NEVŞEHİR(MHA) Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Sağlık-Sen Nevşehir Şube Başkanı Turgay Çetin, geçtiğimiz günlerde Memur-Sen’e bağlı Sağlık-Sen Şube Başkanı Hakan Gündüzpolat’ın açıklamalarına yanıt verdi.

Çetin açıklamalarında, “Yaklaşan seçimler öncesinde ağa babalarını üzmek istemeyen bu nedenle de memuru masada unutarak 2 oturumda toplam 1050 talebi tartışıp(!), bütün konularda uzlaşma sağlayan(!) ve toplu sözleşme imzalayan malum sendikalar, toplu sözleşmede memura yaşattığı hezimetin suçunu diğer konfederasyonlara ve konuyu gündeme taşıyan basın organlarına yüklemeye çalışmaktadır. En iyi savunma saldırmaktır anlayışıyla hareket eden bu kimseler, yaşanan hezimeti pazarlamayı, çarpıtma ve iftira içerikli açıklamalarla sendikalarındaki kan kaybını gidermeyi amaçlamaktadır. Malum sendikalar, yandaşlığın kör ettiği gözlerine, hesap bilmezliğini de ekleyerek masada memura yaşattığı bozgunun yarattığı infial içerisinde, memurların toplu sözleşmede satıldığını deşifre eden bizleri, türlü yalanlarla karalamaya çalışmaktadırlar. Ancak ne denli uğraşırsa uğraşsınlar, çabaları ve bizlere attıkları iftiralar, yaşanan garabeti gizlemeye yetmeyecek, 2014 yılında tüm kamuoyu gerçekleri bizzat yaşayacaktır. Görünen köy kılavuz istemez; memurlarımız maaş zamlarını almışlar ve toplu sözleşmede nasıl bir hezimete imza atıldığını zaten görmüşlerdir. Maaşlar 2014 yılı boyunca bir daha artmayacaktır. Enflasyon kaç çıkarsa çıksın, enflasyon farkı da ödenmeyecektir. Maaşlara oransal zam yapılmadığı için aile yardımı, çocuk parası, özel hizmet tazminatı, harcırahlar, ikramiyeler gibi maaş katsayısına bağlı ödemeler de 2015 yılına kadar aynı kalacaktır. Bu gerçekleri dile getirmenin, yapılan toplu sözleşmeye karşı önyargılı olmakla ne ilgisi bulunmaktadır?. Bizim itirazımız maaşların taban aylığa yapılmasına değil, yapılan düşük zammadır. Bunu bile idrak etmekten uzak zihniyetin, milyonlarca memurun sorununa çözüm üretmesini beklemek de hayaldir. “Memur maaşlarına 2014 yılı için yapılan artış, %3+%3’ten bile daha düşüktür; 2015 yılı için ise hiçbir pazarlık yapılmadan Hükümetin teklifi kabul edilmiştir.” demek, taban aylığa zam yapılmasını istemiyoruz anlamına gelmemektedir. 2013 yılı enflasyonu %7,4’tür. Son bir ay içinde dolar %30 değer kazanmıştır. Gıda maddelerindeki artış ortalama %20 seviyesindedir. Buna karşın memurlara yapılan maaş artışı %6,8 ile %2 arasında değişmektedir. Bu gelişmelere, yaşanan siyasi istikrarsızlık da eklendiğinde 2014 yılı memurlarımız için ekonomik bir felaketle sonuçlanacaktır. Bizler bu gerçeği görür ve gerekli uyarıları yaparken, malum sendikalar başka bir dünyada mı yaşamaktadırlar ki, hala 123 TL’lik zammı savunmaktadırlar. Bizler bu gerçekleri dile getirmeyecek miyiz?. Her fırsatta yaptıklarının hesabını vermekten kaçıp, bizleri suçlamaya çalışanlara soruyoruz: Bu hesabın neresinde yanlış vardır ki, gerçekleri dile getiren bizleri ve basını suçluyorsunuz? Kozmik oda değil, MİT TIR’ı değil, devlet sırrı değil; siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz; altı da üstü de 123 TL olan zammın nesini savunuyorsunuz?. Bu kimselerin bir başka çarpıtma beyanı da yetkili olduğumuz dönemlerde, memurların taban aylığına bu güne kadar hiç bu oranda artış yapılmadığı yolundadır. Bu açıklama da gerçeği yansıtmamaktadır. Şöyle ki, 2014 yılında taban aylığına yapılacak brüt 175 TL’nin taban aylık katsayısına oransal yansıması %17’dir. Oysa 2002 yılındaki ilk toplu sözleşme görüşmelerinde Türkiye Kamu-Sen seçim öncesi olmasının da avantajını kullanmış ve 15 Ağustos 2002 itibarı ile 213.300 olan taban aylık katsayısının 15 Ağustos 2003’de 395.250’ye yükselmesini sağlamıştır. Başka bir ifade ile bundan tam 11 yıl önce taban aylığına 181,95 TL zam yaptırılmış ve bu artışın oransal yansıması da %85,3 olmuştur.

