KAPADOKYA GÜVERCİNLİKLERİ

 

Anadolu’da güvercin yetiştiriciliğinin M.Ö. 3000 yıllarında başladığı bilinmektedir. Güvercin her tarihsel devirde Anadolu’da kutsal sayılmıştır. Ayrıca kervan geçmez zamanlarda postacı olarak da yararlı olmuşlardır insana. 18. yüzyıl başlarında Kapadokya’da incelemeler yapan Charles Texier ve William Hamilton, anılarında ve çizdikleri gravürlerde Güverciliklere dikkat çekmişlerdir. Kapadokya’da Güvercinlik vadisinde, Bağlıdere, Kızılvadi ve Güllüdere de ve Nevşehir yakınlarıda Çat vadisinde, peribacaları, kayalara oyulmuş ev kilise ve manastırların arasında bu güvercinliklerin binlerce örneğini görebilirsiniz.

 

 Kapadokya Orta Anadolu’nun üzüm cennetidir. Üzüm bağlarından daha fazla verim alabilmek, en zengin gübre olan güvercin gübresini kullanmak demektir. Yani burada üzümün sırrı tüf ve güvercin gübresidir.

 

Güvercinlikler yapılırken, su kaynaklarına yakın olmasına ve vadilerin doğu ya da güney tarafına bakmalarına, yüksek bir yerde bulunmasına ve içlerinin Güneş almasına özen gösterilir. Bir güvercinlik en az 100 güvercini barındırabilecek kapasitededir.

 

Kuşların giriş-çıkışı oldukça dar birkaç delik bırakılan güvercinliklerin dış cephesine yumurta akı ve kireç kaymağı karıştırılarak yapılan özel beyaz bir sıva sürülmektedir. Kuruduğunda mermer gibi sert ve kaygan olan bu sıva, fare sansar, gelincik gibi avcıların tırmanabilmelerini zorlaştırmaktadır. Bu yüzeyler genelde geleneğe, zevke ve konuya uygun çeşitli stilize bitki ve hayvan motifleriyle ve geleneksel kilim motifleriyle süslenmekte, bu da kuşların dikkatini çekmektedir.

 

Kapadokya Guvercin ve Guvercinlikleri

 

Güvercinler kutup bölgeleri dışında hemen hemen dünyanın her tarafında yaşayabilen bir kuş türüdür. Seksen kadar türü bilinir. Türleri ; rengine, biçimine, uçuşuna, yaşadığı ortama göre değişiklik gösterir: Cüce güvercin, gök güvercin, yabani güvercin, benekli güvercin, kaya güvercini, süs güvercini , takla güvecini, beyaz güvercin , ev güvercini gibi. Güvercinler saatte 50 ile 200 km hızla uçabilmektedirler. Güvercin sözcüğü, Moğolca kügercin sözcüğünden gelmektedir. Güvercinlerin boyunları; mavi, yeşil, pembe renklerden biri veya daha fazlası ile kaplı olduğundan dalgalar halinde ıpıl ıpıl yanar. Bu görünümünün yanında çevik hareketleri ona çocuksu, bakışları da saf ve masum bir görünüm verir. İşte bu özelliğinden olsa gerek, kutsal inançlar onu sahiplenmişlerdir: Din, güvercini insanlara kardeşçe yaşama duygusunu, barışı ve gönül sevincini taşıyan ve bunu dağıtan kuş olarak görür. Tasavvuf, gönülden gönüle haber ulaştıran, Tanrı ile ermişler arasında aracılık eden bir canlı olarak düşler güvercini. Suç ve yanlıştan arınmış, gök katlarının her basamağında yeri olan kutsal bir varlıktır o. Hıristiyanlık dininde , kutsal ruh olarak benimsenmiş, İslam dininde ise yine her türlü günah ve suçtan uzak, suçsuz bir yaratıktır güvercin. Bazı inançlara göre, ölen suçsuz , günahsız insanların ruhu güvercin kılığına girer , ortaya çıkar, sevdikleri insanların çevresinde dolaşır. Bu inanç, Osmanlı’da yaygın olduğundan özel olarak, cami, mescit, medrese,kale üstlerine hücreler şeklinde güvercin yuvaları yapılırdı.

