Niğde Üniversitesi’nde Yüksek Lisans yapan Durmuş Erhan Yıldız, yüksek lisans tezini Bor İlçesi üzerine yaptı. Hazırladığı tez Üniversite Komisyonunca da kabul edildi. Durmuş Erhan Yıldız, bu güne kadar Bor üzerine hazırlanmış en büyük ve en başarılı bir araştırmaya imza atmış oldu. 
 
Bor İlçesi’nin Tarihi Sosyo Kültürel ve Ekonomik Yapısı hakkında hazırlanmış araştırma için Durmuş Erhan Yıldız’a teşekkür ediyoruz. Araştırma da Bor hakkında ilginç bir çok konu var. 
 
Bunlardan birisi de dün itibari ile Niğde Cumhuriyet Meydanından heykeli kaldırılan Seyit Onbaşı ve  Niğdeli Ali isimli Çanakkale kahramanları.
 
Durmuş Erhan Yıldız tezini hazırlarken Niğdeli Ali hakkında  bu güne kadar yanlış bilinen bir olayı da ortaya çıkardı.
 
TAHSİN ÖZTÜRK,  “NİĞDELİ ALİ BENİM BABAM DEDİ” ÖDÜLLER VERİLDİ, HATIRALARI YAYINLANDI.
 
2005 yılında Bor İlçesi Postallı Köyünden Tahsin Öztürk, “ Niğdeli Ali benim babamdır, Çanakkale’de Seyit Onbaşı ile beraber omuz omuza çarpışan benim babamdır” iddiasında bulunmuş  tarihe damga vuran bu şahsın hatırası için bir şeyler yapmak adına Niğde Valiliği, Niğde Belediye Başkanlığı bazı sivil toplum kuruluşları ödüllendirmişti.
 
Niğdeli Ali’nin babası olduğunu söyleyen Tahsin Öztürk,  babası hakkında bildiklerini,  anıları, hissettiklerini sevinç ve gururla anlatmış ve bu konular sitemiz dahil Niğde Yerel Basını ve Ulusal Basında, çeşitli dergilerde  geniş geniş yer almıştı. Niğdeliler tarafından da kabul görmüştü.
 
Bu yayınların ardından Bor İlçesi Kürkçü köyünden  Kenan Uğur imzası ile 12/11/2012 tarihli Niğde Valiliği’ne bir dilekçe verildi.
 
BU SEFER KENAN UĞUR VALİLİĞE BAŞVURDU VE “ NİĞDELİ ALİ BENİM BABAM” DEDİ
 
Dilekçede  Kenan Uğur “ Çanakkale Savaşında Mecidiye Bataryasında Seyit Çavuş ile birlikte kahramanca savaşan Niğdeli Ali benim babamdır. Ancak Niğde Belediyesince Dört Mevsim Niğde adlı derginin ikinci sayısındaki Hayrullah Eraslan ‘ın Tahsin Öztürk’le konuştuğu söyleşide adı geçen Ali’nin babam olan Niğdeli Ali ile ilişkisi bulunmamaktadır.
 
Bu konuda İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce ilgili kurumlardan elde edilen belgeler çerçevesinde Çanakkale Savaşında Seyit Onbaşı ile birlikte savaşa katılan ve gazi olan Niğdeli Ali Çavuşun (Çolak Ali) babam olduğuna dair gerekli düzeltmenin yapılmasını arz ederim.”diyordu.
 
Yukarıdaki  Niğde Valiliğine yazılmış olan dilekçede Kenan Uğur’un Niğdeli Ali’nin oğlu olduğunu iddia ediyor ve durumun düzeltilmesini istiyordu.
 
BU KONUDA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRÜLÜĞÜ NİĞDE ÜNİVERSİTESİ KOMİSYON KURDU
 
 Bu konuda İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Komisyon kurulmuş ve rapor hazırlamış.  Niğde Üniversitesi Rektörlüğü Tarih Bölümü Başkanlığı tarafından oluşturulan  komisyon, Niğde Valiliği’nin; Niğde İl Kültür Müdürlüğü’nden, Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğü’nden, Ulukışla Askerlik Şubesi Başkanlığı’ndan, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Başkanlığı’ndan, Niğde Nüfus İl Müdürlüğü’nden, Niğde Tapu ve Kadastro İl Müdürlüğü’nden istemiş olduğu belgeler ile Niğdeli Ali’nin babası olduğunu iddia eden Kenan Uğur, oğlu Ali Uğur ve kız kardeşi Hatice Erdem’in anlattıkları ışığında çalışmalar yapıp sonucu bir rapor haline getirmişler.
 
