Özellikle ilimiz de Gerek Kapem gerek Üniversitemiz ve gerekse Halk Eğitim merkezi gelen talepleri karşılamak üzere zaman zaman Osmanlıca kursları düzenliyor.

Karahanlılar, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu devletleri, beylikler, Memlûkler, Suriye Selçukluları, Kıpçak Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu'nun diline uyarlayarak kullandığı, "Osmanlıca" da tabir edilen tarihî Türkiye Türkçesine ilgi her geçen yıl artıyor.

 

Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Hayrat Vakfı işbirliğiyle düzenlenen Osmanlı Türkçesi kurslarına, Mayıs 2012 tarihinden bu yana Türkiye genelinde her yaş ve meslek grubundan 31 bin kişi öğrendi. Kursiyerler şimdiye kadar, "kargacık burgacık, okuması yazması zor" ifadeleriyle kötülenen atalarının alfabesini kısa sürede öğrenmenin hazzını yaşıyor. Denizli'de açılan kurslara ilginin yoğunluğundan dolayı artık bir iki sınıf değil, okul tahsis ediliyor. Hacı Halil Bektaş Ortaokulu'nda öğrenciler gündüz derslerini görürken akşamları ve hafta sonları, meraklılar Osmanlıca öğreniyor. Akademisyenler, milletin tarihinden kopmaması için Osmanlıcanın ortaokul ve lisede seçmeli ders olarak okutulmasını öneriyor.

 

Kursiyerlerden sınıf öğretmeni Hikmet Dayıoğlu, Osmanlıcayı "köklü bir çınar" ve "Öztürkçe" olarak tarif ederek bu çınardan gelen eserleri okumak için öğrendiğini ifade ederken, Türk Dili ve Edebiyatı mezunu Elif Serpil Şen ise kursa, yüksek lisans akademik hayatında faydalı olması için katıldığını söylüyor. Gemi inşaat mühendisi Ali Can Korur, Üç kıtada 600 sene dünyaya hükmetmiş Osmanlı'nın eserlerini okumanın insanı cezp ettiğini ifade etti.

 

'MEVLÂNÂ TÜRBESİNDE, JAPON TURİSTLERDEN DAHA YABANCIYDIM'

 

Konyalı biyoloji öğretmeni Şevki Altunsoy da Osmanlıcaya ilgisinin üniversite yıllarına dayandığını, Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî'nin türbesine gittiğinde, Japonların Osmanlıca Mesnevi okurken kendisinin okuyamaması üzerine büyük acı hissettiğini söyledi. Altunsoy, "Japonya'dan gelen turistler Mevlānā Hazretleri'nin Mesnevi'sini rahatlıkla okuyarak içindeki mevzuyu birbirlerine anlatıp hayranlıklarını ifade ediyorlar, biz Türkler olarak, ‘Bu kitapları okuyorlar.' diye gülüyorduk. Orada asıl kendimizin turist olduğunu fark ederek bir Konyalı olarak kendimden utandım. O anda dedim ki, ‘Kilometrelerce uzaklardan gelen bir insan benim ecdadımı, kültürümü, değerimi anlıyor, okuyor, ona hayranlığını dile getiriyor, ben de ona gülüyorum. Bu çok acı bir durum.' Ondan sonraki zaman dilimi içerisinde ilgim arttı." diye konuştu.

 

'KUR'ÂN OKUYABİLEN 2 SAATTE OSMANLICA ÖĞRENİR'

 

Osmanlıca kursunu verenler, gönüllü öğreticilerden oluşuyor. Yakın çevresinden Osmanlıcayı öğrendikten sonra resmî kurslara giderek belgesini alan matematik öğretmeni Mustafa Yatkın, yeni kursiyerlere ders veriyor. Osmanlıcanın sanıldığı gibi zor olmadığını ifade eden Yatkın, Kur'ân okumayı bilen kişinin 2 saat içinde matbu okumayı öğrenebileceğini iddia ediyor. Yatkın, "Zaten Kur'ân harfleriyle Osmanlıcada kullandığımız harfler arasında üç dört tane farklılık var. Onlara bir de dört beş tane okutucu kaideyi verdikten sonra artık rahat rahat alıştırma yapılabilir. Kişi bilmediğinin düşmanıdır. ama öğrenen insanlara sorduğunuz zaman, hakikaten çok geç kaldıklarını söyleyeceklerdir. Kolay olduğunu göreceklerdir." dedi.

 

Denizli Hayrat Vakfı Kurs Koordinatörü Turhan Yurtseven, Osmanlıca kurslarında şimdiye kadar Türkiye genelinde 31 bin sertifika verdiklerini açıkladı. Kurslara büyük ilgi olduğunu ifade eden Yurtseven, "Doktor, avukat, esnaf, öğrenci derken renkli sınıflar oluşuyor. Denizli'de 15 sınıfta öğrencimiz var. Kurslarımız ücretsiz. Bundan dört sene önce ilk kursu açtığımızda, Halk Eğitim Merkezi'nin en çok kurs olan bölümüydü. Şu anki kurs döneminde ise sınıf yetmiyor, bize okul tahsis ediyorlar." şeklinde konuştu.

 

'OSMANLICA SEÇMELİ DERS OLMALI'

 

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal ise son zamanlarda Osmanlıcaya olan ilgiyi, insanların tarihlerine merakına bağlıyor. Ünal, "Geçmişte kullanılan ve ‘eski yazı' dediğimiz alfabe, inancımızın kitabının alfabesi her şeyden önce; buradan başlıyor ilgi. Latin alfabesine geçerken, ‘Türkçeyi karşılamazdı, zordu, yeni harfleri anlamak kolaydı' gibi bir argüman ortaya koydular. Bu pek doğru değil." diyor. Osmanlıca'yı öğrenen kişilerin kelime çok olduğu için belli bir kültür seviyesinin üstüne çıkmış insan olacağını vurgulayan Ünal, "Bugün günlük yaşantıda 300-500 kelime kullanırız. Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet'te 60 bin kelime kullandı. Bugün değme romancılarımız, bin 500 kelimeyle roman yazıyor." diyor. Osmanlıcanın ortaöğretimde seçmeli ders olması gerektiğini ifade eden Ünal, bu alfabeyle yazılmış bin yıllık birikim olduğunu belirterek, "Eski yazıyla yazılmış kütüphaneler, arşivler araştırıcıları bekliyor. Tarih, milletlerin hafızasıdır. Tarihi iyi bilmiyorsak, hafızamızı da bir sakatlık vardır." ifadelerini kullandı.

 

Cihan