Her yörenin kendisi has ağzı olduğu gibi Nevşehir’inde yöresinin de kendine has bir dili var. Hatta bazı kelimeler var ki tamamen Nevşehir dili. Ne anlama geldiğinin, Türk Dil Kurumu sözlüğünde bir karşılığı yok.  İşte Nevşehirli ağzından konuşmalar.

Nörüyon = Ne Yapıyorsun?

Napcan = Ne yapacaksın?

Cekadımı getir = Ceketimi getir

Zopayla vur = Sopayla vur

Didin mi dimedin mi = Dedin mi demedin mi ?

Yimaa yiyinci gelecam = Yemeği yeyince gelecem

Napsan lan boşvir = Ne yapacaksın boş ver

Appaaa = karşılığı yok ama şaşırmak anlamında söyleniyor. Beklenmeyen bir durum karşısında söylenir

Abaaam = Karşılığı yok bu kelimede şaşırmak anlamında söyleniyor.

Ne dineliyon = Ne dikiliyorsun ?

Disene bu sene de kaldı = Desene bu sene de kaldı

Yini seneye gideriz = Yeni seneye gideriz

Heriif Nire Gitsen = Herif diye kocasına hitap eder. Nereye gidiyorsun

Tallaya gidiyoğ  = Tarlaraya gidiyoz

Şu enseri ver gız = Şu çekici ver kız

Samsa = Sarımsak

Pateyis – Patatis= Patates

Suvan = Soğan

Pakla = Fasulye

Bazar = Pazar

Ciğerine sadaklar dağsin = Ciğerine hastalık değsin

Sıracalı = Argo bir kelime

Bizim evde horanta çok = Bizim evde çok kişi var

Yemek çıkla olmuş = Yemek yavan, sade olmuş

Bi sös ya = Bi sus ya

KELİME LİSTESİ

Makalede geçen örneklerden oluşan kelime listesi aşağıda verildi. Ağız çalışmalarında eğer

gramatikal indeks yoksa sözcüğün sadece yapım eki almış şekilleri değil, işletme eki almış şekilleri

de sözlüğe alınmalıdır ki araştırmacılar değerlendirmelerde bulunabilsinler. Çünkü ses

değişmelerinin bir kısmı işletme sırasında oluşuyor. Bu amaçla aşağıdaki örneklerde işletme ekleri

de gösterilmiştir.

aba: anne.

Aciş: Arap boyu (

ağa: baba.

ağcaşar: ağca şehir, yapı malzemesi.

ağıt yetir-: ağıt söylemek.

ağmeli: yer adı.

ahã: aha.

ahraz: sağır, dilsiz.

ahretlik: yaşlı kadınların birbirine seslenişi.

alılar: alırlar.

alıssıŋ: alırsın.

ama: hala, yaşlı kadın.

ameley: amele.

anadın: ana kadın.

anşa: “Ayşe”, geçlerin annelere seslenişi.

apahla: ak bakla, fasulye.

āş: ağaç.

āşamına: akşamına, akşamleyin.

aşşâ: aşağı.

aşşāğı: aşağı, kıymetsiz.

atılgan: iş yeri adı.

avanız: avanos.

bā: bağa.

bacı: genç kadınların birbirine seslenişi.

bahıncı: bakınca.

bālım: bakalım.

banāń: parmağın.

bannah: parmak.

başak: hasattan sonra çocukların topladığı arta

kalan ceviz.

battal: kahraman.

bekit: belki.

bel barak: Coğrafi konumuna göre yer adı.

belberler: berberler.

beninki ~ beniŋki: benimki.

bés ~ bėş: beş.

bıldırhı: gecen yılki.

bıyık: kilit taşının yanlarında asma dalları şeklinde

yapılan abartmalı motif.

bî ~ bi: bir.

bilemediŋ: (bilmedin) yahut.

billen-: birleşmek, toplanmak.

binermek: bürünmek.

bissin: bilsin.

bişirgeç: ince, çabuk yanan çubukçuklar.

bişirici: dilenci.

boduç: küçük testi.

bōn: bugün.

