IV. ULUSAL İLKÖĞRETİM BÖLÜMLERİ ÖĞRENCİ KONGRESİ
IV. Ulusal İlköğretim Bölümleri öğrenci kongresi yeni adıyla Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi tarafından gizemli şehir Nevşehir'de gerçekleştirildi. Adına bakınca kimsenin dikkatini çekmeyecek bir kongreydi. Adındaki 'ulusal', 'ilköğretim', 'öğrenci' kelimeleri çok sıradan kalıyordu. Belki de isme bir iki yabancı kelime sıkıştırsak, önüne 'uluslararası' deyip yabancı bir misafir çağırsak çok daha dikkat çekici olabilirdi. Hatta kongre öncesinde bir arkadaşım 'sizin çocuk kongresi ne alemde' deyip dalga bile geçmişti. 
Geçen yıl Ahi Evran Üniversitesinde kısmen katılıp kongreyi Nevşehir'e istediğimizde, öğrenci kongresini çok gözlemleme fırsatımız olmamıştı. Açılışa katılmış, bir oturumu izlemiş, o oturumda da kongre düzenleme kurulundaki hocaların öğrencilerine denk gelmiştik. Sonrasında ne gibi sunumlar oldu, sosyal program nasıl gerçekleşti görmeyince kongre tanımımız da bir körün fil tanımına benzemişti. 
Farklı bilim alanlarınca düzenlenen onlarca (abartı yok) sempozyum, kongre, çalıştay, konferans gibi etkinliklere katılmama rağmen bir organizasyonda katılımcıların ve organize komitesinde yer alanların bu kadar pozitif ve güler yüzlü olduğunu ilk defa görmenin heyecanını yaşadım. 
Bu kongreyle birlikte son yıllarda Türkiye'nin bilim tarihindeki en önemli gelişmelerinden birisinin öğrenci kongreleri olduğunu söylemek zor olmasa gerek. Bu kongrelerde bildiri sunan, sunulan bildiriyi bilimsel bir dergide yayımlatan öğrencilerin, daha sonraki öğrenim yaşamlarında doğru yönlendirilebilirlerse Türkiye'nin düşünen beyinleri olmaları hiç de zor değildir. Farklı üniversitelerden gelerek bu kongrede bizlerle olan lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin ülkemizin aydınlık geleceği açısından çok önemli olduğunu düşünmekteyim. 
Türkiye'de bilgiye ulaşma, bilgiyle tanışma ve bilimsel düşünebilme yaşının -eğer şanslıysanız- yaklaşık 35 ila 40'lı yaşlar olduğu bilinen bir gerçektir. Bu yaşlardan sonra da öğrenme ve analitik düşünme hızı giderek ve hızlanarak yavaşlamaya başlamaktadır. Bu tür kongrelerle öğrencilerin 20'li, 25'li yaşlarda bilimle tanışmaları, bilimsel bakış açısı kazanmaya çalışmaları son derece önemlidir. 
Kongrenin güzel yönlerinden biri de kongrede bildiri sunan gencecik bilim insanlarının büyük hocaların gölgelerinden ve ağır eleştirilerinden uzakta bir etkinliğin içinde olmalarıydı. Şahit olunan her bilimsel toplantıda alanın en büyük hocaları, çalışma alanının en önemli bilim alanı ve kendisinin de o alanın en önemli otoritesi havasında gelip, katılımcılar da 'aman saygıda kusur etmeyelim' anlayışıyla etrafında el pençe divan dururken, öğrenci kongresinde bu tanıdık görüntüler hiç yaşanmadı. Eleştiriler yapıcıydı, uyarılar güler yüzle yapıldı, oturum bittiğinde kimse kimseye 'ben seni elbet bir jüride, bir oturumda denk getiririm' tarzında bakış fırlatmadı ya da arkasından konuşmadı. Hatta geçmiş yaşantılara yönelik kin ve nefrete de rastlanmadı hiç. Bildirisini sunmaya çıkan herkesin tek bir endişesi vardı: 'Üniversitemi ve beni bu çalışmayı yapmaya yönlendiren hocamı en iyi şekilde temsil etmeliyim, kongreden de bilimsel anlamda olabildiğince faydalanmalıyım.'
En dikkat çekici husus ise henüz lisans ikinci sınıfta okuyan, üniversiteye başlayalı henüz bir yıl geçmiş, herhangi bir bilimsel araştırma yöntemleri, istatistik vs. ders almadan hazırladığı bildiriyi yılların bilim insanı ustalığında ve cesaretinde sunan öğrencilerdi.  
Sonuç olarak eğer Türkiye'de bilimin gelişmesi ve bilimsel bakış açısının yaygınlaşması gibi bir derdimiz varsa bu tür kongrelerin sayısının arttırılması ve verilen desteğin de geliştirilmesi gerekmektedir. Burada asıl önemli görev hocalara düşmektedir ki, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerini bu tür kongrelere yönlendiren, hatta onlarla bu tür çalışmalara katılıp heyecanlarına ortak olan, cesaretlendiren hocalar gerçekten de büyük hoca olarak tarihteki yerlerini alacaklardır. 
Değerli hocalarım;
Yaptığınız iş büyük olabilir ancak gelecekte bu büyük işleri bu gençler yapacaklardır. İyi öğrenci yetiştirmenin yolu örnek olmaktan geçmektedir. Geleceğe dair olumsuz cümleler kuranlara dikkat edersek genelde gençlere iyi örnek olup onları iyi yetiştirmeyenler olduğunu görebiliriz.
Daha önemli görev ise üniversitelere düşüyor: Adında 'uluslararası' olan ve yabancı dilden birkaç kelimeyle ifade edilen, bildiri sunum dili İngilizce olan, ya da popüler konular üzerine hazırlanan sempozyum ve kongreler de elbette önemlidir ama geleceğin bilim insanlarının ilk defa bir organizasyonda yer aldığı, ilk defa kürsüye çıkıp özene bezene hazırladığı bir bildiriyi bacakları titreyerek sunacağı ve sunum bittiğinde sevinçten göz yaşı döküp, hemen telefona sarılıp, hocasını, dekanını, anne-babasını arayacağı öğrenci sempozyumları da o kadar önemlidir. 
 
Açılış konuşmasını yaparken öğrencilerden daha heyecanlıydım. 

 
Ancak dekan yardımcımız güzel insan Özden hoca benim ve katılımcıların heyecanını yatıştırdı. 

 
Katılımcı hocalar adına konuşmayı büyük hocam İhsan Bulut yaptı. 

 
Oturum aralarında pasta börek ikramımız sınırsızdı. 

 
Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesinden 2. Sınıf öğrencisi Abdülhadi Bilir, yıllardır sunum yapıyor gibi rahat ve konusuna hakimdi. 

 
Sunumlar kalabalık salonlarda yapılırken, otelin ve salonların konforu gözden kaçmadı.

 
Katılım belgelerinin verilmesinden sonra dekanım Tahsin Aktaş, arkadaşlarım Tahiroğlu, Alper ve öğrencilerimiz Selin ile Güneş
 
Deneysel çalışmalar da vardı
 
Tahiroğlu "Bu oturum başkanlığını kim başıma dert etti" der gibiydi.
 
Akşam yemeği bir ortaçağ yeraltı şehrinde yenildi ve...
 
Türk sanat müziği eşliğinde eğlenildi
 
İkinci gün sabah erkenden balona da binildi

 
Ve Barış balonu yakaladı 
 
İkinci gün kalan katılımcılarla hatıra fotoğrafı çekildik. 
 
Kapadokya'da da bir tur attık.