İ S T A N B U L

Napolyon Bonaparte’nin “kürre-i arz bir hükümet olsa pay-ı taht İstanbul olmak lazım gelir”* --dünya tek devlet olsaydı başşehri İstanbul olurdu- dediği, fethini Peygamberimizin muştuladığı İstanbul, göreni kendine hayran hatta âşık ediyor. Güzel kelimesinin kifayetsiz kaldığı bu şehre ben de âşık olanlardanım. Âşık olduğum bu şehre Diyanet İşleri Başkanlığının kırk ilde düzenlediği “İstismar ve zararlı akımlar” konulu bir çalıştayda bulunmak üzere 7-8 Mayıs’ta gittim. Eyüp Müftülüğümüzün organize ettiği çalışmaya Gaziosmanpaşa ve Arnavutköy müftülüğümüz de katıldı.

Verimli geçtiğini düşündüğüm programın akabinde kültürel anlamda yetişmemde ciddi çok ciddi katkısı olan MTTB (Milli Türk Talebe Birliği) binasına gittim. Mazisi çok eskilere dayanan bu teşkilatımızdan kimler geldi kimler geçti. Saymakla bitmez. Şu kadarını söylersem sanırım mübalağa etmiş olmama. Şu anda Türkiye’yi yöneten kadro buradan yetişti.

İstanbul İmam-Hatip lisesinde okuduğum yıllarda buranın müdavimlerindendim. Sabahaddin Zaim, Necip Fazıl Kısakürek, Mustafa Yazgan, Nevzat Yalçıntaş, Mustafa Müftüoğlu, İsmail Kahraman vs. tüm bu ismini zikrettiğim ve etmediğim birçok büyüğümüzü burada dinleme imkânı buldum.

1980 ihtilaliyle tabelası indirilip, Halk Eğitim Merkezi tabelası asılan binada yıllar sonra MTTB tabelasını tekrar görmek ne söyleyeyim beni çok mutlu etti. Duygulandım. Gençlik ve talebelik yıllarım gözümün önünden şerit gibi geçti.

1980 askeri darbesinden önce birçok güzel faaliyet yürüten kuruluşlarımız gibi MTTB’de birçok ortaöğretim ve Üniversite talebesinin yetişmesine vesile oldu.

Sirkeci’den Cağaloğlu yokuşuna doğru çıkarken İran Başkonsolosluğunun önünden geçtim. 1979-80’li yıllarda burası ne hareketli bir merkezdi. Çünkü İran İnkılabı dünya Müslümanlarına yeni bir heyecan getirmişti. Daha sonra maalesef İran’ın mezhebi yaklaşımı bir önceki heyecanı sükût-i hayale uğrattı…

Biraz daha yürüdüm. Yukarda da ifade ettiğim gibi, fikri şekillenmemin merkezi MTTB ‘ye uğradım.

Oradan Yerebatan Caddesinde kendilerinden bakış açısı ve metanet kazandığım, duruş ve sağlıklı yaklaşım elde ettiğim kısaca çok istifade ettiğim Mehmet Şevket Eygi’nin çalıştığı yazıhaneyi ve beraber çıkarttığımız Büyük Gazeteyi hatırladım.

Bilahare Büyük Doğu (BD)’nun mimarı Necip Fazıl Kısakürek’in kendine has üslubuyla gençliğimizin numune-i imtisali Üstadın çalışma yaptığı Büyük Doğu kitapevini, orada kendileriyle görüşmelerimizi hatırladım.

Biraz daha ilerleyip Bab-ı Âli’den valiliğimize doğru giderken sol tarafta Beşir Ağa yurdunu ve camisini gördüm. Kapısı açıktı. İçeri girdim. Genç bir delikanlıyla birkaç kızımız vardı. Onlarla hasbihal ettik. Şimdilerde burası ÖNDER’in gençlik merkezi olarak hizmet görüyor. Burada MTTB’nin son Genel Başkanlarından Haşmet Oğuzalp’le birlikte kalmıştık.

Aynı istikamette biraz daha ilerledikten sonra bütün ihtişamıyla İstanbul valiliği gözükmekte. İttihatçıların darbeyle iktidarı eline geçirdikleri o merkez şimdilerde çok güzel restore edilerek valiliğimiz tarafından kullanmakta.

Şehrin kalbini ve eskimeyen kadim merkezleri ziyaret ettikten sonra biraz sonra açılışı yapılacak olan Türkiye Dergiler Birliğinin (TÜRDEB) açılış törenine katılmak üzere Sirkeci Gar’ına geçtim. Açılış esnasında kısa bir de konuşma yaptım.

TÜRDEB isminden de anlaşılacağı gibi, yurt içi ve yurt dışında çıkan birçok derginin yöneticilerinin oluşturduğu bir kuruluş. Yanlış hatırlamıyorsam dokuzuncusu gerçekleşiyor. Dergiler, açtıkları stantlarda dergilerini sergilerken, diğer taraftan da ziyaretçilere niçin bu dergiyi çıkarttıklarıyla ilgili açıklamalarda bulunuyorlar. Kısaca bu fuarda dergi mensupları kendilerini tanıtma, ifade etme fırsatı buluyorlar. Geliştirilerek devam etmesini düşündüğüm güzel bir organizasyon.

Aşağı yukarı çıkışından beri yazarı olduğum SEBİLÜRREŞAD ve çalışmakta olduğum Kurum tarafından yayınlanan DİYANET dergilerini de ziyaret ederek stantta bulunan kardeşlerimizle muhabbet ettik. Diğer dergileri de gezdikten sonra oradan ayrıldım.

Daha sonra kuruculuğunu değerli kardeşim Mustafa Karataş’ın yaptığı şimdilerde ise yönetim kurul ve onursal başkanlığını yürüttüğü İlim Hizmet Araştırma Merkezi (İHAM)’ne geçtim. Mustafa Bey, İHAM adına hocalığını da yaptığı İstanbul İlahiyat Fakültesi konferans salonundan muhtelif söyleşiler gerçekleştirmektedir. Bu bağlamdan olmak üzere bugün de (8 Mayıs 2018) Bilal Erdoğan’la “gençlik ve STK’lar” hakkında söyleşisi vardı. Oraya katıldım. Yararlı bir söyleşi gerçekleşti. Birbirinden güzel konuların yanı sıra konuşmasının sonunda gençlerimize söylediği, tavsiye ettiği evlik meselesi dikkate der bir söylemdi. Özetle “genç kardeşlerim! Evliliğinizi geciktirmeyin. Zorlaştırmayın da! İmkânınız ve fırsatınız nispetinde hemen evleniniz…”

Oradan ayrıldım Yenikapı’dan Marmara’yla denizin altından Üsküdar üzerinden Ayrılık Çeşmesi’ne oradan metroyla Pendik’e gittim. Orada bir dizi görüşmelerin ardından hızlı trenle Ankara’ya döndüm. Mevcut hükümetimizin özelde İstanbul’umuza genelde ülkemize kazandırdığı bu hizmetlerden dolayı da çok teşekkür ediyorum.

Asli vazifemin dışında yaptığım bir dizi ziyaret ve görüşmenin ardından Ankara’ya döndüm. Döndüm dönmesine ama şairlerin, yazarların, türkü ve şarkıların konusu olan İstanbul bir kez daha beni kendine âşık etti. Hayran bıraktı.

Ahmet BELADA

  • Cevdet Paşa; Tarih-i Cevdet I, sayfa; 43 s