Bozuk: Türkmen boyu (

burī: burayı.

buvacıl: obur.

buzalamak: buzağı doğurmak.

cafiye: kadın adı.

cannar: canlar.

carı: acele.

cefayınan: cefayla.

cehri: barut ağacı (rhamnaceae), meyvesi boya

maddesi olarak kullanılan dikenli bir

ağaççık.

cennarette: ahrette.

cızlaved: plastik ayakkabı.

cibit: ıslak.

cingi: sert kaya.

cingiller: boncukçular.

cüllük: kısa boylu.

çakıldak: ambarların ahşap kapılarının kilidi.

çalışıyoh: çalışıyoruz.

çalma: mayalama.

çara: ince çürük bez.

çarşasılar: çarşı ağasılılar.

çaşıt: edepsiz adam.

çatlunun (Mehmet): isim, lakap.

çeçi: harmandaki sap saman.

çente: çanta.

çete ceviz: çocukların bir birlerinin cevizlerini

kırma oyunu.

çevlik: çevrilen arazi.

çıhdı: çıktı.

çırahması: iskeleti.

çırpalık: ince çubuk.

çiplik: şeytan tırnağı, tırnak nasırı.

çitlim: küçük üzüm salkımı.

çot: sakat, çolak.

çördüğün: armut.

dā: daha, henüz.

daar: mendillerden kuş şeklinde yapılmış bohça,

dağarcık.

daar daar oyunu: çocuk oyunu.

dadak: çocukların yemesi için pişirilen tatlı.

MEHMET HAZAR 

KIŞ WINTER 2013  SAYI NUMBER 7

58

daline: dalına.

dāyim: daima.

daylı: büyük çıban.

delānlı: delikanlı.

den var-: buyurun gidin.

deniş-: değiş-.

deşindiğiynen: deşinmesiyle.

devlik: gigantismus, bir hastalık.

dımbıl: kısa boylu bir aile (

dımıklar: cimriler.

dın: ceviz dökme sırığı.

dın (Ali): ceviz çırpıcısının lakabı.

diller idin: derlerdi.

dimi: kadın şalvarı.

dimiden: deminden.

dīnci: deyince.

diyo: diyor.

dolaz: bir çeşit tatlı.

domaç: altın yıldızlı çizme veya kılıç.

dölek: doğru, düzgün.

döt biŋ: dört bin.

dövlet: devlet.

dudu: gençlerin yaşlılara seslenişi.

dudumuńŋhu: dudumunki.

duŋul: dünür.

dünyānın: dünyanın.

düşündüğüynen: düşünmesiyle.

ebe: babaanne.

edirek: yedi renk.

eğdi: küçük çapa.

eğseri: ekseriyet, çoğunluk.

ekmenen: ekmekle.

elevcik: bağ evi.

eliñdā: elinde.

emmi: amca.

epişik: beceriksiz.

esbere safirin: Ar. esfel-i sâfilîn “aşağıların

aşağısı”.

esgiden: eskiden.

et top: küçük plastik el topu.

fakıuşağı: fâkih oğulları, yer adı.

fanıla-: uğuldamak.

fasa: aldatma.

ferfeneye: yemekli davete.

fışkı: yaramaz kız çocuğu.

filikçiler: keçiciler.

firek: anahtar, anahtarın uç kısmı siviri ise erkek

firek, uç kısmı delik ise dişifirek denir.

fit: şüphe.

fiyet: fiyat.

ĝadınnarınan: kadınlarla.

ġaharıh: kalkarız.

ĝal-: kalmak.

gamga: yonga.

ĝarı: karı.

gâve: kahve.

gavni: kavli.

gavurga: kavurga.