KOMİSYON ORTAK KANAATİ  NASIL?
 
 Kenan Uğur’un Niğde Valiliğine verdiği dilekçe sonucunda  yapılan araştırmalar neticesinde Niğde Üniversitesi tarafından oluşturulan komisyon üyelerinin eldeki belgeler ve Kenan Uğur’un  babasına ait olduğunu söyleyerek göstermiş olduğu kendisinde bulunan aile resimlerindeki Ali Uğur’un, Harp Mecmuası adlı derginin ikinci sayısında yer alan resimde görülen Niğdeli Ali’ye büyük benzerlik göstermesi sonucunda oluşan ortak kanaati “Kenan UĞUR’un babası Köseoğullarından Mehmet oğlu Ali’nin Seyit Çavuş ile birlikte savaşan kişi olması ihtimali daha yüksek olarak görülmektedir”şeklinde.
 
Niğdeli Ali’nin Babası olduğunu iddia eden ve böyle bilinip kayıtlara geçen Bor Postallı Köyünden Tahsin Öztürk 2010 yılında vefat etti.  
 
Şimdi ise Niğdeli Ali’nin abası olduğunu iddia eden ve araştırmalar sonucunda kabul gören  Kenan Uğur “ Ne benim ne de bir başka yakınımızın bu durumdan bir fayda sağlamak gibi bir amacı yok. Maddi hiçbir beklentimiz yok. Sadece gerçek ortaya çıksın istiyoruz. Babamın en büyük arzusu Kürkçü köyünün Postallı ve İmrahor girişlerine “Bu köy Niğdeli Ali’nin köyüdür” yazılı bir tabelanın yetkililerce yaptırılıp konulmasıdır.”diyor.
 
Meğer, konferans veren, rapörtajlar yapılan, ödüller verilen, makaleler yazılan... Bilinenin aksine Niğdeli Ali'nin oğlu Bor Postallı Köyünden Tahsin Öztürk değil, Bor Kürkçü Köyünden Kenan Uğur'un babası imiş...

BU İLGİNÇ DURUMU DURMUŞ ERHAN YILDIZ YÜKSEK LİSANS TEZİNDE DAHA GENİŞ AYRINTISI İLE YER VERMİŞ 
***
 
Bu konuyu Durmuş Erhan Yıldız’ın tezinde yer aldığı şekilde kendi ağzından dinleyelim. 
 
Peki kimdir bu kahramanlar? Seyit Onbaşı’nın kim olduğu bilinmektedir ancak, Niğdeli Ali’nin kim olduğunu bilen var mı? 
 
 
Maalesef Niğdeli Ali diye bilinen, Seyit Onbaşının silah arkadaşı olan kahramanımızın kim olduğunu yakın tarihimize kadar araştıran ve soran olmamıştır. Bundan birkaç yıl öncesine kadar “Niğdeli Ali benim babamdır. Çanakkale’de Seyit Onbaşı ile beraber omuz omuza çarpışan benim babamdır” diyen birisi ortaya çıkmasa idi herhalde Niğdeli Ali’nin kimliği merak edilmeyecek ve araştırmalar yapılmayacaktı.
 
2005 yılında Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Postallı köyünden olan Tahsin Öztürk, babası olan Ali Öztürk’ün Çanakkale’de savaştığı ve Niğdeli Ali olarak bilinen kişinin babası olduğu iddiasında bulunmuştu. Bu iddia Niğde de ve hatta ülkede ses getirmişti. Niğdeli Ali’nin kim olduğunun bulunmasının vermiş olduğu sevinç ve tarihe damgasını vuran bir şahsın hatırasına bir şeyler yapılmak istenmesi adına Tahsin Öztürk’ün babası ile ilgili anlattıkları, hatıraları ve hissettikleri gerek yerel basında gerek ülkenin önde gelen gazete ve dergilerinde ses getirmişti. Pek çok internet adresi “Niğdeli Ali’nin Garip Hikâyesi” isimli yazıya yer vermiş ve Çanakkale şehitlerini bu vesile ile anmıştı. Tahsin Öztürk valilik, belediye ve sivil toplum kuruluşlarınca ödüllendirilmiş konferanslarda konuşmacı olarak katılmıştır.
 