Bu yolla 15 Ağustos 2002’de 285,74 TL olan en düşük memur maaşı 15 Ağustos 2003’te 421,35 TL’ye yükselmiş yani Türkiye Kamu-Sen, en düşük memur maaşına net %47,5 zam almıştır. 2003 yılı enflasyonu %18,4 olarak gerçekleştiği için de o yıl en düşük memur maaşı reel olarak % 29,1 artmıştır. Bir tarafta ucu açık olmak üzere maaşların enflasyon karşısında %6-7 erimesine yol açacak bir sözleşmeyi savunanların, diğer taraftaki memur maaşlarının reel olarak %29 artmasını sağlayan bir mücadeleyi yok sayması ya da hiç bilmemesi, sendikacılık adına üzüntü vericidir. Bunlar, memurlarımıza yaşattıkları hayal kırıklığını gizlemek için 2006 yılında Türkiye Kamu-Sen yetkiliyken alınan denge tazminatını, 2008 yılında yine Türkiye Kamu-Sen yetkiliyken aldığımız ek ödemleri kendi hanelerine yazmaktan ve sendikal hırsızlık yapmaktan dahi çekinmemektedirler. Bizleri yetkili olduğumuz dönemde hiçbir kazanım elde edememekle suçlayanlar, en azından sendikacılığın bir gereği olarak, memurların özlük haklarındaki tarihi gelişmeleri takip etmek zorundadırlar.

Bizim yetkili olduğumuz dönemde; Memurlara ilave bir derece verilmesi, Disiplin cezalarının affı, Açıktan vekil olarak atanan imam hatiplerin asaleten atanmaları, Yaz Kuran kurslarında ders veren din görevlilerine ek ders ücreti verilmesi, Kamuya ait acil yardım (ambulans ve itfaiye vb.) araçlarının, KASKO sigortasına tabi tutulması, Disiplin cezası vermeye yetkili kurullarda memurun bağlı bulunduğu sendikanın temsilcisinin bulunması, Sağlık hizmeti yürüten icapçılara nöbet ücreti verilmesi, Memurların 0-6 yaş arasındaki çocuklarına çocuk yardımının bir kat fazlasıyla ödenmesi, KEY Hesaplarının tasfiyesi, Banka Promosyonlarından kamu çalışanlarına pay ödenmesi, 657 sayılı Kanunun 4/B maddesi ile 4924 sayılı Kanun kapsamında çalışan personele; o Kurumun hizmet gerekleri, aynı unvanlı pozisyon durumu ve ilgi personelin nitelikleri dikkate alınarak eş durumu nedeniyle yer değiştirme hakkı verilmesi, Askerlik dönüşü göreve başlayabilme ve en az 1 yıl çalışmış olmaları kaydıyla karşılıklı yer değiştirme hakkının verilmesi, hususunda düzenleme yapılması, İtfaiye personelinin tamamının genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmesi hususunda gerekli yasal değişikliklerin yapılması, Sağlık çalışanlarının 9 saat olarak belirlenen günlük çalışma sürelerinin 8 saate düşürülmesine yönelik yasal düzenleme yapılması, Uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunun açılması, Mazeret izin sürelerinin artırılması, Günlük 1,5 saat olan süt izninin günlük 3 saate çıkarılması, Sözleşmeli personel ile yapılan hizmet sözleşmelerinden damga vergisi kesintisi yapılması uygulamasına son verilmesi, Ayni olarak yapılan giyecek yardımlarının nakdi olarak yapılması, KİT’lerde I sayılı cetvele tabi personelin ek tazminat oranlarının %100’den %200’e çıkarılması,

4/C kapsamında çalışan geçici personelin çalışma sürelerinin 11 ay 28 gün olarak düzenlenmesi, 4/C’li personelden normal çalışma saatleri dışında fiilen çalışanlara da bu çalışmaları karşılığında ayda 50 saati geçmemek üzere fazla çalışma ücreti ödenmesi, Kamu görevlilerinin 2003 yılı kayıplarına istinaden kamu görevlilerine bir defaya mahsus olarak 160 TL ödenmesi, Mali haklar dışında elde ettiğimiz kazanımlardan yalnızca bir kaçıdır.

