Gülşehir Turizm ve Doğal Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, ilçemizin kurucusu kabul edilen Karavezir Seyit Mehmet Paşayı heykeli önünde andı.

Ölümünün 238. yıldönümünde derneğimiz tarafından anılan Karavezir Seyit Mehmet Paşa, Osmanlı Devletinin önemli bir veziriazamı idi.

Nevşehir'in Gülşehir ilçesi Kemerliçarşı Parkında bulunan heykeli önünde Gülşehir Turizm ve Doğal Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından anılan Seyit Mehmet Paşa aynı zamanda ilçemizin en önemli tarihi şahsiyeti olarak biliniyor.

Anma töreni çelenk sunulması ve saygı duruşundan sonra İstiklal Marşının okunması ile başladı. Daha sonra Gülşehir Turizm ve Doğal Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Mustafa Boncukcu bir konuşma yaptı. Dernek Başkanı Boncukcu konuşmasında dernek hakkında bilgi verirken Karavezir Seyit Mehmet Paşanın tarihteki önemine değindi. Hemşehrilik bilinci üzerine vurgu yapan Boncukcu'nun konuşması şöyle devam etti: 

"Değerli hemşehrilerim,

Buraya toplanmamızın nedeni, uzun yıllar önce terkedilmiş güzel bir anma töreninin yeniden ihdasıdır.

1980 yılının Şubat ayının 19’unda (yaklaşık 40 yıl önce) Karavezir Meydanında –Ben bu meydana Karavezir Meydanı diyorum, inşallah tabelası da asılır- Karavezir Seyit Mehmet Paşayı anma toplantısında bir konuşma yapmıştım. O törenden bir fotoğrafı sosyal medyada paylaştım.

O toplantının düzenleyicisi rahmetli emekli nüfus memuru Cemal Yalçın, bir kadirşinaslık örneği vererek, Gülşehir’in tarihinin ve tarihi şahsiyetlerinin hak ettiği değeri alması için gayret gösterirdi. Bunlardan biri de Karavezir’i Anma Günü idi. Ölümünün yıldönümünde Karavezir Seyit Mehmet Paşayı anma toplantısı düzenleyen emekli nüfus memuru Cemal amca, bu törenin Gülşehir’de gelenek halini almasını sağlamaya çalışırdı. Ne yazık ki Cemal amcanın vefatından sonra, başlattığı bu güzel gelenek devam ettirilemedi.

Bir şehrin tarihi ve kültürel değerleri, hemşehrilik bilincinin oluşmasında çok önemlidir. Bu değerler yaşatılırsa şehrin kültürel ve sosyal kökleri sağlam olur. Bu bağlamda ülkeye katkıları da yaranabilir. Ne var ki bunlardan yoksun bir şehir gelişme bile gösteremez.

Biz Gülşehir Turizm ve Doğal Kültürel Varlıkları Koruma Derneği olarak –hep derler ya- elimizi taşın altına koyduk. Yeni kurulan derneğimiz, aslında 1960’larda var olan –Av. Ali İhsan Açıkgöz ve arkadaşlarının kurduğu- Gülşehir Eski Eserleri Tanıtma Yaşatma ve Turizm Derneğini örnek aldı. Kurulduğu yıllarda Gülşehir turizmine önemli katkı sağlayan bu dernek, 1980’den sonra çeşitli nedenlerle faaliyetini durdurup fesholdu. Eğer devam ettirilebilseydi, belki de ilçemiz, Kapadokya turizminde söz ve pay sahibi olabilirdi.

Bu arada Gülşehir Eski Eserleri Tanıtma Yaşatma ve Turizm Derneğinden biraz bahsetmek istiyorum. 1960’lar gibi erken bir dönemde bu derneği kurarak ilçemizde turizmi geliştirmeye çalışan Av. Ali İhsan Açıkgöz, Kapadokya’da Gülşehir adlı kitabında bu konuyla ilgili çalışmaları hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca buradan, Gülşehir’in tarihini ve sosyolojisini anlatan kitabı ile ilçemiz kültürüne önemli katkılar sunan hemşehrimize bir teşekkürü borç biliriz.

Elbette turizmi geliştirmek için geç kalınmış değil! Gülşehirli vatandaşlar turizmde gelişmek ve büyümek istiyorlarsa, ancak şimdiden başlarlarsa gelecek kuşaklar için bir şans yaratabilirler. Çiçeği burnunda derneğimiz bu şansı yaratabilmek için bir avuç idealist ile kuruldu. Sizlerin desteğiyle gücüne güç katıp, Gülşehir’in turizmde hak ettiği yere gelmesi için, bir sivil toplum örgütü olarak, yetkili ve ilgilileri harekete geçirmeye ve kamuoyu oluşturmaya çaba gösterecektir.