ĝayrı: gayrı, artık.

gayrın: gayrı.

geberyatlık: uyumadan önce yenilen yemek.

geçalesi: keçi kales, bağ ismi.

gėdecāh: gideceğiz.

geldidin: geldiydi.

gelecāmıiş: gelecekmiş.

gelinik: geliniz.

geşdi: geçti.

getiriler: getirirler.

getirrik: getiririz.

gevur: gavur.

gıcıla-: gıcırdamak.

gıfır: bağ zararlılarından haşarat.

gıh: kırk.

gısaç: kıskaç, keski.

gısmık: cimri.

ĝıvışdamø: kıvışdamaya.

gī: kız.

gibin: gibi.

giledis: çakıllı, rumca adına göre.

gitdî: gitti.

gobiller: gevezeler.

ġợç: göç.

ġol: göl.

gôlek: sokaklardaki küçük su birikintisi, gölcük.

golük: kızma ifadesi, kılıbık.

gop: (*kö- “çoğal-.”) çok.

ĝoparahdan: koşarak.

ġợr-: gör-.

gora: bağ evinin kapısına tahtadan yapılan

sürgülü emniyet sistemi.

ġọrümceyik: görümceyiz.

ġợsder-: göstermek.

ġợzel ~ gozel: güzel.

ġọzüyüŋ: gözün.

göz kirası: hasat zamanı komşulara dağıtılan

ceviz.

gûlam: soyadı.

ġulucemissiŋ: gülecekmişsin.

ġụń: gün.

gunnasın: yavrulasın.

gursah: kursak.

ĝuru-: kurumak.

ĝuruldūnda: kurulduğu zaman.

guzden: güzden.

gündoğdu: iş yeri adı.

güveren: göğeren, yeşillenen.

 Nevşehir Ağzı Dil Bilgisi Bibliyografyası

KIŞ WINTER 2013  SAYI NUMBER 7

59

haf : âb, su.

haflı: bağ ismi.

hala: yaşlı kadın.

hamala: dere mahalleli bir kadın (

Türkmen boyu”).

hantep: Antep.

havas: heves.

hazim: soyadı.

hecil düşmek: utanmak.

helki : süt taşınan kap.

hemin... hemin...: hem... hem.

herifinen: herifle.

herkeş ~ herkiş: herkes.

hī: sığ, az, hafif.

himdi ~ hindǐ ~ hindi ~ hincik ~ şindi: şimdi.

hobucuk: obur.

hol: fol.

hondu: durmadan yiyen (

yörükleri”).

hont: kalça kemiği.

horanta: ev efradı.

hosan: uçurum, vadi gibi açık.

hotoz: topuz, saç süsü, taç.

hotozlunun (Osman): isim, lakap.

hömer-: karşı gelmek, sözle lafa tutmak.

hömerti: bağ ismi.

ıcıh: azıcık.

ıh-: diz üzerine çökmek.

ılgın: at, yılkı.

ışık topu: şöminelerde bebeği temsil eden

yuvarlak kabartmalı iki taş motif.

ışkın: uçkun, filiz.

içleme: cevizin iç tutmaya başlaması.

ikūne bi: iki günde bir.

ilān: leğen.

imir: imir üzümü (<İmirli “ibad Arap taifesi”).

ińāŋ: ineğin.

inez: sıska.

iraf: raf.

ireis: reis.

işdā : işte.

işleme: peynirli yufka.

iti: edilen şey.

iti pindir: çok olgun peynir .

itilemiş: edilmiş, pişmiş.

itlet-: sürmek, itin önüne atmak.

ivitlemek: evetlemek, tekrarlamak.

kağnızı: kağnısı.

kara yivlek: ucu körelen ürünlerin diş ve uçlarının

açılması.

karabuludu: siyah bir üzüm çeşidi.

karain: eski höyüklerine göre.

kaz ayağı: tarlada iz bırakan alet.

kem: az, eksik anlamında Farsça kökenli bir

kelime.

kemçik: kızma ifadesi, avrat kılıklı.

kepez: bir kaya çeşidi.

keres: tuzlumsu.

keşik: imece, sıra, nöbet.

ketlez: basık burun.

keyiş: keşiş.

kıvra-: kımıldamak.

kızılcin: özyayla, inanışa göre.

kilav: külek, tahta kova.

kilit taşı: kapı inşaatında “s” şeklinde kutsallığı

olan yılan motifi.

killik: kayaç durumuna göre.

kitir ~ ketir: sert, taşlık yer; lav akıntıları.

kor: kör.