Gerçekler ortadayken ve hesap bu denli açıkken bu kimselerin yaptıklarının hesabını vermek yerine kendilerinden önce yetkili olanları karalamaya çalışması, bilindik, yavuz hırsız ev sahibini bastırır, yüzsüzlüğünden başka bir şey değildir.

Türkiye Kamu-Sen olarak hodri meydan diyoruz. Biz, istediğiniz yerde, istediğiniz saatte, istediğiniz kanalda, hezimetinizi gözler önüne sermeye hazırız; peki ya siz gerçeklerle yüzleşmeye hazır mısınız?.

Biliyoruz ki, malum konfederasyon gerçek dışı beyanlarla, doğruları gizleme, gerçekleri dile getirenleri sindirme ve tartışmayı konu dışına taşıma gayreti içindedir. Yüzleri dahi kızarmadan, toplu sözleşmenin tarihi başarı olduğunu iddia edenler, hiç olmazsa kendi hazırladıkları talep listesine baksalardı, toplu sözleşme için gündeme taşımayı vaat ettikleri 1050 konunun 1000 tanesini nerede unuttuklarını belki bulabilirlerdi. Bizler, kamu görevlilerimizin hak ve menfaatlerinin korunup geliştirilmesi için taşın altına elimizi koymaya her zaman varız. Bu doğrultuda toplu sözleşme sürecinde yapmayı planladığımız eylemlerimizle, pazarlıklara destek olmayı amaçlamış, bütün sendika ve konfederasyonları eylem birliği yapmaya davet etmiştik. Herkes gibi malum konfederasyonun yetkilileri de gayet iyi bilmektedir ki, Ağustos ayı sonuna kadar sürdürülecek pazarlıklarda memurlar adına daha fazla kazanıma imza atmak pek ala mümkündü. Bu toplu sözleşmede en az yüzde 5+5 zam almak işten bile değildi. Bu süreçte gerçekleştirilecek eylemler ve yaklaşan seçim elimizi daha da güçlendirecekti. Üstlerinden gelen emir, onların bu garabete imza atması için yetti de arttı bile. Malum konfederasyon memurların 2 yılını çalmıştır. Hesap ortadadır. Dövizdeki artış herkesin malumudur. Mutfakta yangın vardır. Ekmek, su, elektrik, meyve, sebze, ulaşım, giyim gibi zorunlu harcamalara gelen zamlar bellidir. 2014 yılında iki seçim yapılacaktır. Siyasi gidişat bir kaosu işaret etmektedir. Hal böyleyken, memurun elinde haklı gerekçeleri ve pazarlık gücü varken, 2 yıl boyunca memurların kaderinin belirleneceği toplu sözleşme görüşmelerinde Hükümetin teklifinin bile altında bir zamma imza atanlara, “memurun 2 yılını çaldınız” demeyeceğiz de ne diyeceğiz?. Hırsıza, “hırsız” demeyeceğiz de ne diyeceğiz?. Açıkça görülmektedir ki, hesap bilmeyen kasap ne satır bırakır ne masat misali, malum konfederasyon toplu sözleşme görüşmelerinde bütün hesapları alt üst etmiş, pazarlıkları eline yüzüne bulaştırmıştır. Sendikacılığı amaç edinmeyip de araç olarak kullananlar, kamu görevlilerimizin verdiği yetkiyi süistimal edip, yetki gücünü siyasi ranta tahvil etmişler, tercihlerini memurdan yana değil siyasi yandaşlıktan yana kullanmışlardır. Sendikacılık adına hiçbir artı değer üretmeyenler, asıl işlevlerini unutup memuru masada yüzüstü bırakanlar, güneşi balçıkla sıvamaya çalıştıkça, elleri daha çok pisliğe bulaşmakta, milyonlarca memur ve emeklinin ahı, her an biraz daha fazla kulaklarını çınlatmaktadır. Bu güruh bilmelidir ki, bu pazarlamacı zihniyet sendikacılık çöplüğündeki mümtaz yerini alıncaya kadar Türkiye Kamu-Sen, memuru masada unutanların ve arkadan hançerleyenlerin yakasını bırakmayacaktır” diye konuştu.