Bunlardan ilki ve en önemlisi olarak gördüğümüz Karavezir Seyit Mehmet Paşayı Anma Töreni, turizm için bir milat olsun diyorum. Modern Gülşehir’in kurucusu olan Seyit Mehmet Paşayı genç kuşaklar belki tanımazlar. Onu kısaca tanıyalım:

12 yaşında Arapsun’dan kalkıp (o zaman Gülşehir’in adı Arapsun idi) İstanbul’a dayısının yanına giden genç Mehmet, şimdiki gibi gurbete çıkmış. Osmanlı sarayında aşçıbaşı olan dayısı Süleyman Ağa, genç Mehmet’i Yeniçeri Ocağına aldırarak eğitim-öğretiminin yapılmasını sağlamış. Yeniçeri Ocağında kabiliyeti sayesinde hızla yükselen Seyit Mehmet, 1. Abdülhamit padişah olunca silahtarlığa getirilmiş. 1779’da ise veziriazam yapılmış. Fiziki görünüşünden dolayı Karavezir Seyit Mehmet Paşa olarak anılan kıymetli hemşehrimiz, Osmanlının en önemli görevine getirilince devletin aksayan yönlerini düzeltmek için kurumlarda bir dizi yenilikler gerçekleştirmiş, görevleri ehliyetli ve liyakatli kişilere tevdi etmiş, bundan dolayı padişah 1. Abdülhamit’in de sevgi ve saygısını kazanmış. Hatta hizmetlerinden dolayı memnuniyetini belirtmek için padişah, Karavezir Paşaya, padişahlara mahsus en kıymetli kürklerden siyah bir tilki kürkü ihsan ettiği gibi, onun için de şöyle bir ifade kullanmış: “Siz ki veziriazam ve bil-istiklal vekili mutlak hamide fi-alimsiniz.” (Türkçesi: “Siz övülmeye layık bir alim ve benim bağımsız ve mutlak vekilim olan veziriazamsınız”)

Ne var ki böyle kabiliyetli ve faydalı bir devlet adamı olan Karavezir Seyit Mehmet Paşa, onulmaz bir hastalığa tutularak kırk beş yaşında 20 Şubat 1781 yılında, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumundan yüz yıl önce vefat etmiştir. Mezarı İstanbul Sirkeci semtindeki Bahçekapı’da, 1. Abdülhamit’e ait Hamidiye türbesi bitişiğindeki kabristandadır. Görevde bulunduğu iki yıldan az bir zamanda Osmanlı devletinin hayrına hayati kararlar alan Karavezir Seyit Mehmet Paşa, ömrü yetmediği için devletin yıkıma doğru gidişini durduramamıştır.

Damat İbrahim Paşanın Nevşehir’e yaptıklarını, ondan 50 yıl sonra Gülşehir’e yapan Karavezir Seyit Mehmet Paşa, o dönem köye dönüşmüş Arapsun’a cami, medrese, hamam, imarethane, kütüphane, mektep ve çeşmeler yaptırarak burayı kaza merkezi haline getirmiştir. Nasıl ki Nevşehir Damat İbrahim Paşanın eseriyse, Gülşehir de Karavezir Seyit Mehmet Paşanın eseridir. Bu kişilerin emekleri ve gayretleri Nevşehir ve Gülşehir’i vücuda getirmiştir. Bundan dolayı bu insanları yad etmek, bizler için bir minnet borcu olacaktır.

Gülşehir’e hayır ve fayda sağlayan değerli hemşehrimiz Karavezir Seyit Mehmet Paşayı rahmet ve hürmetle anıyor, dernek olarak bu anma yıldönümünü her yıl tekrarlamak kararında olduğumuzu ifade ediyorum. Ayrıca toprağımıza isimleri kazılmış, diğer hemşehrilerimizden Bizans devletinde imparator ve tarihte önemli bir şahsiyet olan Mavrikios ile Türkçenin bayraktarlığını yapmış Selçuklu dönemi tasavvuf şairlerinden Şeyh Ahmet Gülşehri ve yine Türkçe eserler veren Osmanlının ilk Divan şairlerinden Hoca Mesut için derneğimiz ileriki zamanlarda anma toplantıları düzenlemeyi düşünmektedir. Bu güzel insanları saygı ve sevgi ile anıyor, yaşayan Gülşehirliler olarak kendilerine minnettarlığımızı bildiriyoruz.

Bu arada derneğimizin internet sayfasını da faaliyete geçirmiş bulunuyoruz. gulsehir.org.tr adresinden dernek websitemize ulaşarak hem dernek ile ilgili haber ve duyuruları, hem de Gülşehir haber ve bilgilerini takip edebilirsiniz.