Niğdeli Ali’nin babası olduğunu söyleyen Tahsin Öztürk haklı bir sevinç ve gururla babası hakkında tüm bildiklerini anlatmıştır. Bu anlatılanlar gerek devlet birimlerince gerek se Niğdelilerce kabul görmüştür. Böyle bir durumda bilimsel bir araştırma yapmak ve kesin bir sonuca ulaşmak yerine anlatılanlar ışığında Niğdeli Ali’nin artık kim olduğunun bulunduğuna olan inanç, 12/11/2012 yılında valilik makamına verilen bir dilekçe ile sorgulanmaya başlamıştır.
 
Bu dilekçenin içeriği şöyledir:
“ Çanakkale Savaşında Mecidiye Bataryasında Seyit Çavuş ile birlikte kahramanca savaşan Niğdeli Ali benim babamdır. Ancak Niğde Belediyesince Dört Mevsim Niğde adlı derginin ikinci sayısındaki Hayrullah Eraslan ‘ın Tahsin Öztürk’le konuştuğu söyleşide adı geçen Ali’nin babam olan Niğdeli Ali ile ilişkisi bulunmamaktadır.
 
Bu konuda İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce ilgili kurumlardan elde edilen belgeler çerçevesinde Çanakkale Savaşında Seyit Onbaşı ile birlikte savaşa katılan ve gazi olan Niğdeli Ali Çavuşun (Çolak Ali) babam olduğuna dair gerekli düzeltmenin yapılmasını arz ederim.
12/11/2012
Kenan UĞUR”
 
Yukarıdaki Niğde Valiliğine yazılmış olan dilekçede Kenan Uğur’un Niğdeli Ali’nin oğlu olduğuna dair iddialarına yer verilmiştir. Tezimi hazırlarken Niğdeli Ali adına bir bölüm oluşturma çalışmalarım neticesinde ortaya çıkan bu durum beni bir hayli şaşırttı. Tahsin Öztürk Niğdeli Ali’nin Postallı köyünden olduğunu iddia ediyordu. Bu köy Bor’un bir köyü olduğu için tezimin konusu olması nedeniyle araştırmaya başlamıştım. Kenan Uğur ise Niğdeli Ali’nin kendi babası olduğunu söylemesi üzerine bu iddianın hangi köyden olduğu konusunda derhal araştırma yaptım. Ve karşıma Bor’un diğer köyü olan Kürkçü köyü çıktı. Demek ki her iki iddiadaki köyler tezimin konusu gereği benim araştırma alanıma girmektedir.
 
İddia sahiplerinden Tahsin Öztürk’ün 2010 yılında vefat ettiğini öğrenmem üzerine diğer bir iddia sahibine yani Kenan Uğur’a ulaşma gayretlerim oldu.
 
Niğde Üniversitesi Öğretim üyelerinden Yard. Doç. Dr. Salih Özkan hocamızdan kendisinin bulunduğu bir komisyonca konunun daha önceden araştırılmış olduğu ve bir raporla bu konunun değerlendirildiğini öğrenmem üzerine, Niğde İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünde bulunan komisyon raporuna ulaştım. Turizm Müdürlüğü müdür ve müdür yardımcılarının yardımları neticesinde ulaştığım raporlar bu konunun ne denli ayrıntılı bir şekilde araştırıldığını göstermektedir.
 
Niğde Üniversitesi Rektörlüğü Tarih Bölümü Başkanlığı tarafından oluşturulan bu komisyon, Niğde Valiliği’nin; Niğde İl Kültür Müdürlüğü’nden, Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğü’nden, Ulukışla Askerlik Şubesi Başkanlığı’ndan, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Başkanlığı’ndan, Niğde Nüfus İl Müdürlüğü’nden, Niğde Tapu ve Kadastro İl Müdürlüğü’nden istemiş olduğu belgeler ile Niğdeli Ali’nin babası olduğunu iddia eden Kenan Uğur, oğlu Ali Uğur ve kız kardeşi Hatice Erdem’in anlattıkları ışığında çalışmalar yapıp sonucu bir rapor haline getirmiştir.
 
