NEVŞEHİR(MHA) Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve ilimiz genelindeki tüm camilerde Cuma namazı esnasında halka okunan hutbede merhamet iksirini yudumlayabilmek konusu işlendi.


Hutbede; “Bu hafta hicri takvime göre 1437 yılının ilk ayı olan Muharrem’i yaşamaya başladık. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in ifadesiyle “hürmete layık bir aya” ve yeni bir yıla girdik. Muharrem, bir taraftan yenilenmeyi, umut ve azimle yola revan olmayı hatırlatır. Bir taraftan da Kerbelâ’nın derin acısını ve bu acıdan payımıza düşen ibreti anımsatır. Kerbelâ, Peygamberimiz (s.a.s)’in ciğerparesi, reyhan kokulu torunu, cennet gençlerinin efendisi Hz. Hüseyin’in,çoğu ehl-i beytten olan yetmişten fazla mümin ile birlikte şehit edildiği yerdir. 
Geçmişten günümüze yaşanan ve yüreklerimizi dağlayan bu tür elim hadiselerin temelinde, insanın merhametsizliğinin, insaf ve vicdan yoksunluğunun yattığını görürüz. Nitekim bu insaf ve merhamet yoksunluğunun, insanı ne kadar zalim ve gaddar hale getirebileceğine geçtiğimiz günlerde Ankara’da bir kez daha üzüntüyle şahit olduk. Onlarca vatandaşımızın hayatına kasteden menfur terör saldırısı hepimizi derinden yaraladı. Bu tür menfur saldırılar karşısında dün olduğu gibi bugün de metin bir duruş sergileyerek ve kardeşlik beyanımızı tekrarlayarak gevşemeyecek ve dağılmayacağız. Aksine birbirimizle daha fazla kenetlenerek güçlenecek; akılla, ferasetle, sağduyu ve duayla sıkıntıları hep birlikte aşacağız.  Kitabımızda merhamet sahibi müminlerin şu kuşatıcı duasına yer verilir: “… Rabbimiz! Bizi ve bizden önceki iman etmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı kötü bir düşünce ve duyguya yer bırakma. Rabbimiz! Kuşkusuz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin”. Rahmet Elçisi (s.a.s) de bizleri şu hadisiyle merhameti şiar edinmeye çağırır: “Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki Yüce Allah da size merhamet etsin.” Merhamet, Allah’ın Rahman isminin bir yansımasıdır. Âlemlerin Rabbi, “Rahmetim gazabımı geçti.” buyurarak merhametinin enginliğini haber vermiştir. İnsanlığa en güzel örnek olan Peygamberimiz (s.a.s)’in de en belirgin özelliği, onun merhamet ve şefkat peygamberi olmasıdır. O, merhameti, mümin olmanın en başta gelen gereklerinden biri olarak takdim etmiştir. Efendimiz (s.a.s), bütün müminleri birbirlerine merhamette, muhabbette, lütufta ve yardımlaşmada bir vücuda benzetmiştir. Öyle ki, bu vücudun bir organı hastalanınca, diğer organlar da hasta olanın acısını paylaşır. Asırlarca O’nun bu rahmet deryasını, şefkat ve merhametini yudumlamış bir medeniyetin mensuplarıyız. Bu medeniyet, merhametten uzaklaşarak katılaşmış nice kalpleri merhamet iksiriyle yumuşatmıştır. Bu medeniyet, merhametiyle birlikte insanlığını da kaybetmiş nice toplumları yeniden merhametle tanıştırmıştır. Bu medeniyet, “Yaratılanı hoş gör, Yaratan’dan ötürü.” sözleriyle insanlığa “önce insan” ilkesini öğretmiştir. Bu medeniyet, “Şefkat ve merhamette güneş gibi ol!” anlayışını yaşamış, yaşatmış ve dünyanın dört bir yanına taşımıştır. Üzülerek belirtmek gerekir ki, böylesi bir medeniyetin mensupları olarak bizler her geçen gün merhametimizi yitiriyoruz. Bugün, insanlık, vicdansızlık ve merhametsizlik sorunu yaşıyor. En acısı da insanlığa örnek olması gereken müminler, birbirlerine karşı merhamet, saygı, hoşgörü ve birlikte yaşama ahlakını kaybediyor. Şefkatin yumuşaklığıyla bezenmesi gereken mümin kalpler, İslam dünyasının pek çok yerinde, kin ve nefretin ateşiyle kavruluyor. Birbirlerine hayır, iyilik ve hayat vermek için uzanması gereken eller, bugün şiddet, terör ve ölüme uzanıyor. Bütün bu olumsuzluklar karşısında yapmamız gereken, kendimize, ailemize, çevremize ve birbirimize karşı düşüncelerimizi ve davranışlarımızı bir kez daha gözden geçirmektir. Şiddetin, acımasızlığın, terörün, savaşların, katliamların kol gezdiği bir dünyada, en çok muhtaç olduğumuz şey, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in merhamet yüklü mesajlarına yeniden sarılmaktır. Yüreklerimizi onun mektebinde eğitmek, ondan aldığımız ışıkla rahmet insanları olmak ve yeniden rahmet toplumları inşa etmektir” ifadelerine yer verildi.