İkinci Dünya  Savaşı sonrası Yalta’da  yapılan kurt taksiminde Türkiye Amerika’nın payına düşünce ülkemiz  önce askerî personel, ellili yıllardan sonra da barış gönüllüleri denilen bir güruhun akınına uğradı.

Bunlar ağırlıklı olarak sağlık ve eğitim sahasında olmak üzere Anadolu’ya yayılıp kendilerine göre önemli olan bölgelerde; Kürtçe Lazca, Süryanice  Aramice, Ermenice gibi dillerin yanında  kültür,  insan davranışları ve diğer antropolojik araştırmaların arkasına saklanarak bir dizi çalışmalar ve beyin transferleri yaptılar. Zihin yapımızı çözümleyici ve bilhassa sinir uçlarımızı tesbit edici faaliyetlerde bulundular.  Bu ajanların Anadolu’da yaptıkları  dikkate değer bir çalışma da; gayrimüslim kabirlerinin araştırılması idi. Yaptıkları şey maşatlıkların tesbîti,  mezar sayımı,  fotoğraflama ve filme alınması ve bilhassa mümkün olduğunca kadastro kayıtlarına ulaşmaktı. Sevgili gençler!

Esasen bu mezar araştırmaları ülkemize gelen Batı’lıların sık yaptıkları uygulamalardandır. Bütün bunların ne mânâya geldiğini anlamak için öncelikle millet ve halk kelimelerindeki sırrı çözmek gerekir.

Halk kelimesi bir milletin şu anda hayatta olup yaşayan  kesimini anlatır.  Yani Türkiye Halkı kelimesi, şu anda ülkemizde yaşayan 80 milyonluk ahali demektir. Türk milleti kavramı, mezarlarda bulunan tüm atalarımızla beraber şu anda hayatta olan bütün halkımızın toplamını ifade eder.

Balkan kopuşundan sonra  Osmanlı eserleri ve  izlerinin silinmesinde  en sinsi ve etkili tahribat, Müslüman mezarlıklarının yok edilerek mührümüzün kazınması olmuştur. Batı’lıların oluşturduğu mezar arşivinin arka planında bizi masaya çekip önümüze koz olarak sürme hesabı vardır.

Osmanlıca öğrenip te ne yapacaksınız, mezar taşı mı okuyacaksınız? Diyen o malum zihniyetin bilgisizliği, akıl kıtlığı ve cehaletlerine bir cevap olarak AHLAT MEZARLIĞI’na bakmalarını tavsiye ederim.

Sevgili gençler! Bu gün sizler 150 kelime ile konuşur oldunuz. Şu anda dedenizin kullandığı çok kelimeyi anlamıyorsunuz. Kaldı ki dedenizin dağarcığı da boşalmış durumdadır. Ata’nın gençliğe hitabesini çözümlüyemiyorsunuz. Bir yabancı,  millî marşınız ne diyor? Dese rezil olacaksınız. Osmanlı Türkçesi,  bu coğrafyada asırlarca kullanılmış olan  Türkçemizin en büyük diyalektiğidir.  Ve rahatsızlığın sebebi ondaki islamî kazanımlardır.  Eğer Osmanlı Türkçe’sini  Himalaya’lara benzetilmek mümkün olsa: Onun Everesti  Yahya Kemal’in ‘’beyaz lisan’’ olarak adlandırdığı dünyanın en güzel dili olan YAŞAYAN TÜRKÇE’miz  olacaktır.

Sevgili gençler! Osmanlı Türkçesi’ni biliniz, millî bir görev olarak öğreniniz, kullanınız , kıskançlıkla koruyunuz. Osmanlı Türkçesi’ni bilmeyenden AYDIN OLMAZ.  Bunu aklınızın  sokunuz. Alfabe başka şey, Osmanlıca başka şeydir. Karıştırmayın.

Malumat yarım olunca adam kalkar; Karamanoğlu Mehmet Bey’in Farsça ve Arapça’ya  karşı yaptığı yasayı, Osmanlı Türkçesi’ne itiraz zanneder.  Karamanoğlu’nun emrettiği dilin Osmanlı Türkçesi olduğunu bilmez.  Bilmediğinden habersiz ahkâm keser. Hem de Mecliste. Bizler de onu tutar mebus yaparız. Allah yardımcımız olsun.