ķor: kör.

ķợrgelik: gölgelik.

korkmaz: iş yeri adı.

ķoy: köy.

köftür: bir çeşit pestil.

köpeklik: sanayi karşısındaki köpeklerin gezdiği

bağlar.

kössü: köstebek (

köşektaş: yer adı.

köşk minare: yöresel minare formu .

kuçu: köpek yavrusu, enik.

kupe: küpe.

kurruk: eşek yavrusu, sıpa.

kurtdoğan: iş yeri adı.

kuyulutatlar: sularına göre yer adlandırması.

kühür: küfür.

küllüce: doğal özelliklerine göre yer adlandırması.

külünk: iki tarafı da sivri kazma.

küssük: kaldıraç.

lakcırın (Osman): isim, lakap.

lavgar: çok konuşkan.

lavğar: geveze.

letibe: soyadı.

losan: noksan.

lökküş: lökgeş, ağır davranışlı.

mārisem: meğer.

maşala: özlerdeki toprak parçaları, çok küçük

sulu arazi.

maşatlık: Müslüman olmayanların mezarlığı.

matracı (Osman): isim, lakap.

mejlis: meclis.

Melavbululu: Melegübü, Derinkuyu’nun eski adı.

meneviş: çeliğe su verme.

merav: geceleri özlerin içinden gelen kes, bağla,

kaçırma gibi bağrışma seslerin duyulması.

merdin: sert, engebeli kayalık.

mesmiye almamak: önemli saymamak.

metel: masal.

MEHMET HAZAR 

KIŞ WINTER 2013  SAYI NUMBER 7

60

methiye: soyadı.

mezer: mezar.

möhlüzün: bir işte parasını kaybetmiş kişi.

möhre: nacaklara delik açan alet.

muhānet: muhannet.

mut: muti, bağlı olma.

mutahhare: kız ismi, temiz.

nahıl: Ürgüp düğünlerinde süslenen bir ağaç

(

nahıl övme: düğün ağacı süslemesi ve yapılan

eğlence.

nalın: takunya.

nanaklar: aptallar.

nanunî: atıştırmalık yemiş, (lehçelerde kahvaltılık

anlamında Farsçadan geçen nanuşte sözü

var).

naptılar: ne yaptılar.

navrak: surat, yüz.

nettin ~ nittin: ne ettin.

nokta: matkabın delme işlemini kolaylaştıran alet.

ńộŕecek ~ ńo ğrecēk: ne görecek, ne yapacak.

nöracam: ne yapacağım.

odlūna: olduğu için.

ohra: çıban.

oķce: ökçe.

olçumluk: bilmişlik.

ơması: olması.

osun: olsun.

ôsüz: öksüz.

ōsüz: öksüz.

otus: otuz.

ökle-: tökezlemek.

öťōń: öteki gün.

öz: Göre yolundaki sulanabilen topraklar.

pakliyen: paklayan.

parsı-: ezilmek.

patlak: boş kesecikleri olan bodur ağaç.

pelverde: ayva tatlısı.

pembi: pembe.

pendir: peynir.

per yavşanı: dağlardaki şifalı bir bitki (teucrium

polium).

piren ~ püren: sık ot şeklinde çalılık, poleni bol

olan ve hastalıklara iyi gelen bir ot, (erica).

pürenli: yer adı.

püsük: pişik, kedi.

rapur: rapor.

sağsenmek: elini kaldırarak karşı koymaya

hazırlanmak.