Değerli hemşehrilerim, anma toplantımıza katıldığınız için de sizlere teşekkür ediyor, derneğimize desteklerinizi bekliyoruz. Saygılarımızla…"

Dernek Başkanı Mustafa Boncukcu'nun konuşmasından sonra Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Korkmaz da Karavezir Seyit Mehmet Paşanın hayatını anlatarak Gülşehir için önemine ve Gülşehir'e kazandırdıkları eserlere değindi.

Gülşehirlilerce düşük katılımın göze çarptığı anma töreninde renkli bir görüntü ise Gülşehir'de faaliyette olan Sirius Horse Riding at çiftliğinden gelen iki atın, Karavezir Seyit Mehmet Paşanın heykeli yanında poz vermesi oldu.

Karavezir Mehmed Paşa (ö. 1195/1781) Osmanlı sadrazamı Kimdir

1148’de (1735-36), günümüzde Nevşe­hir’in bir ilçesi olan ve ismini kendisinin verdiği Gülşehir’de (Arapsun köyü] doğ­du. Babasının adı Ali’dir. Ailenin seyyid zümresine mensup bulunması sebe­biyle Seyyid lakabıyla da anılır. 1160’ta (1747) getirildiği İstanbul’da dayısı aşçı­başı lakaplı surre emini Süleyman Ağa’nın himayesiyle saray mutfağına alındı. Yeniçeri Ocağı zabitlerinden Hacı Odabaşi’nin yanında yetişti ve 1173’te (1759-60) Teberdârân-ı Hâssa Ocağı’na kayde­dildi. Burada mabeyinci Tırnakçı Musta­fa Ağa’nın baltacılığını yaptı, güzel yazı yazması ve yazı tekniklerini bilmesi do­layısıyla Enderun’da Hazine Odası’na alı­narak İkinci yazıcılık görevine getirildi.[13 Şaban 11 75/9 Mart 1762]


 
Kardeşi helvacı Mustafa Ağa’nın Şeh­zade Abdülhamid’in kahvecibaşısı bulun­ması sebebiyle şehzadeyle yakınlık kuran Seyyid Mehmed onun bazı yazılarını ka­leme aldı. Abdülhamid’in tahta çıkışının ardından alışılmamış olduğu belirtilen bir uygulamayla Has Oda’ya nakledildi ve ma­beyinci ağaları arasına katıldı. 21 Zilkade 1187’de (3 Şubat 1774) hazine kethüdası ve 3 Muharrem 1189’da (6 Mart 1775) silâhdar oldu. Padişah tarafından kendisi­ne çeşitli imtiyazlar ve bazı mülkler ba­ğışlanan Seyyid Mehmed bu sonuncu görevi sebe­biyle silâhdar unvanıyla da anılmaya baş­landı. Yeni padişahın ilk yıllarında başta sadrazamlar olmak üzere üst dereceli devlet ricalinin seçiminde rol oynadı. Ni­tekim kaynaklarda, padişahın ilk sadra­zamı İzzet Mehmed Paşa’nın ardından Derviş Mehmed, Dârendeli Mehmed ve Kalafat Mehmed paşaların bu göreve ge­liş ve gidişlerinde onun tavrının da etkili olduğu belirtilir. Kısa bir müddet sonra da kendisine sadrazamlık yolu açıldı. Yan­gın ve kundaklama dedikoduları yüzün­den İstanbul halkının kapıldığı endişe ve korkuları gideremeyen Sadrazam Kalafat Mehmed Paşa’nın görevden uzaklaştırıl­masının ertesi günü 9 Şaban 1193’te (22 Ağustos 1779) kendisine vezirlik rütbesi verilerek sadrazamlık makamına getiril­di.

Etkisi ve serbest hareket edebilme im­kânı kendisinden önce görev yapan sad­razamlardan farklı olan Mehmed Paşa, merkez bürokrasisinde birtakım değişik­likler yaparken vezirlerin yer değişiklik­lerini en alt seviyede tuttu. Kendisinden devletin düzgün gitmeyen işlerini düzel­teceği ümit edildiğinden hızlı ve tempo­lu bir çalışmaya girişti. Sâdâbâd’da padi­şahın da katıldığı küçük çaplı tatbikatlar yaptırdı. Askerin eğitimine ve askerî malzemenin teminine, sınır kalelerinin tahkimine çalıştı. Kâtiplerin mesai saat­lerini belirleyerek rüşveti önlemenin de dahil olduğu birtakım yeni düzenlemeler getirdi. Darphâne’de de yeni uygulama­lara girişti, devletin tahsilatını hızlandı­ran bir sistem geliştirdi ve bu faaliyetle­riyle padişahın takdirini kazandı.