Hz. Mevlana anlatıyor;
   Aslan, kurt ve tilkinin yolları kesişir
   Anlaşırlar 
   Etrafı dolaşmaya çıkarlar, şansları yaver gider, bir yaban ineği, bir koyun ve bir horoz avlarlar.
   Aslan;
   “Avladıklarımızı pay eder misin?” diye kurda sorar
   Kurt; 
   “Tabii ki efendim, yaban ineği sizin hakkınız, koyun benim, horoz da tilkinin hakkı” der…
   Daha sözü biter bitmez aslanın bir pençe darbesiyle yere serilir.
   Sonra tilkiye döner;
   “Şimdi de sen pay eder misin?” der
   Tilki;
   “Tabii ki efendim, yaban ineği sabah kahvaltınız, koyun öğle yemeğiniz, horozda akşam çereziniz” der…
   Aslan;
   “İyi de, bu paylaşımı nereden öğrendin?” der
   Tilki;
   “Kurdun başını gelenlerden” diye cevap verir
   Hikâye burada biter sanki devamı yokmuş gibi
    Aslında hikâye burada bitmez
   Bizi şaşırtacak biçimde devam eder
   Aslan, tilkiden hoşnuttur, ona;
   “Tamam, bunları götür, hepsi senin” der
   Demek ki aslanın aradığı menfaat değil, hak gaspı da değil. O halde aslan niçin kurda kızmış, onu bir pençe darbesiyle yere sermiştir?
   Tabii ki hikâyenin devamı anlatılmadığı için biz bu durumun farkında olmayız. Aslanın güç ile hak elde ettiğini, başkalarının hakkına el uzattığını düşünür, aslana kızdıkça kızar, kurdun başına gelenlere üzülürüz.
   Aslında kurdun kendi menfaatini, aslanı ileri sürerek düşündüğünü, haddini aştığını, bencilliği, çıkar ilişkisini önde tuttuğunu, güce göre dağıtım yaptığını, güç ile hakkı birbirine karıştırdığını görmezden gelir, ya da işin bu yanını hiç düşünmeyiz.
   Hikâyenin yarım bırakılması, esas önemli kısmın anlatılmaması, Hz Mevlana’nın varmak istediği amaca sekte vurur.
   Eğer aslanın amacı menfaat olsaydı, avladıklarının hepsini tilkiye verir miydi?
   Asla! 
   Etrafımızda bu örneğe benzeyen binlerce olayı yaşar, ya da şahitlik ederiz…
   Hemen düz mantığımızı kullanır, düşünmez, olay, gelişim ve sonuç bağlantısını es geçer, kurdun dağıtım yaptığı gibi yapar, bir de bunun doğru olduğunu savunuruz.
   Hayır!
   Dağıtım, taksim ve hakkın bir ahlâk ve fikir zeminine oturması gerekir.
   Bu zeminin dışına çıkmak hayal kırıklığı ve huzursuzluk yaratacak, mutsuzluğu körükleyecektir.