Henüz 14 yaşında idi

Bir akrabası ona bağlama verdi

Arkasından;

‘Sana hediyem olsun, bunu çalmayı öğren’ dedi

Bağlamayı aldı, evirdi, çevirdi. Daha önce hiç görmediği bir şeydi, çalmayı bırak, nasıl çalınacağı hakkında hiçbir bilgisi yoktu.

Parmakları tellere dokundu, birden odanın içini tiz bir ses doldurdu, çıkan sesten ürktü, korku ile karışık bir hayranlıkla bağlamaya baktı.

‘Bu nasıl çalınacak ki?’ diye söylendi

Nasıl ve kimden öğreneceğini de bilmiyordu

Birden aklına;

‘Düğünlere gider, oradaki saz ustalarından bunun nasıl çalındığını öğrenirim’ düşüncesi geldi.

Bu düşünce ile rahatladı

Düğünleri beklemeye başladı

Nihayet beklediği oldu, komşunun düğünü olacağını duydu, o günü iple çekmeye başladı, düğün akşamı bağlamasını aldı, düğün evinin yolunu tuttu. Çalgıcıların yanına vardı, onlarla merhabalaştı, durumu anlattı, bağlamanın nasıl çalınacağını sordu.

Çalgıcılar ellerinden gelen yardımı yaptılar, tek tek anlatılar.

Eve geldi, bağlamayı eline aldı, çalmayı denedi, başaramadı, tekrar denedi, gene olmadı, ‘hâlbuki düğün evinde sanki öğrenmiş gibiydim’ diye düşündü.

Ertesi gün kalktı, bağlamasını aldı, şehirde bulunan öğretmen okuluna yöneldi. İçeri girdi, nöbetçi öğrenciden müzik öğretmeni ile görüşmek istediğini söyledi, öğretmeni buldu, ona durumu anlattı fakat öğretmen de çalmayı bilmiyordu, hayal kırıklığı ile okuldan ayrıldı

Artık önüne gelene; ‘bağlama çalan birini tanıyor musunuz?’ diye soruyordu.

Olumlu cevap veren olursa hemen o kişiyi buluyor, ondan yardım istiyordu

Sadece kişilerden öğrenmeye de çalışmıyordu, bağlama ile ilgili kitaplar buluyor, okuyor, anlamaya çalışıyor, kitaptan öğrendiklerini uygulamak için çalışıyor, çoğu zaman başaramıyor, başaramadığı zaman da kendine kızıyordu.

Aradan yıllar geçti

Tüm bu gayretlerin sonucunda bağlama çalmayı öğrenmişti, işten çıkınca doğru evin yolunu tutuyor, sazı eline alıyor, çıkan nağmelerle sanki başka dünyalara gidiyordu.

Bir süre sonra yeni bir bağlama daha aldı

Daha bir şevkle çalışmaya başladı

Sanki ikinci işi idi

İşyerinde çalışırken aklı hep sazında oluyor, hemen akşam olmasını istiyor, bir an önce o tatlı nağmelerin ruhuna dolması için sabırsızlanıyordu.

Mutluydu

Arkadaşları ona; ‘şurada saza ihtiyaç var, çalar mısın?’ diyorlar, onları kırmıyor, hemen oraya koşuyordu.

Artık para da kazanmaya başlamıştı

Bağlama onun hayatının bir parçası olmuştu

Sık sık bağlamasını okşuyor, ‘iyi ki varsın!’ diye mırıldanıyordu