyerek sabahı buldum sonra sabah olunca benle birlikte bir kolordunun 10 kişi kaldığını anladık”

 Tarihimiz ihtişamlı zaferlerin yanında dramatik bu tip olaylarla da doludur.  On binlerce  yiğidimizi toprağa girmeden karlara gömdük. Bozkırın ortasında   tek kurşun atamadan sönen meşaleler… 2500 metre yükseklikte sarp ve engebeli arazide, askerlerimiz yürüyecekler ancak doğa izin vermiyor, buna rağmen;   4 ay boyunca karlarla kaplı arazide, Soğuk zemheri ya da ayaz diye adlandırılan, soğukta  -40 derecede,  1.5 metreyi bulan karda. Gündüz başlayan yürüyüşte terleyen askerlerin teri sırtlarında donuyor.  Çarıkları yumuşayan askerlerin, asker uyumaya başlayınca çarıkları gece donmaya başlıyordu. Mengene gibi ayaklarını sıkıyordu. İnsan üstü bir çaba sarf eden askerimizin ilerlemesi imkansız hale geliyordu. Askerin uyuması demek ölmesi demekti. Gece yarısı el ve ayakta başlayan donma uykuda askeri yakalıyordu.  Asker kurşunsuz ölüyordu. Şehit düşen Neferler baharda karların erimeye başlamasıyla Beyaz Hüzün’ün ortasında Kardelen Çiçekleri gibi açıyorlardı. İşte bu yüzden; “her kar yağışında yüreğim sızlar.”

Sarıkamış; Şehit ruhlarının manevileştirdiği kutsal vatan topraklarıdır!

Ey süslü kız, sırtında kalın, kışlık montu bulunan delikanlı, Sarıkamış sadece bir kayak merkezinin adı değildir. Sarıkamış;  Türk tarihinin kahramanlık destanının adıdır. Türk’ün Şehitkalesidir. Kara, buza, soğuğa  karşı bacılarımız, dedelerimiz, ninelerimiz Rus postalları altında ezilmesin, Ermeni zulmü altında yaşamasın diye kahramanca yapılmış  bir ölümün adıdır.             

Memleketin batısındaki Türk’ün geçilmez kalesi, sonkalesi Çanakkale’de  57. Alayda dalgalanan bayrağı ne kadar şanlı ise şehitkalesi Sarıkamış’ta Cıvıltepe’de Bayraktepe de dalgalanan bayrağımızda o kadar kutsal ve onurludur.

Sadece Türk’ün dayanabileceği buz kesen havaya rağmen yurdunu emperyalist sömürgeci mahlukatlardan kurtarmak için verilen bir mücadelede Türk’ün bile dayanamadığı,  destansı öyküdür; Sarıkamış.

“Bir hilal uğruna Yarab ne güneşler batıyor.” Dizesinde batan güneşe hasret kara gömülen yiğit Anadolu insanının adıdır; Sarıkamış.

Sarıkamış; Türk İnsanı’nın sarsılmaz imanın göstergesidir.

Ana ben ölmedim diyen Mehmetçiğin yüreğidir; Sarıkamış.

“ Sahipsiz kalan vatanın  batması haktır.

Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır!”  duygusunun yaşanmasıdır; Sarıkamış.

 Binlerce vatan evladının biz bu ülkeyi karşılıksız sevdik demesinin adıdır; Sarıkamış.

Allah-u Ekber dağlarında “Allah-u Ekber” sedası ile Mehmet’in ölüme yürüyüşüdür; Sarıkamış.

Yaşamaktansa üstünde bir gün istiklalsiz, yatarım altında ebediyen kefensiz diyen Mehmetlerin mezarıdır; Sarıkamış.

Bu ölüm: Ötüken’de Türkçe öten bülbülün, Tuna boylarında Türkçe koşan atın, Sarıkamış’ta Türk için çırpınan gönülün adıdır.

‘Hiç olmazsa bugün dualarınızda Sarıkamış Şehitlerini unutmayınız. Ruhları şad olsun.’

 

                                                                                  Tayfur URGENÇ

                                                                                                  Gülşehir Anadolu Lisesi

                                                                                       Tarih Yaşam ve izcilik Kulübü Dan.Öğrt.