İl Kültür Müdürlüğünün raporunu inceledikten sonra, 3 Mayıs 2013 günü Niğdeli Ali benim babamdır diyen Kenan amcayı Selçuk Mahallesindeki evlerinde ziyaret edip bu meselenin iç yüzünü bir de ondan dinlemek istedim. Beni evlerinde misafirperver bir şekilde karşılayan Kenan amca ve oğlu Ali Uğur’dan bu konu hakkında bilgiler edindim. Kenan amca vermiş olduğu dilekçelerin ve yapmış olduğu mücadelenin karşılığını alamadığını belirtip üzgün olduğunu söylüyor, babasından bahsediyor ve ekliyor:
 
“ Babam 1892 yılında Ulukışla’nın Mirahor Köyünde doğmuş. Dedemin adı Mehmet nenemin adı da Hatice’dir. Soyadı kanunu gelmezden önce bize Köseoğulları denilirmiş. Babam öksüz büyümüş. Fakir biriymiş. Babasının dayısı O’nu Kürkçü köyünden Hacı Mehmet ve Elife’nin kızı olan annem Ayşe ile evlendirmiş. Babam evlendikten sonra Kürkçü köyüne yerleşmiş. Annemin babası babama buradan tarlalar vermiş. Biz beş kardeşiz. 3 abim ve bir de ablam var.
Bizim köydeki tarlalarımızdan ayrı, Gökbez ve Başmakçı köylerinde de tarlalarımız ve bağlarımız var. Buralar babama devlet tarafından Çanakkale’de gösterdiği üstün hizmetler nedeniyle verildi. Ablam Hatice Erdem’e bağlanan aylık babama yine aynı sebepten bağlanan gazilik maaşıdır.
Benim babam herkes tarafından “Çolak Ali” olarak bilinmektedir. Çünkü babam Çanakkale harpleri sırasında sağ elinin işaret ve orta parmaklarını kaybetmiş ve bu nedenle de kendisine artık Çolak Ali denir olmuştu. Bu olaydan daha önce babam, Çanakkale savaşları sırasında ayağına mermiler isabet ettiği için yaklaşık bir yıl kadar askeri hastanede yatmış ve iyileşince de tekrar cepheye döndüğünden bahsederdi. Bu nedenle de topallıyordu. Ayağındaki mermileri çıkaramamışlar bu nedenle ölene kadar ayağındaki bu mermilerle yaşadı. Babam evimize misafirliğe gelenlere Çanakkale savaşlarından sürekli bahsederdi. Fakat biz kapı eşiğinden dinlerdik babamı. O zamanlar küçük olduğumuzdan misafirlerin yanında oturamazdık. Babam bize hatıralarını anlatmazdı. Başkalarına anlattıklarını gizli bir şekilde hayran hayran dinlerdik. Seyit Onbaşı’dan bahsettiğini hatırlamıyorum. Babamı tanıyanlar da Çanakkale savaşlarından sürekli bahsettiğini bilirler. Civar köylerdeki herkes babamın Çanakkale gazisi olduğunu bilir.
Daha önce Postallı köyünden olan ve Niğdeli Ali olarak belirtilen kişinin aslında Çanakkale’de savaştığını kimse bilmez. Zaten köylülerde 5-6 sene öncesine kadar belirtilen kişinin Niğdeli Ali olabileceğini hiç düşünmemişler. Tahsin Öztürk ve babası Ali Öztürk’ü ben de tanırım. Bunlara eskiden Bakkalbaşıoğulları denilirdi. Daha önce ben Ali amcanın Çanakkale’de savaştığını duymamıştım. Bence bu konuda bir yanlışlık var. Oysaki benim babamın Çanakkale’de savaştığını, el parmaklarını orada yitirdiğini ve babama verilen tarla ve bağların devlet tarafından gazilik ödülü olarak verildiğini herkes bilir.”
 