 

Tevrat’a göre, Büyük Tufan zamanında Nuh Peygamber, fırtınanın bitip bitmediğini anlamak için gemiden dışarı güvercin salar. Aradan biraz zaman geçince uçuşunu tamamlayan güvercin, ağzında bir zeytin dalı ile gemiye geri döner. Bu durumda fırtınanın dindiği anlaşılır. Bu öyküden ötürü zeytin dalı barışı, güvercin barış elçisini simgeler. “Zeytin dalı uzattık, güvercin uçurduk” Kısas-ı Enbiya’da , Hazreti Muhammed’in İslam dinini yaymaya başladığı sıralarda, saklandığı Hıra Dağındaki mağarada , bir mucize gerçekleşmiş örümcek ağını örerken, güvercin hemen bir yuva yapmış ve yumurta yumurtlamıştır. İnanışa göre, mağaraya çoktandır ayak basan kimsenin olmadığı görüntüsü verilmiş ve peygamber Hz. Muhammed kendini izleyenlere görünmemiştir. Yine 13. yüzyılda yaşamış Hacıbektaş-ı Veli , efsaneye göre keramet göstermiş, güvercin olup uçmuş. Bu yüzden, resimlerde elinde güvercin ile tasvir edilir. Hacıbektaş’ta Çilehane denilen mevkide kaya üstünde görülen kuş izinin güvercin izi olduğuna inanılır. 16. yüzyılda yaşadığı bilinen ünlü ozan Pir Sultan’ın da bu konuda bir dörtlüğü vardır. Güvercin donunda dalına konsam Arayıp eksiği özünde bulsam Çevrilip yoluna kurbanın olsam Yetiş Allah, ya Muhammed, ya Ali .

 

Kapadokya’da güvercin niçin çoktur? Neden güvercin eskiden beri beslenir, sevilir? Sanırım, yanıtın kısa özeti yukarıda verilmiştir. Her şeyden önce Kapadokya bir dinler merkezi durumunda idi. Çok Tanrılı dinler, Zerdüşt, budizmin etkileri, Hıristiyanlık ve İslam. Her şeye rağmen, Kapadokya bir gizem ve büyü ortamı yarattığı içindir ki, dinlerin mekanı olmuştur. Burada insanlar kendi içlerine, kendi özlerine dönerek, din ile daha bir yoğunlaşmışlar, daha bir iç içe olmuşlardır. Buna neden, arazi yapısıdır. İşte burada , bu durumu güvercin bütünlemiştir. Bu kadar maharet yakıştırılan güvercin de ortama uymuştur. Güvercin gübresinin Kapadokya asmalarına, patateslerine ve bahçe çiçeklerine kullanıldığı , ürün verimini ve kalitesini artırdığının bölge halkı tarafından iyi bilinmesi nedeni ile de güvercin yetiştirilmektedir. Güvercin elbette Kapadokya’ya özgü bir kuş değildir. Bununla birlikte buraya daha çok yakışmıştır.Kapadokya’nın gizemli havası ve mavi gökyüzü ile adeta özdeşleşmişlerdir. Son yıllardaki tarım ilaçlarından bu sevimli, masum canlı da etkilenmiş, sayısında azalma gözlenmiştir . Başta yöre halkının ve yerel yönetimlerin gayreti ile tekrar çoğaltılabilecektir. Güvercinler, iyi bakıldığında ve korunduğunda çabuk çoğalma özelliğine sahiptirler. Kapadokya bölgesinin yüksek kayalarla kaplı olması, kalabalık ve gürültüden uzak kayalık vadilerin bulunması, bu kısımlara güvercinlerin yuva yapmasına neden olmuştur. Kayaların işlenmeye uygun, yumuşak yapı göstermesi, insanlar tarafından kolayca işlenmesini getirmiştir. Gerek güvercinlerin, gerekse insanların barınma yerleri, doğal yapı nedeni ile hiçbir zaman problem olmamıştır. Kapadokya’da güvercin yuvaları, yüksek peribacalarının , mağaraların içi, cami ve ev çatılarının üstüdür.Sabahleyin gün doğumu ile birlikte yuvalarından topluca uçarlar. Önce, bulundukları çevrenin gökyüzünde kısa daireler çizerler. Sanki bu hareket, bir egzersiz , sabah mahmurluğunu üstlerinden atma uçuşu,diğerlerine ’uçuşa hazırolun’ haberi verme, veya çevreyi yukardan gözetleme işidir. Bu nedenlerden olacak,bu uçuşun arkasından hemen yuvanın olduğu yere dönerler.Ama içeri girmezler, dışarıda kalırlar. İkinci uçuşa hazır şekilde hareket halinde bekleşirler. Çok kısa bir süre sonra hep birlikte birden kalkarlar.Bu kez, açılırlar uzaklara. Akşama dönerler. Güvercinler ötüşürler, barışçıldırlar. Kavgayı sevmezler,paylaşım özellikleri vardır.İnsana yakındırlar. Keşişler, dervişler inzivaya çekildiklerinde , bulundukları mağaranın penceresinden güvercinleri seyretmişler, onun kutsallığı ile kendilerini bütünleştirmişlerdir. Adeta yaptıkları ibadete güvercinleri tanık tutmuşlar, belki de güvercinlerle daha mutlu olmuşlardır