İl Müftü yardımcısı Nazım Haksever, 11 ayın sultanı Ramazan ayının önemi üzerine açıklamalarda bulundu.
Haksever, “Ramazan ayı arap aylarından Receb, Şaban’dan sonra takip eden ayın ismidir. Fakat Rasülüllah’ın İslam’ı tebliğinden sonra İslam ve Müslüman’ların ortak kabul ettiği çok önemli sosyal olayların yaşandığı toplumda suç oranının bile aşağılara düştüğü mübarek bir aydır. Kur’an-ı Kerim’in Bakara suresinin 185. Ayet-i kerimede “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise, sizden ramazan ayına ulaşanlar onda oruç tutsun…”buyurularak, ramazan ayında insanlık âlemine rahmet yönünde kaynaklık eden, insanlara ışık olan, Allah’tan gönderilmiş, gönüllere su serpen açıklamanın içinde bulunduğu ve hakkı bâtıldan, iyiyi kötüden, hayırlıyı şerliden ayıran Allah Kelâmı, kıyamet gününe kadar insanların derdine ilaç olacak ve Resülüllah’ın yaşayan mucizesi Kur’an, O mübarek ayda indirildiği bildirilerek, Ramazan’a değer kazandırılmıştır. Ayrıca bir Hadis-i Şerif’te “Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır” buyruldu. Ramazan ismi kullanılarak değerli bir ay oluşu bize bildirilmiştir. Başka bir Hadis-i Şerifte de “Ramazan ayı girdiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır.” . İslam tarihi boyunca ramazan haricindeki aylarda birbirlerini hırpalayan hatta, birbirlerinin kanını döken toplumlar, Ramazan ayında barış, af, müsamaha ve birbirlerini dinleyip anlama noktasına döndüğü defalarca görülmüştür. Efendimiz (S.A.V.) bir hadisinde “Ramazan-ı Şerife giripte bu ay çıkmadan kendini Cenâb-ı Hak’ka bağışlatamayan kimse perişan olsun. Anne ve babası yaşlılık günlerini yanında geçiripte (onları hoşnut ederek) cennete giremeyen kimse perişan olsun. buyurmuştur. Başka bir Hadis-i Şerif’te de Efendimiz (S.A.V.) “Ramazan ayında bana 5 şey verildi ki, benden önce kimseye verilmedi.
Birincisi; Ramazan’ın birinci gecesi oldumu, Allah’ u Teâlâ mü’minlere rahmet nazarıyla bakar, rahmet nazarıyla baktığı kişileri ebediyyen azap etmez. İkincisi: Akşama erdikleri zaman ağızlarında kalan açlık kokusu, Allah katında misk kokusundan daha temizdir.
Üçüncüsü: Ramazan’ın her gece ve gündüzü melekler oruç tutanlara istiğfar ederler.
Dördüncüsü: Allah’ü Teala cennete emreder, kullarım için hazırlık yapın güzelleşin, çünkü kullarım dünya yorgunluğundan evime ve ikramıma sığınarak istirahat etmek isterler.
Beşincisi: Ramazan’ın son gecesi oldumu, Allah hepsini afv eder buyurunca bir kişi şöyle dedi: O gece Kadir gecesi mi Ya Rasülallah? Efendimiz; “Hayır sen işçileri görmüyor musun çalışıyorlar işleri bitince ücretlerini alıyorlar.” buyurdu. 
Efendimiz, Ramazan’da gözle görülür şekilde cömertliğini artırırdı. İbni Abbas (R.A.) şöyle dedi;“Rasülüllah (S.A.V.) insanların en cömerdi idi. O’nun en cömert olduğu anlarda ramazanda Cebrail’in kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrail (A.S.) ramazanın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasülüllah (S.A.V.) Cebrail ile buluştuğunda esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.” Âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah’ın elçisi ramazanda ibadeti ziyadeleştirir ve yakınlarını da buna teşvik ederlerdi: Hz. Hatice annemiz (Allah O’ndan razı olsun) şöyle dedi: “Ramazan ayının son on günü girdiğinde Rasülüllah (S.A.V.) geceleri ihya eder,ev halkını uyandırır, ibadete soyunarak eşleriyle ilişkiyi keserdi.”  Efendimiz ramazan gecelerinde teravin namazı kılardı; Ebu Hureyre (R.A.) şöyle dedi; Rasülüllan (S.A.V.) kesin emir verilmeksizin ramazan gecelerinde ibadet etmeyi tavsiye eder ve şöyle buyururdu; “Kim ramazanın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek teravih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” İmam Buhari Hadis metnindeki bu “inanarak” kaydından hareketle onu sahihinde “Nafile olan teravih namazını kılmak imandan kaynaklanır” başlığı altında kaydedilmiştir. Teravih namazının önemini dikkate alan İmam-ı A’zam Ebu Hanife de onun “Sünnet-i Müekkede” olduğuna hükmetmiştir. Rasülüllah (S.A.V.) Cebrail (A.S.) ile karşılıklı Kur’an okuyarak mukabele ediyordu. Yüzlerce yıldan beri gelenek halinde yerleşen mukabele buna dayanıyor. Efendimiz ramazanda umrenin de faziletli olduğuna dikkat çekerek; “Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır yahut da benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar” buyurmuştur” ifadelerinde bulundu.