Kenan amcanın anlattıklarını duyunca rapordaki belgeleri kontrol ettim. Ulukışla Askerlik Şubesi Başkanlığı’nın 5603 numaralı ihtiyat ve müstahfaz defterlerinden kaydı çıkarılan “Künye Kayıt Belgesi”nde aynen şu ifadeler bulunmaktadır:
 
“Piyade, Alay 14, Tabur 3 Neferi iken Çanakkale Dar’ül Harbinde mercuh (yaralanmak) olarak Zeytinburnu Hastanesi Heyet-i Sıhhiyesinin 05 Kanun-ı Sani 1331 tarih ve (200) numaralı raporuyla altıncı dereceden takaüden (emekli, gazi) ihraç edildiği muamelat-ı zatiye müdüriyetinin 04 Eylül 1332 tarih ve 1/195 numaralı tahriratıyla bildirilmiştir.” Bu belgeden Kenan amcanın söylediklerinin doğru olduğu anlaşılmaktadır. Kenan amcayla beraber gittiğim Kürkçü köyünde köylülerle yaptığım konuşmalarda Ali Uğur için Çolak Ali demeleri ve Ali Uğur’u soy ismiyle değil lakabıyla hatırlamaları ilgimi çekti. Araştırmacı yazar İdris Yavuz’un da daha önce bu konu hakkında yapmış olduğu araştırmayı incelediğimde, İmrahor ve Başmakçı köylerinde de Ali Uğur’u Çolak Ali olarak tanıdıklarını ve Çanakkale’de savaştığını bildiklerinden bahsettiklerini gözlemlemiştim.Niğde Tapu ve Kadastro İl Müdürlüğü’nden alınan zabıt defterlerine göre Ali Uğur’un askerdeyken yapmış olduğu üstün başarılardan dolayı kendisine ödül olarak verilen yerler gösterilmektedir. Bu kayıtlara göre Bor ilçesinin Gökbez köyünde 1 tarla ve 1 bağ, Ulukışla ilçesinin Başmakçı köyünde ise 3 tarla gösterilmektedir.
Emekli sandığından alınan 1976 yılına ait belgede 7 Nisan 1960 yılında vefat eden Ali Uğur’un kızı Hatice Erdem’e bağlanan aylık hakkında bilgiler bulunmaktadır. Buna göre, 1971 yılında 183 Lira 33 Kuruş ile başlayan aylığın Milli Savunma Bakanlığında Er rütbeli Ali Uğur’un ölümü nedeniyle bağlandığı belirtilmektedir. Bu aylık halen devam etmektedir.
 
 
Kenan amcanın bahsettiği bir diğer konu da, bundan birkaç sene öncesine kadar bir söyleşi sonucu ortaya çıkan Tahsin Öztürk’ün anlattıklarıdır. Bu söyleşiye göre Postallı köyünden olan Ali Öztürk, Çanakkale’de Mecidiye bataryasında Seyit Onbaşı ile beraber savaşan Niğdeli Ali’dir. Oysaki elimde bulunan Ulukışla Askerlik Şubesi Başkanlığının 5628 numaralı kütük/künye defterinden kaydı çıkarılan künye kayıt belgesine göre, adı geçen Bakkalbaşıoğullarından Hasan oğlu Ali’nin Konya Jandarma Alayı 2. Taburda müstahkem olduğu, beş mah (ay) firari olduğunun sevkinin 13 Haziran 1339 tarihinde Konya imalathanelerine yapıldığı, en sonunda Adana Seyyar Jandarma Taburu Seyyar Bölüğü’nden 26 Nisan 1339 tarih ve 181 numaralı mazbata ile terhis edildiği açıkça belirtilmiştir. Bu bilgi Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğü’nün 28 Eylül 2012 tarih ve 7940-4753-12 sayılı Niğdeli Ali konulu yazısında da geçmektedir. Yani Bakkalbaşıoğullarından Hasan oğlu Ali’nin Çanakkale Cephesi’nde savaştığına dair mevcut bilgiler bu iddiayı desteklememektedir. Niğde Üniversitesinin oluşturmuş olduğu komisyonda bulunan Tarih Bölümü Başkanı Yard. Doç. Dr. İbrahim Erdoğdu bu durumu şu şekilde ifade etmektedir;
 
