Nevşehir Eczacılar odası başkanlığından yapılan açıklamada Mültecilere ilaç hizmetinin sürdürülebilirliği için Protokol yapılmasının zorunluluk haline geldiğine dikkat çekildi.
Açıklamada; “Ülkemiz ne yazık ki bir süredir terör, şiddet ve kaos girdabına çekilmeye çalışılmaktadır. Her gün asker ve polislerimizi şehit eden hain terör bu sefer de sivil halkımızı hedef almaya başlamıştır. 13 Mart Pazar günü Ankara Kızılay’da ve geçtiğimiz cumartesi İstanbul İstiklal Caddesi’nde yüreklerimizi yakan çok sayıda ölüm ve yaralanma ile neticelenen terör saldırıları gerçekleştirilmiştir. Sağlığın ve insan hayatının değerini çok iyi bilen bir mesleğin mensubu olan biz eczacılar terörü lanetliyoruz. Artık şehit haberleri duymak istemiyoruz. Bu kan, bu gözyaşı, bu acılar artık son bulsun istiyoruz. Ülkemizin geleceği için yarın çok geç olmadan barış, huzur ve kardeşlik içerisinde korkusuzca yaşadığımız terörsüz bir özgürlük ortamı acilen tesis edilmelidir. Tüm halkımıza bir kez daha başsağlığı diliyor; ölümlere, teröre ve şiddete alışmayacağımızı ilan ediyoruz. Suriye ve Irak’ta yaşanan savaş ve kaos sonucu ülkemize sığınan, sayıları 3 milyona ulaşan geçici koruma altındaki yabancılara ülkemize geldikleri günden buyana kesintisiz sağlık ve ilaç hizmeti verilmektedir. Bu kapsamda biz eczacılar bugüne kadar kendi payımıza düşen görevleri büyük bir özveriyle yerine getirmeye çalıştık. İnsan sağlığını önceleyen bir mesleğin mensubu olarak evlerinden, yurtlarından koparılmış, zor şartlar altında hayatlarını sürdüren bu insanlara desteği; vicdani, etik ve mesleki sorumluluğumuzun ve yeminimizin gereği bildik. Bunun yanı sıra Eczacı Odaları olarak mültecilere birçok yardım kampanyasında aktif bir rol üstlendik. Geçici koruma altındaki mültecilere, Türkiye’nin 26 bin noktasındaki eczanelerce verilecek ilaç hizmeti, belirli kurallar dâhilinde ve kurumsal organizasyon çerçevesinde olmalıdır. Kontrol, kayıt ve ödemenin farklı farklı bakanlıklara bağlı olduğu bir sağlık ve ilaç hizmetinin başarılı bir şekilde yerine getirilmesi mümkün olamaz. TEB, geçmişte Emekli Sandığı, Bağ-Kur, SSK gibi kurumlarla, günümüzde ise SGK, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü gibi kurumlarla anlaşmaları olan, ilaç hizmeti sunumu hususunda ciddi deneyimleri olan bir meslek örgütüdür. Ancak mültecilere ilaç hizmeti konusunda, bu deneyimler yok sayılıp kuralları belirli olmayan bir ilaç hizmet sunumu eczacı meslektaşlarımızın omuzlarına yüklenmiştir. Mültecilere ilaç hizmetinin tüm Türkiye genelinde aksamadan sürdürülmesi için TEB’in Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) nezdindeki tüm girişimlerine rağmen, muhatabın sorumluluktan kaçan tavrı nedeniyle şimdiye kadar bir türlü bir Protokol imzalanamamıştır. Ülkemize sığınan ve kamplarda yaşayan mültecilerin ilaç ve sağlık hizmetlerinden faydalanabilmesi için özellikle sınıra yakın Bölge Eczacı Odalarımız, 12 Ekim 2015’e kadar Afet İl Müdürlüğü ve Valilikler ile koordineli bir biçimde, ilaç hizmetini kademeli olarak sağlamışlardır. 12 Ekim 2015 tarihinde ise,geçici koruma statüsündeki yabancılar için ilaç hizmetinin tüm Türkiye çapında sürdürülmesine yönelik Başbakanlık genelgesi yayınlanmıştır. Ancak ortada bir protokol yokken ve eczacı adına sözleşme yapma yetkisi yasal mevzuatta Türk Eczacıları Birliği’ne verilmiş olmasına rağmen bizlerin düşüncesi alınmadan yürürlüğe konulan bu tek yanlı uygulama ile eczacı mağdur edilmiştir. AFAD, SGK ve valilikler arasında mültecilere ilaç hizmeti konusunda yaşanan yetki karmaşasının eczacıya yansımasından, belirsizlik ve kuralsızlıktan, altı aydır yapılmayan ödemelerin eczane ekonomilerini vurmasından, başta AFAD olmak üzere yetkililerle görüşmeye her gittiğimizde muhatap olarak başka adreslerin gösterilmesinden artık yorulduk. Gelinen aşamada gittikçe artan sayıda insana verilen bu hizmetin eczanelerimizin finansal sürdürülebilirliği açısından hukuksal bir zemine oturtulması zorunlu hale gelmiştir. İlaç hizmetinin kesintisiz verilmesi açısından mültecilere ilaç temini artık tek bir Protokol çerçevesinde belirli kurallara bağlanmalı ve karşımızda tek bir muhatap olmalıdır. 31 Mart’a kadar somut bir adım atılmadığı takdirde bu tarihten sonra mültecilere ilaç temininde ortaya çıkacak sorunlarda bütün sorumluluk AFAD’a ait olacaktır. Ne büyük bir insanlık dramının ortasındaki yersiz-yurtsuz mülteciler, ne de sağlık sisteminin kilit taşı olan eczacılar olarak daha büyük mağduriyetler yaşanmadan yetkilileri göreve davet ediyoruz” ifadelerine yer verildi.