Salur: oymak ismine göre yer adı.

sam vur-: rüzgarlı havalarda bitkinin kuruması.

sandıeminler: sandık eminleri.

sengi: uyuşuk, sersem.

senirin: bağ ismi.

serbez: serbest.

sıcah: sıcak.

sığırlı: yetiştirilen ürüne göre.

sınıkkıran: iş yeri adı.

sıracalı: sırnaşık.

siyanet: koruma.

soğna: sonra.

soldu m’ola?: soldu mu ki?

söylesāne: söylesenize.

sütemen: soyadı.

şafahdan: şafak vakti.

şalval: şalvar.

şanadar: yaba tutan.

şaşırmaz: iş yeri adı.

şatır: soyadı.

şekernaz: kız ismi.

şemi: soyadı.

şırahne: şıra hane.

şiveme: bağ sahibinin ırgatların karnını

doyurması, tavlaması.

şo ~ şō: şu.

şōnuŋhu: şununki.

şorhut: çapak.

şubart: şubat.

tafana ~ tuvāna: tandır evi, tokhane.

tahra: ağaç dallarını kesen alet.

talla: tarla.

tandoğan: iş yeri adı.

taş köşk: müzik dinletilerinin yapıldığı taş

oymacılığıyla süslenmiş evin en güzel

köşesi.

taymak: aniden uzaklaşmak.

tebelleş: musallat.

tetir: ceviz kabuğunun içindeki kolay solmayan

boya maddesi.

tıngır: tıngır, boş.

tır: uzun.

tırhaz: karanlık yer.

tırhınlı: hastalıklı.

tırpan örsü: ağaca çakılıp tırpanın ağzını

dişlemeye yarayan alet.

tıskalı: hastalıklı.

toprāŋ: toprağın.

tosbağa: ambarların ahşap kapılarının kilidi.

tuğmen: ulu kişi.

tuturuh: çok ekşi.

tübel: bütün.

ucasar: Uçhisar.

uçun-: pişman olmak.

uğrun: hırsız.

umsuluk: umsunuk, dilenci.

urup: bir kilo.

 Nevşehir Ağzı Dil Bilgisi Bibliyografyası

KIŞ WINTER 2013  SAYI NUMBER 7

61

utlanma: yardıma gelmeyen komşulara

utanmasalar da ikram edilen ceviz.

üçün: için.

ümüş: soyadı.

Ürgup: Ürgüp.

Ürgüdlü ~ Ürgeylü: Ürgüplü.

üstüm ol-: adet görmek.

varangelen: halı dokuma tezgâhındaki el aleti.

varımış: varmış.

vığla: bağ adı olarak kullanılan Rumca bir isim.

yağlık: bohça.

yalbırdak: çıplak, yalın ayak.

yalım: değer, kıymet.

yan baskı: ürüne kertik açmak için kullanılan alet.

yapal: gövdesi düzgün olmayan.

yapıkbasan (Şükrü): isim, lakap.

yārnı: sırt.

yedi kat: orta boy top.

yemā: yemeği.

yeŋitden: yeniden.

yıhaŋ: yıkayın.

yîmi: rirmi.

yimbeş: yirmibeş.

yiñiden: yeniden.

yoharım: yukarı.

yonan: Yunan.

yonu çekiçi: iki taraflı, ağzı dikey olmayan, yatay

yontma aleti.

yoŋsa: yoksa, yahut, veya.

yöğümsüz: uğursuz.

yualla-: yuvarla-.

yuķ: yük.

yunak: hamam, banyo.

yurtbilir: iş yeri adı.

zaar: zahir.

zabānan: sabahleyin.

zabatdan: sabahleyin.

zār: köpek yavrusu.

zari: fakir.

zātin ~ zātinek: zaten.

zebiha: soyadı.

zeman: denilen oğlan evi eğlencesi

zıbarî: alacahisar sancağına yerleşenler (

yat)

zurnay da: zurnayı da.