“Tahsin Öztürk’ün babasının anılarından yola çıkarak kaleme alınan ve çeşitli yayın organları tarafından basılan söyleşide sarfedilen cümleler, Çanakkale Destanının o günün şartlarında psikolojik olarak kendisini o kahramanlarla eş tutmak istemesi sonucunda kendiliğinden yayılan bir gelenek olsa gerektir. Bu gün Anadolu’nun pek çok köyünde Milli Mücadele yıllarını yaşamış ve elinde silahla cepheye gitmiş her yaşlı, Çanakkale Savaşlarına toplum psikolojisinden dolayı gayri ihtiyari atıfta bulunmakta, o kahramanlarla kendisini özdeşleştirmek istemektedir ve bu gayet doğal bir durumdur. Zira Tahsin Öztürk’ün anlatımındaki çok sayıdaki menkıbevi unsurlar, o günün kahramanlarına olan hayranlığın Çanakkale Cephesin’ne gitse de gitmese de her Türk neferinin gönlünde uyandırdığı heyecanın bir yansıması olarak telakki edilebilir. Ancak elde edilecek yeni ve daha sağlam deliller (yazılı arşiv), bu konuda ki şüphelerin giderilmesine yardımcı olacaktır.”
 
Kenan amcanın Valilik Makamına vermiş olduğu dilekçe sonucunda yapılan araştırmalar neticesinde Niğde Üniversitesi tarafından oluşturulan komisyon üyelerinin eldeki belgeler ve Kenan amcanın babasına ait olduğunu söyleyerek göstermiş olduğu kendisinde bulunan aile resimlerindeki Ali Uğur’un, Harp Mecmuası adlı derginin ikinci sayısında yer alan resimde görülen Niğdeli Ali’ye büyük benzerlik göstermesi sonucunda oluşan ortak kanaati “Kenan UĞUR’un babası Köseoğullarından Mehmet oğlu Ali’nin Seyit Çavuş ile birlikte savaşan kişi olması ihtimali daha yüksek olarak görülmektedir”şeklindedir.
 
Yapmış olduğum incelemeler, görüşmeler ve araştırmalar sonucu bana göre de Niğdeli Ali olarak bilinen kişi Kürkçü köyü nüfusuna kayıtlı bulunan Ali Uğur’dur. Ancak Çanakkale Cephesi Mecidiye Bataryası nefer listesine ulaşılamadığı için kesin olarak bu sonuca varmakta yanlış olabilir. Elde bulunan yazılı belgeler ışığında bu sonuca varıldığını bilmekte fayda var.
 
Kenan amcanın oğlu Ali Uğur; “3 yıl bu işin peşinden gittim. Gerçek ortaya çıksın diye uğraştım. Gerekli belgelere ulaşmak kolay olmadı. Hak ettiğimizi düşündüğüm ilgi babama ve bana gösterilmedi. Sadece söylentilerden ibaret olmasına rağmen, başkalarının Niğdeli Ali’ye sahip çıkmak istemelerini derhal kabullenip övgüler yağdırıp ödüller veren Niğde Belediyesi yetkilileri bana ve babama kulak asmadılar. Oysaki gerçek belge ve evraklarla iddiamızı savunduk.
 
Zannediyorum ki yapmış oldukları hatanın farkına varmaları üzerine bu durumu kabullenmek istemediler. Ve yapılan araştırmalar yeterince ses getirmedi. Ne babamın, ne benim ne de bir başka yakınımızın bu durumdan bir fayda sağlamak gibi bir amacı yok. Maddi hiçbir beklentimiz yok. Sadece gerçek ortaya çıksın istiyoruz. Babamın en büyük arzusu Kürkçü köyünün Postallı ve İmrahor girişlerine “Bu köy Niğdeli Ali’nin köyüdür” yazılı bir tabelanın yetkililerce yaptırılıp konulmasıdır. Bununla alakalı olarak hem kendimiz hem de Kürkçü köyü muhtarımız İl Kültür Turizm Müdürlüğüne birer dilekçe vererek başvuruda bulunduk. Ama bir sonuç alamadık.”
 
Çanakkale Savaşlarında büyük kahramanlıklar gösteren pek çok ismi bilinmeyen bu toprağa düşmüş veya gazi olmuş ecdadımız bulunmaktadır. Amacımız en azından varlığından haberdar olduğumuz kahramanlarımızdan birisi olan Niğdeli Ali’nin kim olduğunun bilinmesine katkı sağlamak ve hatırasına saygıda bulunmak için adına yapılacak olan etkinliklerde ve anmalarda gösterilecek bir kabrinin bulunduğuna olan inancımızı öncelikle tüm Niğdelilerle ve tüm milletimizle paylaşmaktır.