Hayat nedir?
Kimilerine göre bir oyundur hayat
Kimileri bir fırsat olarak görür hayatı, ‘hayat sona erdikten sonra gerisi boş’ felsefesini savunurlar…
Kimi ‘hayat eşittir ciddiyet’ mantığına sarılır
Eşini
Çocuklarını
Arkadaşlarını ciddiyetten mahrum etmezler
Sululuktan haz almazlar
Tam tersini düşünenler de yok değildir;
‘Hayat zevk u sefadır, tadını çıkarmak gerekir’ diyenler. Hiçbir olayı ciddiye almayanlar, ciddiyet gelince toz olanlar…
Bazıları için imtihandır hayat, hep kontrollü yaşar, attığı adımın hesabını yapar, yanlış yapmaktan hele ‘kul hakkı’ almaktan ölümüne korkarlar…
Kimi öylesine yaşar
Kimi gün bulur, gün yaşar
Kimi ise hiçbir şeyi takmaz, dünya onun için toz pembedir, ‘Hay-at’ dizisinin başrolü kendisinindir.
Başkaları için yaşayanlar
Bilimsel yaşayanlar, bilmeden yaşayanlar, bulup yaşamayanlar, gülüp yaşayanlar, teknik yaşadığını sananlar hep aramızdadır.
Asalak yaşayanlar
Herkese “haklısın” çekenler
Yemeden içmeden kesilip başkalarına laf yetiştirenler
Kafayı takanlar
Dünya merkezinin kendisi olduğuna inanlar
Büyük adam pozlarında gezenler
Pireyi deve yapanlar, varını yoğunu bir gülücüğe satanlar, ara sıra batanlar, her gün yan gelip yatanlar
Çift maskeliler
Üçkâğıtçılar
Üzerine toz kondurmayan, burnundan kıl aldırmayanlar da yok değildir.
Tepeden bakanlar
Caka satanlar
Paraya pula tapanlar hep vardır
O halde hayat nedir?
Bunların hangisi doğru, hangisi yanlıştır?
21’inci yüzyılı yaşadığımız bu zaman diliminde hayat bilgidir, birikimdir…
Bilgi güçtür
Sevgi bilgiden doğmaz, ancak bilgi ile varlık bulur.
Bilgili olan hayatı anlar, yorumlar, kendini değerlendirebilir, yanlışlarını görüp düzeltme şansını bulurlar.
Yüce Allah insanoğluna aklı süs için vermemiştir, kullanması için vermiştir.
Aklı kullanmak bilgiden
Bilgi çalışmadan, araştırmadan geçer…
Çalışan dağları aşar, çalışmayanın feleği şaşar
Gökten üç elma düşmüş
“Bulanların değil… bilenlerin başına…”