KAYNAKLAR

 AYDIN Mehmet, “Ağız Araştırmalarında İç Göç Sorunu: Samsun Örneği”, Samsun

Sempozyumu 2011, 13-16 Ekim 2011, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi, Samsun 2011, s. 1-

4.

 BİRAY Nergis, “Cumhuriyet Döneminde Ağız ve Lehçeler Üzerine Yapılan Çalışmalar”,

Karaman Dil-Kültür ve Sanat Dergisi, 2005, Karaman Valiliği Yay., Karaman, 2005, s.

213–223.

 BOZ Erdoğan, “Ağız Atlasları”, Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları, C: 3/3

Bahar, 2008, s. 152-166.

 __________, “Ağızbilimi Terimleri Sözlüğü Üzerine”, Diyalektoloji Ağız Araştırmaları

Dergisi, S: 2 2011, 1-6.

 BURAN Ahmet, “Türkiye Türkçesi Ağız Atlasının Önündeki Sorunlar”, Diyalektoloji

Ağız Araştırmaları Dergisi, S: 1/Kış, 2010, 15 s.

 DEMİR Nurettin, “Alanya Ağızlarında şimdi’nin Varyantları”, TDAY-Belleten 1995,

TDK yay., Ankara (1995), s. 99-114.

 __________, “Kıbrıs Ağızları Üzerine Notlar”, Scolarly Depth and Accuracy. A

Festschrift to Lars Johanson. Lars Johanson Armağanı, Ankara (2002). s. 100-110.

 ECKMANN Janos, “Anadolu Karamanlı Ağızlarına Ait Araştırmalar I. Phonetica”,

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. VIII 1950, s. 165-200.

 ERGÜN ÜNSAL Asuman, “Karamanlı Türklerin Sözlü ve Yazılı Edebiyatında

Atasözleri”, 1. Uluslararası Nevşehir Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildirileri 2. Cilt,

16-19 Kasım 2011, Nevşehir Üniversitesi Yay.: 2, Grafiker Yayıncılık, Ankara 2012, 275

MEHMET HAZAR 

KIŞ WINTER 2013  SAYI NUMBER 7

62

 GÜNEŞ Bahadır, “Karşılaştırmalı Ağız Araştırmalarının Önemi Ve Türkiye’deki

Karşılaştırmalı Ağız İncelemeleri Üzerine Bir Deneme”, Uluslararası Türkçe Edebiyat

Kültür Eğitim Dergisi, S: 1/4 2012, s. 20-4

 KARAHAN Leylâ, “Anadolu ve Rumeli Ağızlarının En Eski Kaynaklarından Biri: Gramer

Kitapları”, Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları, C: 6/1 Kış, 2011, s. 33-40.

 __________, “Küçük Türkistan”, Bilig, S: 2/Yaz, Ankara (1996), s. 135-139.

 KORKMAZ Zeynep, “Bartın Yöresi Ağızlarındaki Lehçe Tabakalaşması”, Türk Dili

Üzerine Araştırmalar II, TDK yay., Ankara 1995, s. 227-249.

 __________, “Anadolu Ağızları Üzerindeki Araştırmaların Bugünkü Durumu ve

Karşılaştığı Sorunlar”, TDAY Belleten Dergisi 1975-1976, TDK yay., Ankara (1976), s.

143-172.

 KURT Yılmaz, Haberler: “Osmanlı Türkçesi Çalıştayı’nın Ardından”, OTAM, S: 30/Güz,

Ankara (2011), s. 225-230.

 ÖZKAN Nevzat, “Kayseri ve Yöresi Ağızları Üzerine Yapılan Çalışmalara Bir Bakış”,

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, E. Ü. Sos. Bil. Enst., S: 7, Kayseri (1996), s. 265-277.

Kaynak: Mehmet Hazar