Helikopter Kullanmayı Biliyor Musun ?
1968 ortalarında Fakülte'yi bitirince kendimizi bir boşluğun içinde bulduk.
Günümüzdeki KPSS gibi sınavlar yoktu ama, her mezuna da hemen iş bulunamıyordu.
Ancak ''torpil''i olanlar, haber alıyorduk, bir işe girip çalışıyorlardı.
Biz arayaduralım, onlar işbaşı yapmış arkadaşlardı. İmreniyorduk, elbette kıskanıyorduk da.
Devlet neden bizim bilgimizden (!). deneyimimizden (!) yararlanmıyordu ?
Dargın, küskün, umutsuz gençler idik.
Bir gün, ailesinde diplomat bulunan Kaan adlı bir arkadaşla karşılaştık. O bir işe girmiş çalışıyordu.
'' Ne böyle, ortalıkta dolanıyorsunuz, avara kasnak gbi ! ''
Onun tuzu kuru elbette; alay ederek sorar. O aristokrat, bizler gibi 'köylü' değil ya.
Anlattık. Güldü.
'' Avustralya'ya gidin!'' dedi, yanımızdan ayrıldı.
Sahi ya, neden aklımıza getirmemiştik ?
Geçici işçi değil, göçmen arıyordu bu ülke.
Hemen gidip İngiliz Kültür Merkezi'ne (British Council) ansiklopedileri taradık, Avustralya hakkında bilgi topladık. Ülkeler Coğrafyası dersimizden az da olsa biliyorduk ama, bilgilerimizi yenileme gereği vardı. Bir ülke değil, koca bir ada anakara. Fakat Britanya'nın dominyonu; Kraliçe Elisabeth'in gönderdiği genel vali, başbakanı görevlendiriyor. Dünyanın en büyük tarım ve hayvancılık ülkesi.
Aradık, bulduk. Avustralya Göçmen Ofisi adlı bir kuruluş. Çankaya'da. Gidip dilekçe verdik. Şa gün, şu saatte sizi mülakata çağıracağız, dediler. Bir umut işte. Herkes centilmen.
Mülakat günü geldi. Güzelce traş olduk. Bir süredir kullanmadığımız  kravatı taktık. Pabucumuzu boyattık . Heyecandan titreye titreye Ofis'e vardık.
Sordu mülakat ekibinin başkanı olduğu belli sarışın adam:
'' Neden Avustralya'ya gitmek istiyorsunuz ''
İngilizcede 'sen' yoktur ya, hep 'siz' kullanırlar ya.
Yanıtladım. Gülümseyerek dinlediler. Genç bir kız gülüyordu tutanağa yazı yazarken. Gülün, gülün! İşiniz gücünüz var. Bizim gibi Türk gençleri önünüzde, sorguya çekiliyor. Gülün bakalım.
Genç bir hanım sordu:
'' Helikopter kullanabilir misiniz ?''
İrkildim. Haydaa ! Nerden çıktı bu soru. Biz daha karayolunda otomobil kullanmamışız, motorlu kara taşıt ehliyetnamemiz bile yok. Yalnız, Göre'de traktör kullanmışlığımız var, o kadar.
'' Hayır,'' dedim. '' Kullanamam.''
Birbirlerine baktılar. Gülümsediler. Kurulun başkanı açıkladı.
'' Avustralya'da helikopter kullanmadan yaşamanız mümkün değil. Sizi öyle yerlerde istihdam edecekler ki, diyelim bir çiftlik, bir ucu Çankaya, bir ucu Kırıkkale, bir ucu Aksaray, bir ucu Bolu...Şimdii bir kursa yazılın, helikopter kullanmayı öğrenin, bröve elde edin, yeniden gelin, görüşelim. Haydi, güle güle!..''
Ter bastı. İnönü THK Planör Kursu vardı da helikopter pilotluğu kursu  var mıydı, bilmiyorum. Olsa bile nasıl gideceğim oralara, nasıl geçineceğim !
Ah Kaan ah! Başımıza ne işler açtın ?
Dalgın dalgın yürürken Emin arkadaşla karşılaştım. O da bencileyin işsiz. Anlattım mülakatı. Yüzüme baktı, güldü.
'' Sen Fransızca yanında İngilizce de biliyorsun. Kanada göçmen arıyor. Senin durumun uygun. Başvursana!''
Deneyelim dedik. Başvurduk . Dilekçemize yanıt geldi. Mülakat için belirledikleri gün MTA Enstitüsü Direktörlüğü'nün açtığı Yüksek Prospektörlük sınavına girecektik. Ya o, ya bu!
Avustralya bizim değerimizi anlayamamış, fırsatı kaçırmıştı.
Kanada da bizsiz yoluna gitti. Bizlerin bilgisinden, deneyiminden yararlanamadı...
........................................................................  1 Aralık 2016...........................